Murat Meriç Zeroistanbul’a verdiği söyleşiyi duyururken “Kitabın en güzel tarafı, bu şahane buluşmalara vesile olması” demişti.
Öyle gerçekten, kitap vesilesiyle Murat Meriç'le 20 yıl sonra buluştuk. 1996’da Ankara’da Müzük adlı bir dergi çıkartıyorlardı. Metin Solmaz, Alper Fidaner ve Cem Öz vardı ekiplerinde. Dergiye birkaç yazı yazmıştım. O sıra tanıştık onunla. Müzük kapandı; ben İstanbul’a taşındım, 20 yıl boyunca Murat Meriç’in deyimiyle birbirimize ara ara uzaktan selam verdik. Ta ki yaklaşık bir ay önce piyasaya çıkan “100 Şarkıda Memleket Tarihi” çıkana kadar.
20 yıldır tesadüf edip ya da fırsat yaratıp buluşamamıştık. Mesaj attım, "Kitabı bahane edelim; bunca yıl sonra buluşacaksak da çilingir masasında olsun bari…" Anında “Hadi” dedi.
İlk fırsatta masamızda bir adet taze imzalanmış “100 Şarkıda Memleket Tarihi” kitabı; yanımızda elinde bir çanta plak ile Can Yılmazçetin.
Murat Meriç kitabını Can Yılmazçetin’e ithaf etmiş: “Dostluğu için” yazmış. İki müzik ve plak tutkunu, memleket meselelerine duyarlı iki insan ve maalesef başımızın üstünde bangır bangır Zeki Müren. Değil röportaj, konuşmak ne mümkün.
Yer değiştiriyoruz; güzelim “Seni ben ellerin olsun diye mi sevdim” şarkısını ardımızda bırakıyoruz.
Röportaja gelirken aklımda temelde bir soru var: “Memleket tarihini anlatmak için 100 şarkı değil de tek bir şarkı hakkın olsaydı, hangisi şarkıyı seçerdin?”
Ama önce plaklardan, fiyatların neden yükseldiğinden konuşuyoruz. Murat Meriç “Ben hiçbir zaman çok para vermedim plaklara” diyor. Ne kadar çok istese de gereğinden fazlasını ödememiş “Beklersen” diyor “o plak seni bulur”.
Plaklar onu bulmuş, o plakları dinlemiş, özümsemiş; elimizdeki kitapta da o şarkılarla bir güzel özetlemiş koskoca bir memleket tarihini.
“Bulutsuzluk Özlem’nden konuşuyoruz uzun uzun. Çünkü ben “YÖK'ün Yıldönümü” diye bir şarkılarının olduğunu bilmiyordum kitapta karşıma çıkana kadar. Kitabın o bölümüne gelince "Hadi ya" demiştim.
“Ansiklopedi maddeleri gibidir, Bulutsuzluk’un şarkıları” diyor. “Şili’ye Özgürlük”ten öğrendiğini anlatıyor Şili Darbesi’ni. Ben de o şarkıdan öğrenmiştim.
“3 dakikaya kocaman bir olayı sığdırıyorlar” diye özetliyor sohbetin o kısmını, kafamı salıyorum.
Murat Meriç’in öyle bir yanı var, o konuşurken kafanızı onaylar biçimde sallamaya başladığınızın farkına varıyorsunuz.
100'lük seçkisinde dört Bulutsuzluk Özlemi parçası var. Hiroşima mesela, 3-4 dakikalık ansiklopedi maddesi kalıbında bir şarkı daha. Bunun gibi şarkılar kitap boyu akıyor.
Zülfü Livaneli, Grup Yorum, Ahmet Kaya, Moğollar, Cem Karaca, Sezen Aksu, Fikret Kızılok, Grup Mozaik birden fazla şarkıyla kitapta yer alan diğer isimler.
Kasım 2015'te başlamış yazmaya, Mart 2016'da bitirmiş. Ama son rötuşlar zaman almış. Seçkiye sonradan giren, son anda çıkan şarkılar olmuş. nelerin nasıl seçtiği, bilgileri nasıl doğruladığını konuşurken sohbet Süreyya'ya geliyor.
Biraz önce güzelim sesini geride bıraktığımız Zeki Müren'in bir şarkısı. Zeki Müren dramatik bir hayat hikayesi olan Prenses Süreyya için bir şarkı yapmış zamanında...
Prenses Süreyya ya da tam adıyla Süreyya İsfendiyari Bahtiyari, İran Şanı Muhammed Rıza Pehlevi'nin ikinci eşi. Murat Meriç çocuk veremediği için saraydan ve ülkesinden kovulduğunu ve Paris'te sürgün hayatı yaşadığını anlatıyor. Sürgündeki Prensesle Türkiye'de halk çok yakından ilgilenmiş, gazete manşetlerinden inmemiş.
Zeki Müren'in böyle bir şarkı yaptığını biliyor, elinde dijital bir kopyası var. Yalnız bu kaydın eline nasıl geçtiğini hatırlayamıyor. Plağın yayınlandığına dair bir bilgi bulamıyor; albümlerde yok, listelerde yok. Ardından bir tesadüf imdada yetişiyor. İstanbul'da plak denilince akla ilk gelen isimlerden Volkan Özboz'un Dip Sahaf adlı bir mekanında bir sohbet sırasında bir koleksiyoner, plağın İran'da basıldığın ve bir kaç gün önce plağın kendisindeki kopyasını sattığın söylüyor. Böylece Zeki Müren'in "Süreyya"sı kitabın 185'inci sayfasında "Dünya Ahvali" başlığının altındaki yerini alıyor.
Meriç, 100 şarkıyı kronolojik olarak dizmemiş. Bölümlere ayırmış. "Yeni Rejim İnşa Edilirken", Memleket Ahvali, "Dünya Ahvali", "İki 'Şarkılı' Darbe", "Bu Gaz Harika Dostum" gibi başlıklara bölmüş; çok da iyi yapmış. Okuması keyifli, kolay ve özellikle öğretici bir kitap olmuş.
Şimdi gelelim aklımdaki ilk sorunun yanıtına. Murat Meriç'e "Bir şarkılık hakkın olsaydı" diye sormuştum, sohbetin başında, masadan kalkmadan yanıtı verirsin demiştim.
Verdi: "Her Şey Berbat" 1970 yılından Metin Ersoy'un söylediği şarkı. "Ama" diye ekledi "Şarkının içeriği açısından değil. Şarkının adındaki söz itibarıyla, memleketin dün ve bugünkü özetleyen bir sözdür o... Yani şarkıdaki bakış değil..."
Son sözü bu olmadı tabii...
"Memlekete dair söyleyecek bir söz için Moğollar'dan 'Bir Şeyler Yapmalı' derim."
(HK)
Fotoğraf: Ajda Aras