Mustafa filmine karşı çıkan yazılar yazan koca koca profösörlerin, köşe yazarlarının, öğretmenlerin, bazı grupların yazdıklarına ve yaptıklarına hiç şaşırmıyorum. Önce Köy Enstütülerini sonra öğretmen okullarını kapatan, ülkemizi ezberci eğitime mahkum edenlerin yarattıkları insan tipinin doğal sonucu bu kampanyalar.
Fordist eğitim modelinin ürünü bu zihinlerin, ezberledikleri Atatürk’ten başka bir Mustafa Kemal görmeye tahammülleri olmamasını anlayabiliyorum. Her yeniliği, her kendisine benzemeyeni, anlamaya dinlemeye çalışmadan, yok etmeye kalkışmak da hiç şaşırtıcı değil. Neredeyse üç kuşaktır hiçbir bilgiyi, hiç bir olguyu sorgulamayan, araştırmayan, kıyaslamayan, otorite olarak kabul ettiği kişilerin, zihinlerine çaktığı çivilerle, yaşayıp giden insanların ülkesi burası. Onların zihinlerindeki çivileri yerinden birazcık kıpırdatacak olsanız, ezberlerini birazcık bozmaya kalksanız, hemen "satılık", "kökü dışarıda", "ajan" gibi sıfatlar eklenir adınızın başına.
Eğer üç kuşaktan bu yana ezbercilikten vazgeçebilseydik; oturulur sorunları nasıl çözmemiz gerektiği hakkında düşünülür, konuşulur, yazışılır ve ortak çözümler üretilirdi. Ülkemiz hala cuntadan kalma Anayasalarla idare edilmeye çalışılmaz, somut çözüm önerileri sunanlara saygı duyulurdu. Bu kadar şiddet, bu kadar yoksulluk, bu kadar çaresizlik olmazdı. Bu dünyanın öteki dünyalardan daha yaşanılası olduğunu bilen, herkesin her sorunun bir parçası olduğu gerçeğinin farkında olan kuşaklar yetişirdi..
Şaşırmıyorum ama çok üzülüyorum.En çok kanıma dokunan da Mustafa filmine karşı çıkanların, kampanya düzenleyenlerin, davranışlarına gerekçe olarak çocukları kullanmaları oluyor.
Bir kuşağın daha duyarsız, meraksız, öğrenmeye isteksiz, güvensiz büyümesini, kendilerinin modelleri olmasını isteyenler telaş içinde.
Çünkü film çocuklara "Eğer seviyorsan, istiyorsan, öğreniyorsan ve çalışıyorsan her güçlüğü yenebilirsin. Yeter ki hedefle. Yeter ki sorunları çözerken ne zaman, kiminle, nasıl ve nerede uzlaşabileceğini iyi hesapla. Yeter ki vaktinde örgütlen, iletisini veriyor.
Çünkü film Türkiye Cumhuriyetinin nasıl kurulduğunu, hangi bedellerin, kimler tarafından ödendiğini çok yalın bir biçimde ortaya koyuyor. Çünkü film Atatürk’ü ve kurtuluş savaşını daha çok merak etmemizi sağlıyor. Çünkü film öngörünün değerini vurguluyor.
Çünkü film umudu yeşertiyor. Telaşların da kendilerince haklılar. Çivilerin zihinlerinden sökülmesi çok acı verebilir.
Bu filmin arkasından başka belgeseller gelebilir.
Çünkü çocuklar akıllıdırlar ve Mustafa’nın iletisini anlayabilecek öğrenme kapasitesine sahipler.
Bütün annelerden, babalardan, öğretmenlerden Mustafa’ya karşı yürütülen bu kampanyalara kapılmamalarını ve çocuklarıyla birlikte filmi izlemeye gidip, onlarla konuşmalarını diliyorum.
Eminim içlerinden bazıları Atatürk istediği halde neden toprak reformu yapılmadı, gibi zor sorular soracak ve işte onlar hepimizin umudu olacak.(NSS/EÜ)
* Nevzat Süer Sezgin, eğitimci