14 Şubat yarın. Çoklarımız, aslında hemen hepimiz öyle ya da böyle farkındayız 14 Şubatın geldiğinin. Kimimiz tepkili, bizde olmaz öyle sevgililer günü falan diyor. Kimimizse sevdiklerine küçük hediyeler alıyor, sevdiğini, sevgilisini unutmuyor.
14 Şubat hakkında ne düşünürseniz düşünün, ister bunu kapitalist sistemin bir tuzağı olarak görün, ister sevdiklerinizi hatırlamak için tatlı bir vesile olacağına inanın; bence yarınki, yani 2017 Sevgililer Gününü unutmayın. Ama bu kez kendiniz için ya da hayatınızdaki önemli kadınlar ya da erkekler için değil... Bu 14 Şubat’ı tanımadığınız ama uzun süredir Türkiye’de aynı göğü paylaştığımız kadınları düşünerek geçirin.
Çünkü bu kadınların çoğu, sevdiklerinden ayrı ve yalnız. Sevdikleri yanlarında olanlar da yine çaresizlik içinde. Kimisinin eşi savaşta öldü, kimisininki kayıp, kimisinin ise hayatlarındaki erkekler, Avrupa’ya gideli çok olmuş. Bazılarının ki yanında ama sevgiden, aşktan bahsedecek bir dünyaları kalmış mıdır artık bilinmez...
Tek dertleri bir haftayı nasıl geçireceklerini düşünmek. Sofraya konacak olan bir tas yemeği, ısınmak için gerekli olan kömürü, hastalanan çocuklarını nasıl yaşatacaklarının çaresini aramak... Bir çiçeği, çikolatayı, sevgili bir dokunuşu hayal etme çoğu için geçmiş günlere ya da lüks hayallere ait şeyler.
İster onlara savaştan kaçan insanlar deyin, ister savaş mağduru, isterse savaşın kurbanı... Onlara lügatinizde ne şekilde yer veriyor olursanız olun; bilin ki, mülteci kadınlar savaşın izlerini hala bu topraklarda da en ağır şekilde hissediyorlar. Çünkü savaş sonrasında en fazla acı çeken grupların başında kadınlar ve çocuklar geliyor.
Kadınlar hem aileyi bir arada tutmak için analık rollerine devam ederken, hem de yeni ülkedeki yeni rollerine yani babalık rollerine alışmaya çalışıyorlar. Çalışmak gibi, evdeki erkeğin yokluğunda o erkeğin yerini doldurmak gibi. Türkiye’deki mülteci kadınların da çoğu bu durumda. Üstelik tüm ailenin sıkıntısını yüklenmenin yanı sıra, toplumda da en fazla onlar eziliyor. Sokaktaki bir Türk erkeği ile Arap ya da Kürt erkeğini ayırmak çoğu zaman zor, fakat kadınları kıyafetlerinden ayırmak her zaman daha kolay. Bu durumda mülteci kadınlar bir de mültecilik nişanesini sırtlıyorlar, farklı olmanın mülteci olmanın getirdiği her türlü dışlanma, kabul görememe hali ilk olarak onlara yansıyor...
İşte bu kadınlar yine de durmuyorlar yerlerinde. Doğadaki her dişi varlık gibi çevrelerine hayat vermek için ellerinden geleni yapıyorlar. Türkiye’de şuan hali hazırda birçok dernek ve inisiyatif mülteci kadınların yaptıkları ürünlerin satışına yer veriyor. Mülteci kadınlar, hazırladıkları ürünler sayesinde biraz olsun nefes alabiliyorlar. Çünkü aksi halde gerek dil problemi, gerekse bir meslek sahibi olmamaları, kültürel farklılıklara adapte olma zorluğu ya da iş kaynaklarına erişememeleri gibi sebeplerden ötürü Türkiye’de iş bulmaları neredeyse imkansız.
Gelin siz de bu 14 Şubat’ta bu kadınları hatırlayın... Ve onların el emeği göz nuru yaptıkları ürünleri satın alarak sevdiklerinize hediye edin... Gülleri, çikolataları, peluşları ya da sevgililer günü konseptli bilumum ıvır zıvırı bir kenara bırakın bu seferlik. Bir mülteci kadının elleriyle işlediği ufak bir cüzdanı yahut bir kavanoz lezzetli reçeli sevgilinize, sevdiklerinize hediye etmek hediyelerin en güzeli ve de anlamlısı değil mi?
Mülteci Kadınların ürünlerine yer veren bazı derneklerin facebook linkleri listesi:
* Kadın Kadına Mülteci Mutfağı
* İnsan Kaynağını Geliştirme Vakfı
(STO/HK)