İstanbul'da bir mahalle.
Mahallenin adı Cibali.
Cibali'de bir eski konak.
Bir kadın eski konağın merdivenlerinden biraz heyecanlı, biraz sevinçli, biraz telaşlı, biraz başı boş, biraz başı dolu koşa koşa çıkar. Nefes nefesedir. Kapıya vurur. Bir yandan da avazı çıktığı kadar "Havva Ana, Havva Ana, Havva Ana" diye bağırır...
Havva Ana gülen gözleri, gülen yüzü ve al al olmuş tombul yanaklarıyla kapıyı açar. Sonra sorar:
"Ne oldu yine?"
Merdivenleri çıkan kadın susar. Cevap veremez. Havva Ana'ya ağlayarak sarılır... Havva Ana da bir ana gibi sarılır kadına/çocuğuna.
O, on iki eylül askeri darbesinde gözaltına alınıp işkenceler gören, yıllarca o işkencenin etkisini atlatamayan suskun, sessiz, mağrur, umutlu solcu Ali'nin Ana'sıydı...
O, mahallenin haytası, deli dolusu, sevdiği kızın baş harfini göğsüne kazıyacak kadar âşık olan Ömer'in anneannesiydi.
O, mahallenin romanını yazmaya çalışan, hiçbir şey yaşamadan otuz beş yaşına gelmiş olan aşkın ağır işçisi Olcay'a aşık olan Yusuf'un Ana'sıydı.
O, ilk gecesinde birlikte bir şeyleri paylaşacağı belki de bir ömür birlikte olacağı adamı o ilk gecede kaybeden ve konağın merdivenlerini koşa koşa çıkıp "Havva Ana, Havva Ana" diye günün beş vakti avazı çıktığı kadar bağıran kimsesiz, çaresiz ama inatçı ama gururlu Önen'in Ana'sıydı.
O, bir intihar sonucu eşini kaybetmesiyle her şeyini yitirip bu yoksul, bu mağrur, bu mahcup, bu kararlı, bu inatçı, bu gururlu Cibali'nin mahallesine gelen; bir zamanlar çok zengin olan ama artık bu mahalle gibi yoksul olan Yusuf'un sevdiği, işkenceler gören solcu Ali'nin kör topal hayatına giren Olcay'ın da ev sahibi, komşusu, sırdaşı, arkadaşı, dostu, Ana'sıydı.
O, hayatın kıyısında köşesinde kalmış olan insanların Havva Ana'sıydı.
O, erken kaybedenlerin Ana'sıydı.
O, Cibali'deki eski konağında oturan Yeditepe İstanbul'un Havva Ana'sıydı.
O Havva Ana bir nisan ayının gündüzü ile gecesi arasında Cibali'deki eski konağından çıkıp gitti... Kentlere, insanlara, doğaya, müziğe, sinemaya veda ederek aramızdan ayrıldı.
Belki bilirsiniz, belki bilmezsiniz. Belki duymuşsunuz, belki duymamışsınız. Belki okumuşsunuz, belki okumamışsınız. Belki görmüşsünüz, belki görmemişsiniz. Nepal dilinde "nameste" hem hoşçakal hem de merhaba anlamına gelir. Yani her gidenin bir gün döneceği anlamına gelir.
Yani kentlere, doğaya, müziğe, sinemaya, insanlara/bizlere veda eden Havva Ana/Meral Okay'ın bir gün döneceği anlamına gelir.
Güle güle Havva Ana/Meral Okay... (KT/YY)