"'Bak sen Ermenisin, senin kemiğin bile haramdır' diyen Müslüman arkadaşlar, iyi ki bize Ermeniliğimizi unutturmadınız. Bizler artık merak ediyoruz kimliğimizi. "
Böyle anlatıyor, müslümanlaş(tırıl)mış Ermenilerin torunlarından Gaffur Türkan.
Şimdi 48 yaşında, dört yıl önce vaftiz oldu, hem de 30 yıl sonra açılan Surp Giragos Ermeni Kilisesi'nde.
Oğluna dedesinin ismi İbrahim'i koydu; çünkü dokuz yaşında Müslümanlaştırılan dedesinin gerçek ismini hiçbir zaman öğrenemedi.
Müslümanlaş(tırıl)mış Ermeniler konusu, ilk kez Hrant Dink Vakfı'nın düzenlediği üç gün sürecek bir konferansta konuşulacak.
Biz de Diyarbakır'daki Surp Giragos Ermeni Kilisesi Vakfı'nın Genel Sekreteri Gaffur Türkan'la buluştuk.
Çocukluğunuzdan beri Ermeni olduğunuzu biliyor muydunuz?
Tabii, çocukluğumuzdan beri müslümanlaştırılmış olduğumuzu ama ırkımızın Ermeni olduğunu biliyorduk. Evde dedemizin soykırımdan kurtulduğu hep konuşulurdu.
Hikayeniz dedenizle başlıyor?
Biz Batman Sason’un Ramed köyündeniz. Soykırımdan sonra sülalemden sadece üç çocuk kurtuluyor. Dedem, kardeşi ve yeğeni. Yeğeni annesi alıp Suriye’ye kaçıyor. Diğer iki çocuk burada Kürt evlerinde büyüyorlar.
Dedem, Kürtlerin evinde onların hizmetkarlığını, çobanlığını kısaca tüm ağır işlerini yaparak karnını doyuruyor ve kalıyor. Kürt kültürüne, İslam kültürüne göre büyüyor. Yani Ermenliğinden hiçbir şey yaşamıyor. Zaten kilise kalmamış, ortak sosyal yaşam alanı kalmamış...Tamamen Kürtleşerek büyüyor. Babam da bu ortamda doğdu, ama mesela Ermeni annesi ona gizli gizli Ermeni ninniler söylermiş. Biz de bu ortamda doğduğumuz için anadilimiz Kürtçe. Ben de Kürt bölgesindeki çocuklar gibi okula gidince Türkçe öğrenebildim. Ermenice ya da Ermenilikle ilgili hiçbir şey yaşamamış oldum
O zamanki aileler dedenizi nasıl bir güdüyle korumuşlar ?
O zamanlar Ermenilerin tüm genç kızları ve gelinleri gruplar halinde getiriliyor. En güzellerini, en gençlerini ikinci, üçüncü cariye olarak alıyorlar. Eş olarak aldığınız zaman zaten müslümanlaştırılıyorlar; başka şansı yok. Ya da o günün koşullarında kırsalda örneğin nalbanta ihtiyaç varsa onu sağ bırakmışlardır ve müslümanlaştırmışlardır.
Çocukları niye korumuşlar? Doğrusu zaman zaman ben de çok merak ediyorum. Genel anlamıyla o zaman Osmanlı devletinde devşirmelik vardı. Muhtemelen o mantıkla sağ bırakılmıştır. Yoksa istense tüm aile yok edilebilir; üç tane çocuğu sağ bırakmazlardı.
Vaftiz olarak dinimi değil kimliğimi vurguladım
Siz 3. kuşak yani, müslümanlaştırılmış Ermenilerin torunlarısınız.
Tabii, aslında bizim durum biraz dramatik. İlk kuşak zaten çocuk olarak kurtuldu, sersemleşmişti, korkudan ne olduğunu kendilerine dahi söyleyemiyorlardı. İkinci kuşak müslüman olarak doğdu, ne olduğunu bilmeden yaşadılar. Üçüncü kuşak olarak biz biraz daha merak etmeye başladık. Biz kimiz, neyiz ? Sorguluyor ve parçaları yanyana getirmeye çalışıyoruz.
Çünkü birinci kuşak dediğimiz insanlar birebir yaşadıkları için hiç bahsetmezlermiş. İkinci kuşak gizliden gizliye bize anlatırdı. Bugün bizlerin Ermeniliğimizi unutmamamızın sebeplerinden biri de yine Müslüman çevrenin bize uyguladığı uygulamalar. Mesela insanlar müslüman olmuş kendini kamufle etmek için; bu yüzden bir müslümandan daha fazla namaz kılıyor. Benim babam hacca gitmiş bir adam ama ne zamanki biriyle bir tartışmaya girse karşı taraf ona ‘’bak sen Ermenisin, senin kemiğin bile haramdır‘’ diye iğnelemede bulunmuş. Ben de aynı şeyleri yaşadım. İşte bu insanlar aslında bu iğnemelerle bize Ermeniliğimizi unutturmadılar. Bunu espiri konusu yaparım; müslüman arkadaşlar iyi ki Ermenliğimizi bize unutturmadınız diye…
Peki ne zaman vaftiz oldunuz?
Dört sene önce, yani 44 yaşında. Dinsel anlamda çok iyi biri değilimdir. Müslümanken de değildim, şimdi hıristiyanken de değilim. Yarın kafana eser dinini değiştirebilirsin. Benim esas vurgulamak istediğim Ermeni kimliğimdir. Sabah akşam kiliseye gideyim diye vaftiz olmadım. Bir tepki olarak değil , tamamen kendi doğallığında gelişen bir durumdu. Biz kimliksel olarak Ermeniliğimizin farkındaysak, gerisi tercihtir. Örneğin babam bu yaştan sonra Müslüman olabilir mi, olamaz.
Bugün 4-5 milyona vardığını düşündüğümüz müslümanlaştırılmış Ermeni var. Birçoğu Ermeni olduğunu bilmiyor. Kimisi kendisini sadece dar çevrelerde ifade ediyor. Eskiden kendilerini saklıyordu insanlar, kendini ifade etme cesaretini bulamıyordu. Hrant'ın cesur adımları hayatına mal oldu ama birçok şeyin önünü de açtı.
Cemaat yok ama kilise buluşma yeri
Vaftiz olduğunuz Surp Giragos Kilisesi'nin açılmasının nasıl bir etkisi oldu?
Bu kilise Ortadoğu'nun en büyük Ermeni kilisesidir. Şimdi bu kilisede ilkler yaşanıyor. Çan kulesi yüzyıldır yoktu ve bugün çan çalıyor o kilisede, vaftizler yapılıyor. Ermeni bir çiftin ilk düğünü de yapıldı. Ermeni, hıristiyan, müslüman birçok ziyaretçisi var. Kiliseyi sosyal bir buluşma yerine çevirmeye çalışıyoruz. Cemaat kalmadı ancak müslümanlaştırılmış Ermeniler kiliseye gelip, kendilerini buluyorlar. Paskalya bayramını da kutladık.
Dördüncü kuşağın nasıl olacağını düşünüyorsunuz, yani sizin çocuklarınız?
Dördüncü kuşak bizden daha şanslı. Bizden daha çok kurcalayan, araştıran bir kuşak olmalı. Çünkü bugün 1.kuşak ile 4.kuşak arasında bir uçurum var. İkinci kuşak da neredeyse bitti bitiyor. Ermenilere ait kültürel, sosyal yaşam, sanat, edebiyat , müzik bunları bilmek benim için çok anlamlı. Çocukların kilisede paskalya kutlamalarını görmeleri çok önemli. Aileler bir arada yemeğe oturunca HAYMER dediğimiz bir dua ile başlarız, bu semboliktir ama çocuklarımız bu kültürü, geleneği görüyor benim için önemli olan bu.
Bizleri görmek vicdanları tamir edecek
Çocuklarınızın isimleri Ermenice mi?
Üç çocuğum var. Diyarbakır'da yüzyıl sonra ilk defa bir Ermenice dil kursu açtık. Benle birlikte onlar da Ermenice öğrenmeye çalışıyor ama zorlanıyorlar. İsimleri Gülbin, İbrahim ve Hüseyin. Ermenice isim koymadık çünkü ben genç yaşta evlendim, o zaman o isimleri koyacak bilinçte değildim. Ermeniliğimizi yaşamayan insanlardık biz, Ermeniyiz diye bağırmaya çalışıyorduk. Bugün olsa belki koyabilirdik. İkinci çocuğuma 1915'ten kurtulan dedemin ismini koyduk: İbrahim. Ama ne acıdır ki Ermenice ismini hiçbir zaman öğrenemedik.
Sizin varlığınızdan haberdar olmak Ermeni olmayanlara neyi gösterecek?
Bu ülkede bir trajedi yaşanmıştır. Bize göre bir soykırımdır. Yüzyıl sonra insanların bu trajedinin somut kanıtları yani bizleri bilmesi gerekiyor. Bu bir düşmanlık değil. Birisi bir günah yapmışsa günahının farkında olması ve herkesin kepini önüne koyup düşünmesi gerekiyor. Bu vicdanların tamir olmasına yarayacak. (NV)
* Kilise fotoğrafı Agos gazetesinden Berge Arabian'a ait.