“Neşeli militanlığın ilkesi, politikamızın özgürleştirici olması, yaşamlarımızı olumlu, bizi büyüten, bize neşe veren bir yolla değiştirmesidir. Aksi durumda politikamızda yanlış giden bir şeyler var demektir.” - Nick Montgomery, Carla Bergman (3)
Dünyada yaşanan ‘çatışma çözümleri süreçleri’ karşımıza genelde beş aşamalı bir süreç çizelgesi çıkarmaktadır. Birinci aşama olarak ifade edilen pre-Negotiation, yani ön müzakere aşaması hazırlıklar ile devam eder. Bu aşama çatışmanın taraflarının, doğrudan veya dolaylı olarak temas kurduğu, tarafların niyetlerini yokladığı dönemdir. Negotiation Phase/görüşme aşaması ise ikinci açamayı ifade eder. Taraflar arasında resmi ya da gayriresmi görüşmelerin yapıldığı, çatışmanın çözümüne dair esasların belirlendiği aşamadır. Bizler 1 Ekim Bahçeli DEM teması şaşkınlığı yaşarken kanımca bütün bu aşamalar geride kalmıştı. Bu süreci çalışan ve de pratikleşmesini sağlayanlar dünya deneyimlerinden haberdar, bunu bilen aktörlerdi.
Öcalan, Mehmet Ali Birand tarafından 1988 tarihinde kendisi ile yapılan ilk röportajinda (1) barışa dair yol haritasını kısmende olsa ifade ediyordu. Sorunun tarihselliğinden konuşan Öcalan barış ve Kürt sorunu çözümüne dair en önemli aşamalardan bir tanesinin muhataplık kurumu olduğunu ifade ediyordu. Sonrasında 1993 ile başlayan ateşkes ve AKP iktidarı ile birlikte yaşanan 2009 ve 2013-2015 süreçleri önemli deneyimlerin birikmesini de sağlamıştı. Bu anlamda bizler sürecin tanıkları olmaya başlamadan aylarca, hatta yıllarca zaman öteye varan bir deneyimdi bu sürecin pratikleşmesini sağlayan.
Dünya çatışma çözümleri süreçlerinin üçüncü aşaması olarak ifade edilen agreement/mutabakat aşaması, ya da anlaşmasının kendisini bütün açıklığı ile hala görmemiş olsak bile, içinde olduğumuz pratik süreç çok farklı şeyler söylemektedir. Dünya deneyimlerinde bu aşamada bir tür “çözüm çerçevesi” üzerinde mutabakat sağlanır. Bu bazen bir barış anlaşması, bazen anayasal reform, bazen de çerçeve yasa şeklinde olabilirken Türkiye’de bizler daha bunun nasıl ve nereye tam olarak evrilebileceğini kestirmeye çalışıyoruz.
Dünya deneyimleri üzerinden devam edersek, Implementation – Monitoring, yani uygulama ve izleme aşaması tam da bugün içinde olduğumuz sürece işaret etmektedir. En karmaşık ve uzun süren dönem olarak bilinen bu süreçte geri dönüşler çok olmuştur. Kolombiya deneyimlerine bu bağlamda bakmak mümkündür. Kolombiya’da 1964 yılında FARC-EP ile başlayan silahlı çatışma 2016 yılında imzalanan “Silahlı Çatışmayı Sonlandırmak ve İstikrarlı ve Sürekli Bir Barış İnşa Etmek İçin Nihai Sözleşme” isimli barış anlaşması ile sona ermiş ve barış inşası süreci başlamıştır.
Kalıcı barışı elde etmenin yolu barış anlaşmasının uygulanması ve çatışma döneminden kalan sorunların çözülüp gereken toplumsal, siyasal ve ekonomik dönüşümlerin sağlanmasıdır. Kolombiya hükümeti ve FARC-EP tarafından barış anlaşmasının uygulamasının tamamlanması için 15 yıllık hedef süre belirlenmiştir. Anlaşmanın altı temel maddesi, kapsamlı tarım reformu; siyasi katılım; silahlı çatışmayı sonlandırma; yasa dışı uyuşturucu probleminin çözümü; mağdurlar üzerine anlaşma; uygulama, doğrulama ve kamu onayı başlıklarından oluşmaktadır. İki taraf koşullu bir yola girdi. Anlaşmanın uygulanması tamamlanmazsa kalıcı barışı elde etmek için öngörülen dönüşümlerin yeterli olmayacağı ifade edilir.
Bu çalışmada anlaşmanın altı ana maddesinin uygulanma hızları ve toplumsal, siyasal ve ekonomik alanda başlayan dönüşümler “Kolombiya’da barış inşası sürecinin olumlu ilerlediği sorusuna?” sorusuna günümüzde “evet” demek mümkün değildir.
Son ve beşinci aşama ise, post-Conflict Peacebuilding, yani barışın kurumsallaşması ve toplumsallaşmasına işaret etmektedir. Bu sürecin uzunluğu ve zorluklarını da IRA ve İngiltere arasında 1998 tarihli barış imzasından günümüze kadar olarak süreç içinde görmemiz mümkündür. Kuzey İrlanda'da yaklaşık otuz yıl süren şiddet olayları, 1998'de imzalanan "Hayırlı Cuma" anlaşmasıyla sona erdi. Ancak tüm bunlar bir anda olmadı. Barış süreci yaklaşık 13 yıl sürdü. ABD'li senatör George Mitchell bu süreçte kritik rol oynayan isimlerdendi. Yıllar içinde politikacının bu süreçte kullandığı bazı taktikler "Mitchell ilkeleri" olarak adlandırıldı.
Mitchell bir açıklamasında o sürece dair; "Uzun zamandır birbiriyle savaşan ve birbirini öldüren insanları bir araya getirmek, onların bir odada oturup samimi bir şekilde birbirilerini dinlemelerini ve birbirlerini anlamalarını sağlamak çok zordur. Bir dakika içinde söylediğim bu sözlerin gerçekleşmesi, yıllar aldı. Burada sabır ve itidal önemlidir” ( 2) değerlendirmesinde bulunuyordu. Türkiye’de yaşanmakta olan süreç ne Kolombiya, ne İrlanda, ne de ETA – İspanya deneyimlerine benzemiyor. Kendi yolunu kendisi inşa eden bir pratik seyir içindeyiz.
Neşeli Militanlık (3) ile yeni yolun inşası
Yeni bir YOLda olduğumuz kesin, bu hem devlet açısında, hem de PKK açısında böyle. Öcalan her zaman ezber bozan bir önderlik oldu. Toplumsal özgürlük mücadelelerinin finalinde çatıştığın/savaştığın ile bir masaya oturmak çözüme önemli bir adım atmaktır. Devlet yenemediği PKK ile masaya oturdu. Türkiye Cumhuriyeti’nin hafızasında bir toplumsal meseleyi çözmek için o sorunun muhatabı ile masaya oturma geleneği yoktur. Aslında Türkiye Cumhuriyeti’nin hafızasında hiç bir toplumsal meseleyi çözme pratiği yok. İlk kez böylesi bir yola girdi. Devlet bu sürece mevcut Ortadoğu’daki gelişmeleri gözeterek ‘iç cephenin tahkimi’ üzerinden oturdu. Ancak Öcalan ve Kürt Özgürlük Hareketi ise bu masada halklarımıza eşitlik ve özgürlük temelinde bir toplumsal sözleşme ile barışı ve özgürlüğü inşa etmek istiyor.
Bu yeni YOLu inşa etmek için zamanın dili ve mucadele araçları uzerinden bir kez daha oturup konuşmanın, dilimize, eylemlerimize, pratiklerimize bakmanın zamanı geldi. Bir dolu ‘acaba’lar ve ‘ama’lar ile endişeli bir haldeyiz. Sürekli bir hata arayışı ve yetersizliklerin hatırlatılması, daha ne olduğu ve neyi içerdiğini bilmeden yeni bir fikri yerle bir etmeye yönelik düşmanca tavırlar, eleştirinin doğal bir tepkiye dönüşmesi, her şeyin acil ama anlamsız olduğu duygusu içindeyiz.
Merkeziyetçi olmayan, esnek ama gevşek olmayan yeni ilişkiler ve örgütlenme biçimleri açısından anlamlı olduğundan bizler için yol gösterici olacaktır. Yakınlıklar yoluyla örgütlenmek, temel olarak, ortak değerlere, bağlılıklara ve tutkulara dayanan ilişkileri arayıp bulmak ve bu ilişkileri beslemek ama bunları da birbirimize dayatmaya çalışmadan yapmak anlamına geliyor.
Toplumsal hareketlerin kendi içindeki ve toplumsal hareketler arasındaki ilişkilere sıklıkla zarar veren sekter radikalizm açısından ya da geçmişte ve günümüzdeki güçlendirici direniş anlarının ve toplumsal hareketlerin farkına varma, anlan destekleme ve onlardan öğrenme anlamında olsun, zaten her daim orada olan bir şeyle ilgili sorunlara değinir, ona dair hatırlatmalar yaparlar.
İhtiyacımız olan; öncelikle kapsayıcı, ötekileştirmeyen bir dil, geniş politik eksenler ile beslenmiş yaşama uygun ve yaşam ile birlikte dönüşen bir teori ve dünyanın bütün baskı, zorba ve çirkinliklerine rağmen çoşkulu, neşeli bir katılım. Negri Hardt bu noktada şunu hatırlatır: “Çoğulluk, farklılıkları yadsımayan ama onları ortak bir yaşam tarzı için kurucu kılan bir politik özelliktir.” (4) Sahip olduğumuz bütün bu birikimler ile yeniden düşünmek, yeniden yeni biçimler üzerinden örgütlenmek içine girdiğimiz yolda bizi güçlü ve neşeli kılacaktır.
1 – Öcalan, Abdullah. Sömürgecilik, Milliyetçilik ve Kürt Sorunu Üzerine Yazılar. İstanbul: Aram Yayınları, 1997.
2 - Mitchell, George J. Making Peace. University of California Press, 2000.
3 - Montgomery, Nick & Bergman, Carla. Joyful Militancy: Building Thriving Resistance in Toxic Times. AK Press, 2017.
4 - Negri, Antonio & Hardt, Michael. Commonwealth. Harvard University Press, 2009.
(EJA/HA)