* Yıllardır yazılarını biamag'da okumaya alıştığınız Şeyhmus Diken'in Nail Güreli hakkında yazdığı bu makaleyi, 26 Ekim 2016 gününden 29 Ekim 2016 günü saat 14.00'a kadar Diyarbakır'da uygulanan internet kesintisi nedeniyle bianet'te gecikmeli olarak yayınlıyoruz.
Türkiye Gazeteciler Sendikası'nın adeta adı kimliği ve kişiliği ekseninde kendisi ile özdeşleşip simgeleşen usta yöneticisi Gazeteci Nail Güreli öte yakaya göçtü. Ruhu şad, toprağı bol olsun. Ardından "tez elden" yazılan, söylenenler çok sevildiğinin delaleti. Kimi insanlar vardır ki; ardından bu denli ilgiyi hak ederler. Nail Güreli böyle biriydi.
Benim Nail Güreli'yi tanımam medyadandı. Kendisiyle yüzyüze görüşmemizden hayli önceydi. İlk kez tanışmamız Diyarbakır'da yaşadığımız tümüyle tatsız bir "kentsel kapışma"nın hemen akabinde gerçekleşen bir etkinlik öncesinde olmuştu.
Doksanlı yılların ortalarında başka şehirlerde olduğu gibi Diyarbakır'da da kentsel yapılaşmanın farklı bir türü olan yeraltı çarşıları yeni bir rantiye alanı olarak belediyelerin ilgi alanına düşmüş, almış başını gidiyordu.
Bir önceki Sosyal Demokrat Halkçı Partili Belediye Başkanı Turgut Atalay (1989-94) döneminde kentin Dağkapı Meydanında çalışması başlatılan Vedat Dalokay (şimdi Selahaddini Eyyubi) yeraltı çarşısı, ondan sonra seçimleri kazanan (1994-99) Refah Partili Ahmet Bilgin döneminde son hızla devam ediyordu.
Refah Partili Belediye Başkanı, Suriçinin ana arteri olan Dörtyol'un göbeğine ısrarla bir yeraltı çarşısı yaptırmak istiyordu. Kentin siyasal eğilim ayrımı yapmaksızın neredeyse bütün sivil toplum kuruluşları, odaları, sendikaları da bu projeye eylemsel bir karşı duruş içindeydiler. Basın açıklamaları, basın bildirileri, İl ve OHAL Bölge Valilerine şikayetler, Belediyede toplu olarak neden karşı olunduğunu dile getiren toplantılar, Gazi Caddesi üzerinde işyeri olan bütün esnaf ve tüccarın vitrinlerine astıkları dövizler, pankartlar, yazılar tüm canlılığıyla sürüyordu. Kentte sahici bir demokratik tepki sürdürülüyordu...
Belediye Başkanı kentin bu demokratik tepkisine karşı; o günlerde olumsuz manada kendisi adına tarihe geçecek bir açıklama yaparak demişti ki; "Ben iyi güzel şeyler yapacağım. Ama kendine sivil toplum örgütleri diyen aslında bana göre 'sefil toplum örgütleri' olanlar buna izin vermiyor. Çalışmalarımı, projelerimi engelliyor"
İşte tam da o hengame içinde Türkiye Gazeteciler Sendikasının kentteki sivil toplum örgütlerinin de katılımıyla düzenlediği bir toplantı dolayısıyla Nail Güreli Diyarbakır'a gelmişti. O yıllarda Radikal ve Yeni Yüzyıl Gazetelerine arada bir yazıyordum. Davetliydim o toplantıya.
Nail Güreli ile tanıştıktan sonra Belediyenin Toplantı Salonunda toplantı öncesi kendisine ayak üzeri belediye başkanının sivil toplum örgütleri hakkında talihsiz ifadesinden söz ederek konuşması içinde uygun düşerse bundan da söz etmesini rica etmiştim.
Nail Güreli de naif üslubuyla konuşmasında bu duruma değinmişti.
Sonraki günlerde kentin akl-ı selimi, belediye başkanının ısrarına ve inadına galip gelmişti. İl ve Bölge Valileri kent dinamiklerini valilik makamına davet ederek belediye başkanı ile birlikte dinlemiş ve başkana uygun bir dille "Bu sevdadan vazgeç, bak, halk ve temsilcileri istemiyor, yapacak bir şey yok!" deyivermişlerdi. Buna rağmen belediye başkanı vazgeçmeyip son bir hamle ile Dörtyol ve Gazi Caddesi esnafını belediyeye toplayarak projesini anlatmıştı. Ardından da oylama yaptırmış adeta oybirliği ile bütün katılanlar karşı yönde hem de açık oylama ile oy vermişlerdi. Bunun üzerine, Belediye Başkanı da kararından ve ısrarından vazgeçmişti.
Nail Güreli'nin Belediye Başkanının da hazır bulunduğu o toplantıda konuşmasındaki naif üslubunun da bu kararda etkili olduğunu 20 yıl sonra anımsıyorum.
Nail Güreli'yi öte yakaya uğurlarken, sosyal medyada bir kare fotoğrafına takıldım. Bir toplu taşım aracında (muhtemelen otobüs) oturmuş işe giderken çekilmiş bir kare. Altında bir not, kendi şahsi işine giderken otobüsü tercih eder, ancak sendikanın işleri için gerektiğinde makam aracını kullanır'mış...
Yaptıkları ve ilkeli duruşu hakkında o kadar güzel şeyler okudum ki, benimki onların yanında belki çok küçük bir anı olur ama yine de uğurlamak ve hatırlamak babından hatırlatayım ve unutulmasın istedim.
Gazeteciliğin ve gazetecilerin bu denli zor ama sahiden çok zor günler yaşadığı bir zaman diliminde Nail Güreli ayarında şahsiyetler bihakkın anılmayı ve uğurlanmayı hak ediyor... (ŞD/HK)