Türkiye'nin en üretken isimlerinden biri, Murathan Mungan, yeni yılı 68 şiirden oluşan "İkinci Hayvan" isimli kitabıyla selamladı.
10 yıllık bir emeğin ürünü olan ve 1999-2009 yıllar arasında kâğıda dökülmüş şiirlerden oluşan "İkinci Hayvan" havaların erken karardığı şu günlerde içi sıkılanlara aydınlık bir his vaat ediyor: "Yalnız değilsiniz!"
Kitapta yer alan şiirler daha önce hiçbir dergide yayımlanmamış. İkisi daha önce tek baskılık özel bir toplama kitap olarak Aralık 1999'ta yayımlanan "Doğduğum Yüzyıla Veda" içinde, dördü 2000'de yayımlanan 13+1 kutusu içinde tek baskılık özel bir toplama kitap olan "Fazladan Bir Kitap" içinde ve 15'i 2005'de yayımlanan tek baskılık "Elli Parça" kitabı içinde yer almış. Diğer 47 şiir ilk kez bu kitapla birlikte okur karşısına çıkıyor.
Metis Yayınları'ndan çıkan, kapağını Emre Çıkınoğlu'nun yaptığı "İkinci Hayvan" hakkında bu kadar teknik bilgi yeter. Gelelim asla, yani merama...
Aşk, ilişkiler, nefret, kıskançlık, cinsellik, yalnızlık, ego, buhranlar, bunalımlar, terk edilişler, terk edişler, kalp kırıklıkları, göz yaşları, ve dahası...
Mungan birçoğu "tuhaf" isimli ("PVC", "Aydınger", "Silikon Sessizliği", "Patent", "Örümceğin Stratejisi", "Pazar Payı Hedef Kitle", "Pulp ya da Trash", "Siber Çağın Müşterisi", "Gayzer", "Ara Kablosu", "Açı Ortayı"...) şiiriyle bir hissin, bir dünya hissin etrafında kulaç atıyor, bazen kahreden bir gerçekliği yüzümüze vursa da aslında o gerçekliğin umudunu muştuluyor.
21. yüzyılın yalnız insanının hayatında fark etmeden çok haşır neşir olduğu imgelerle, eşyalarla bezeli satırlarında insana bir umuttan bahsediyor; hayata dair bir umuttan...
Mungan yazdıklarıyla birçok kişiye umut aşılamış bir yazar. Bu konuda tartışmak bile abesle iştigal olabilir. Zira kişisel hayatımda çok mühim yerlere düşen dizelerinin yıllar sonra tanıştığım, arkadaş olduğum, sevdiğim, kızdığım, nefret ettiğim birçok insana da bendekine benzer bir hissi miras bıraktığına tanık oldum.
Onun dizelerinden, yazdıklarından kendimize nasıl da büyük anlamlar çıkarttığımızı, en dibe vurduğumuz anlarda kendimize anlamadığımız bir biçimde tutunacak dallar yarattığımızı/bulduğumuzu her sohbette fark edip, şaşırdım, daha çok da sevindim. Çünkü, "hastalık" malum, yalnızlıktan ödü kopan bir halkın en yegane ihtiyacı olan o cümleyi, "aslında yalnız değiliz"i hepimizin kulağına fısıldayan isimlerden biri de oydu. Mungan özellikle akranlarım arasında bu nedenle adı akla ilk gelen oldu. Olmayı da sürdürüyor. Ve bu -hakkını verelim ki- ne yersiz ne de mesnetsiz bir hatırlayış.
"İkinci Hayvan" sayfalarını garipseyerek karıştıracağınız bir kitap olması muhtemel ilk başta. Zira, yukarıda da dediğim gibi "garip" kelimelerle, imgelerle dolu. Ama bir müddet sonra, içindeki o kara deliğe doğru yola çıkan, ancak parası olmadığı için bu yolculuğu otostop çekerek yapanların konuştuğu şiirlerin adları kadar garip olan dilde hikâyelerden oluşuyor. Son satırı okuduğunuzda, bir başa sarma hissi uyandırıyor.
Şöyle diyelim; sosyal paylaşım sitelerinde "statü" olacak bir dünya dize var bu kitapta. Twetlemek için bir sürü mevzu. Bu bile Mungan'ın "zeitgeist" diye günlük dile giren, zamanın ruhuyla nasıl haşır neşir olduğunu gösteriyor aslında. Mungan kendisini okuyarak büyüyenlerle birlikte büyüyor. Bu kitap bu "gelişmenin" meyvesi olarak parlıyor.
Şiir hakkında, bir şiir kitabı hakkında yazıyorsanız şayet, şairin birkaç dizesini de aralara serpiştirmek elzemdir. Öyle der büyüklerimiz. Ancak "İkinci Hayvan"daki şiirlerden cımbızlayıp, buraya birkaç dize serpiştirmek "şiirlerin mana bütünlüğüne" haksızlık etmek olacak. Çünkü ne öncesi ne de sonrası olmadan o dizeler layığını bulamayacak. Bu elbette ki şahsi görüşüm. Başka bir kalemden dökülebilirdi bu sayfalara... Ben tercih hakkımı "yapmamaktan" yana kullanıyorum.
"İkinci Hayvan"ı anlatmak zor be sevgili okur. Hem valla zor hem billa zor. Çünkü şiirler o kadar şahsi yoruma açık ki. O kadar nefret edilesi ve bir o kadar sevilesi ki duygu durumunuza göre binlerce kez kararınızı değiştirebileceğiniz satırlar barındırıyor.
Ben misal birkaç gündür "Yabancının Uçurtması"n takılmış durumdayım. Dönüp dönüp ona bakıyorum. Okuyorum da... Sebep şu ki; "Uçurtman gökyüzüne takılmış, adımlarına otlar dolaşırken, hiçbir yere gidemezsin, buralı bile değilken, sen bizden değilsin, sen bizden değilsin, nerelisin sen?" dizesi hatırlamaktan çok da memnun olmadığım çocukluk yıllarıma -bu noktada bir es verip, artık yazı yazarken çocukluk yıllarım gibi bir ifade kullanmaya başlamanın hüznünü de sizlerle paylaşmak isterim- dönmek zorunda kaldım.
En acımasız ses tonuyla "bizden değilsin!" diye tepemde bağıran çocukların haykırışlarını hatırladım. Ve bu "kurtulamadığım" sesle nefes alıp vermeye çalışmak çok kanırtıcı. Ama işte biliyorum ki bu dize de Mungan "umutsuzluğa düş, öl, geber" demiyor bana/bize. Söylediği o acımasız çocuk seslerine takılmamaya çalışmanın gerekliliği. Haklı da... Yaşam dediğimiz şairin şiirdeki uçurtmayı düşürdüğü nehir malum. Kimseye sormadan bazen coşkunca bazen sakince, ama illa ki hızlıca akıyor gidiyor. Biz de ya akıntıya, ya da tersine yüzerek yaptığımız şeye hayat diyoruz. Ve bazı "üretilen" ahlaklar nedeniyle birileri egemen olurken, diğerleri o egemenlerin "lütfettikleriyle" yaşamaya zorlanıyor.
Mungan işte tam bu noktada acil durumda camı kırınız düğmesi. Şaşmıyor ki bize nefes alma takati, direnme gücü, hayır deme cesareti veriyor. Ve sırf bunu verdiği, ama büyük, beylik laflarla değil de hafızanıza kazıyacağınız dizelerle yapıyor olabildiği için, sırf bu yüzden bile "İkinci Hayvan"daki "garip" şiirler kitaplığınızda yer almayı hak ediyor.
Unutmayın, bir gün yolunuzu kaybettiğinizde bir el fenerine ihtiyacınız olacaktır. Ya da güvenli bir ele. Dahası arkanızda ekmek kırıntıları bıraktığınızı umacaksınız. İşte tam o esnada bir Murathan Mungan şiiri çıkagelecek. Bu nedenle "İkinci Hayvan"ı ve diğer Mungan kitaplarını yakınınızda bulundurmak işinizi kolaylaştırabilir. Demedi demeyin!(BÇ)