Muş’ta geçmişte Ermenilerin yaşadığı bir yer olan Kale Mahallesi bir ay öncesine kadar yöredeki yoksul Kürt ailelere ev sahipliği yapıyordu. Bugün kentsel dönüşüm belasına bulaşmış mahalle nerdeyse tamamen yerle bir olmuş durumda.
Hâlbuki oradaki binalar başka bir yerde örneğine rastlayamayacağımız türdendi, şimdi yerlerinde kafanızı nereye çevirseniz bulabileceğiniz türden beton bloklar yükselecek. Kentin geri kalanı ise çoktan griye boyanmış.
Süreç geçtiğimiz yılın temmuz ayında başladı. TOKİ ve belediye arasında imzalanan bir protokolden sonra bölge afet alanı ilan edildi. TOKİ, Muş’ta hak sahipleri ile tek tek görüşmeler yapmaya başladı ve mahallenin yüzde 85’i ile anlaşmaya varıldı.
Her ihtimale karşı TOKİ’nin elinde zaten kamulaştırma yetkisi bulunuyordu. Böyle bir kozu kullanarak bir nevi elde edilen anlaşmalar sonrasında Muş’un en yoksul mahallesindeki insanlar yeni bir eve sahip olabilmek için hem tapularında oldu hem de üstüne borçlanmak zorunda kaldı. Anlaşma sağlanamayan evler için kamulaştırma davası açıldı. Belediye, evlerin boşaltılması için mülk sahiplerine tebligat gönderdi.
Ermenilerden akılda kalan defineler
Kentsel Dönüşüm Yasası olarak bilinen yasa, evlerin yıkım maliyetlerinin de mülk sahiplerinden alınmasına hükmediyor. Bu durum Kale Mahallesi’nde kulaktan kulağa çabuk yayılmış olacak ki mahalleli masrafları kısmak için kendi evini yıkmaya başladı. Kapılar, pencereler ve hatta duvarlar para karşılık satılmak veya yakacak malzeme olarak kullanılmak üzere söküldü.
Evlerin ederi olmayan temellerine ise kazma ve küreklerle girişildi. Bir umut define buluruz diye… Anlaşılan o ki Ermeniler ile ilgili hafızalarda sadece acılar değil, bir de defineler kalmış. Muş Belediye Başkanı Necmettin Dede’nin söylediğinin aksine yöredeki herkes oturdukları evlerin geçmişte Ermenilere ait olduğunun bilincinde…
Evlerin hiçbiri tescil edilmiş durumda değil. Esasında yerel yöneticilerin evlerin tarihi ve kültürel değerlerini tespit etmek için başvuru yapma hakkı saklıyken, Muş Belediyesi böyle bir inisiyatif kullanmayarak sadece evlerin tescil durumunu sormakla yetindi. Tescile gerek olup olmadığını ise sorgulamadı.
Bir eve tescil için rapor
Evinin yıkılmasına gönlü razı gelmeyen bir Muşlunun feryadı ise taa İstanbul’dan duyuldu. Konu Agos’un manşetine taşındı ve ardından Muş’un bağlı bulunduğu Van Koruma Kurulu mahallede incelemelerde bulundu. Çoktan enkaz halini almış mahallede yıkılmamış bir evin tescili için rapor hazırlandı, ancak mahallenin bütünlüklü olarak bir kültürel değer taşıdığı ve bu sebeple bir koruma alternatifi yaratılabileceği fikri kurulun gündemine henüz gelebilmiş değil.
Bunun artık pek bir önemi de yok, keza mahallede Ermenilerden geriye kalan ne varsa tek tek yerle bir edilmiş durumda.
Mücadele yetersiz
Evlerin yıkılmasına karşı çok güçlü olmayan ama etkisini giderek arttıran bir muhalefet de bir yandan yükseliyor ama çabalar hala yetersiz. Şehirde Mimarlar Odası’nın sadece bir temsilcisi var, Şehir Plancıları Odası’nın ise temsilcisi dahi yok. Yörede etkili olan BDP’nin de çabaları beklenen katkıyı gösteremiyor. BDP yerel yönetimlerinin kentler konusunda kafalarının hala karışık olduğu görülüyor. Özellikle İstanbul’da kentsel dönüşüm süreçlerinde ortaya çıkan yanlış uygulamalar ve bunlara karşı gösterilen mücadele bölge illerine yansımıyor.
Tescil edilmesi beklenen pek çok kültürel yapının akıbeti yerel yöneticilerin insafına kalmış durumda. Kentliler olan biten karşısında çaresizce barınmanın derdinde. Yıllarca Kürt savaşının gölgesinde yaşamanın bile çaba gerektirdiği bölgede şimdilerde yaşanılabilir kentlerin nasıl yaratılacağı sorunu var. İstanbul’u Gezi Parkı Direnişine götüren mücadele sürecini anlamaya çalışıyorlar.
Acaba Muş, İstanbul’u Gezi Parkı’na götüren mücadele deneyimlerini anlatmak için çok mu uzak? (UG/NV)