"Layiqê meth û sena yî, rih û can Yusuf Azîz
Rêber û zana û dilovan, pêşîvan Yusuf Azîz
Xelkê Kurd bo te jar in, bê guman Yusuf Azîz
Te ji bîr nakin tu carî, vê bizan Yusuf Azîz
Piştî te, ma wê çawa be halê wan Yusuf Azîz"
Seydayê Gurdêlî
Birçok Kürt şahsiyeti gibi muhtemelen doğum tarihini gün ve ay olarak bilmiyor. Çünkü kayıtlara aile tarafından 1917 senesi Ocak ayının ilk günü, doğum tarihi olarak düşülmüş; Silvanlı Doktor Yusuf Azizoğlu için.
Aile, başta ağabey Hüseyin Ağa olmak üzere; Şeyh Said İsyanından sonra ucu Trakya'da son bulan sonra da Konya'da devam eden Mecburi İskân'ın* acı ve zulümleri ile tanışmak ve bir hayat boyu o Kürt sürgünlüğünün izleri üzerine yeniden bir yaşam kurmak üzerine bina edilmiş.
Sürgünün derin izleri "İskân" adında
Sürgün öyle derin izler bırakmış ki; Doktor Yusuf Azizoğlu'nun ağabeyi Hüseyin Ağa'nın sürgünde doğan oğluna "İskân" adı uygun görülmüş. Ve sonra şairlerin diline pelesenk olmuş "Adı mecbur, adı iskân" diye...
İnsan teki, böylesine bir aile şeceresinden gelip de dünyaya merhaba deyince ister istemez "muhalif kimlikli" olmayı ve inadına okumayı, sorunları kendine dert etmeyi "mecburen" çare kılıyor elbette.
İşte Doktor Yusuf Azizoğlu'nun yaptıklarına bugünden baktığımızda bugün bile siyaseten kimilerinin altından kalkmayı beceremeyeceği bir dolu işi bizzat bir siyasetçinin yapabileceğinin örnekleriyle tanışmak mümkün.
Sağlık bakanlığı koltuğunda bir buçuk yıl
Düşünün ki 1960'lı yılların koşullarında hepi topu bir buçuk yıla sığan bir sağlık bakanlığı koltuğunda oturan bir şahsiyettir Yusuf Azizoğlu.
O yılların koşullarında "Tıpta devrim" diye ifade edilecek "sosyalizasyon" projesini hayata geçirmiş ve yolu izi olmayan dağ köylerine bile sağlık ocaklarını taşımış; tabir uygun düşerse cumhuriyetin kendisinden önceki 18 sağlık bakanının 60'lı yıllara kadar 40 yıl içinde yapmayı beceremediklerinin hem de en az iki katını 18 ayda başarmış biri Doktor Yusuf Azizoğlu.
Feodal bir aileden gelmekle birlikte moderniteyi içselleştiren, usulden tabirle "tebaayı" ezmeyi, hor görmeyi asla kabullenmeyen aksine doğup büyüdüğü toprağı Dîyarbekir'i ve Farqîn-Silvan'ı iliklerine kadar özümseyen, o denli ki, elbisesini ilçesinde diktiren saç traşı için illa ki Silvan'daki berberinin makasına güvenen bir aydındır Yusuf Azizoğlu.
"O senin değil asıl benim yakınımdı"
Halkına boyunduruk vuran sömürgeci ülkenin metropollerini tercih edip halkına tepeden bakmayı asla düşünmemiş ve mahpus damında "Doxtor Beg"in ölüm haberini radyodan duyan halktan köylü Kürdün o an cezaevinde olan ve doktorun yakını olan bir Seydaya hitaben "o senin değil asıl benim yakınımdı" diyen ve sağlığı nedeniyle Ankara'da Doktor Yusuf Beg'in yakın ilgisine mazhar oluşunu gözyaşlarıyla anlata anlata bitiremeyen Yurttaş Hanifi'nin anlatımıdır doktoru haysiyetli bir Kürt aydını yapan serencam...
53 yıllık bir hayatın son yirmi yılının siyasetle buluşması sonrasında başta Van Özalp'te 33 Kürt köylüsünün katlinin faili General Mustafa Muğlalı'nın cezasını çekmesi için Mustafa Ekinci ve Mustafa Remzi Bucak'la birlikte vekil olarak verdiği çaba.
Sürgün kanununu iptal etti
"Kürdistan Hükümeti tesis etmek üzere" örgütlendikleri iddia edilen ve Cemal Gürsel'in "2500 Kürdü yok edelim bu iş biter" dediği ve Sivas'ta oluşturulan sürgün kampının dağıtılması için İsmet Paşa'ya meydan okuyan ve 1962''de 55'lerin batı illerine sürgün kanununu iptal ettirip "Mecburi İskân"larını kaldırtan şahsiyettir Yusuf Azizoğlu.
Dava arkadaşları Mustafa Remzi Bucak, Musa Anter, Faik Bucak, Ziya Şerefhanoğlu gibi Kürt değerleri ile Kürdün derdi adına "çareler üretmeyi" ilke edinen, gazeteler çıkaran ve hep aydınlanmayı işaret fişeği olarak kullanan bir entelektüel Kürt siyasetçisidir Doktor Yusuf Azizoğlu.
Eski Milli Şefin gazabına uğramak da var...
Tabi bütün bu yönleriyle cumhuriyet reel siyasasına "kötü örnek" Azizoğlu! Bu nedenle eski Milli Şefin gazabına uğramak da var serde; "Türkiye Cumhuriyeti payidar olduğu sürece o (Yusuf Azizoğlu) ve onun gibiler bir daha asla kabineye girmeyecekler". Emir katî ve yüksek yerden...
Vefatından kırk yıl sonra Kürt Halkı Doktor Beg'i sadece yurtsever kimliğiyle değil; teknik bir hizmet şahsiyeti olarak da yâd ediyorsa bu boşuna bir yâd ediş değil, aksine bugünün siyasetçilerine bir meşale tutmadır kanımca.
Silvan'a ilk içme suyunu toparlayıp getirmek, elektrik enerjisini üretim amacıyla Silvan'da kullanıma sunmak, okullar yatırmak, kütüphane ve tiyatro salonu kurmak ve tabii ki sağlığı topumun yararlanabileceği bir hizmet olarak paylaşmak.
Daha öğrenci iken "Doğu Talebe Yurdu Başkanlığı", sonra "Güneydoğu Tabip Odaları Başkanlığı", Silvan Belediye Başkanlığı ve Diyarbakır Milletvekilliği sivil ve siyasal kariyerini gösterir.
Kimi araştırmacılara göre Genel Başkanı olduğu "Yeni Türkiye Partisi" Türkiye Kürtlerinin ilk legal siyasal partisidir. Ki bunun ipuçlarını da parti milletvekilleri de olan Kemal Badıllı ve Abdüllatif Aykut gibi Kürt şahsiyetlerinin 60'lı yılların meclisinde "Kürt Sorunu"nu dile getiren iddialı konuşmalarında görmek mümkündür.
Yine DDKO'lardan önce kurulan "Doğu Kültür Dernekleri"ne yardım ve desteği hiçbir zaman esirgemediği dönemin tanıklıklarındandır.
O çiçekler kısa zamanda solacak ama...
Vefatından kırk yıl sonra birçok insan "1 Mayıs Emek Bayramı"nı meydanlarda kutlarken, bir Kürt şahsiyeti Yusuf Azizoğlu'nun Silvan'daki mezarının başında kalabalık ve seçkin bir toplulukla kırkikindi iklimi gece yağmurlarından artakalan sabah serinliğinin insanı kendine getiren ürpertisinde âlim ve aydın bir Kürt Seyda'sının dilinden dökülen fesih Kürtçe'nin duygu hali dil oldu bana.
"Siz bugün Doktor ê Nemir Yusuf Azizoğlu'nun mezarına güller ve karanfiller koyuyorsunuz. O çiçekler kısa zamanda büzüşecek ve solacaktır. Ama Kürt halkının gönlünde ve ruhunda Doktor Beg gibi şahsiyetler için yarattığınız sevgi ve saygı tohumları mutlaka kökleşecektir." (ŞD/EÖ)
*Şeyhmus Diken, İsyan Sürgünleri, İletişim Yayınları, 2005, İstanbul