Önce bu kararı Milliyet'de yayınlandığı haliyle aktaralım:
"Bir muhabirin görev sırasında işini bırakması, gazetecilik sorumluluğu ve meslek ahlakıyla bağdaşmaz. Sırtını habere dönen muhabir, bu tavrıyla kamunun, çalıştığı gazetedeki okurun haber alma özgürlüğünü engellemiştir. Oysa onun görevi, kim olursa olsun, onunla ilgili tarafsız haberi gazetesine ulaştırmaktır. Eylem yapma, yorum ekleme hakkı yoktur. Muhabir, bu tavrıyla taraf olduğunu göstermiş, objektif inanılırlığını kaybetmiş, mesleğinin kurallarını da ihlal etmiş olacaktır.
Bir muhabirin elbette kişisel fikri olabilir, ama bunu habere yansıtamaz. Görev başında belli edemez, fikrini savunmak üzere eylemini ancak görevli değilken yapabilir.
DMG Yayın Konseyi, ilkeleri ışığında yaptığı değerlendirmeyi grubumuz çalışanlarına ve kamuoyuna duyurmayı gerekli görmüştür."
Gizleme ve tahrifat var
Kararı satır satır, kelime kelime irdeleyecek olursak, DMG-YK'nın, ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell'ın Ankara ziyareti sırasında Başbakanlık binasına gelişinde sırtlarını dönen gazetecilerin protestosundan büyük ölçüde rahatsız olduğu anlaşılıyor.
Ama eylemin amaç ve gerekçesi konusunda suskun davranan DMG-YK, bu nedenle de kendi rahatsızlığının gerçek nedenlerini açıklayamıyor. Etik, meslek ahlak kurallarına sığınmaya çalışıyor.
Metnin genelinden çıkarabileceğimiz bir başka izlenim ise, DMG-YK'nın 'muhabir' tanımının son derece sınırlı ve kısıtlı olduğu, evrensel gazetecilik literatüründeki 'muhabir'den son derece farklı olduğu...
Metin, her ne kadar uzun bir çalışma sonucunda ve itinalı formülasyonlarla yazılmış olsa da muhabir karşıtı hatta muhabiri küçümseyen bir ruh taşıyor. Üstelik de DMG'nin alameti farikası haline gelmiş çeşitli tahrifat ve gizlemeler de metinde sırıtıyor.
Sorumluluk ve meslek ahlakı
Tek tek irdeleyelim :
"Bir muhabirin görev sırasında işini bırakması, gazetecilik sorumluluğu ve meslek ahlakıyla bağdaşmaz."
Bu cümlede somut bir gerçek, gizleme yoluyla tahrif ediliyor. Herkesin bildiği üzere, muhabir arkadaşlarımız 'görev sırasında işlerini bırakmamıştır'.
'Görev sırasında iş bırakmak' demek, görev alanından ayrılmayı zorunlu kılar. Oysa ki muhabirler olay sırasında olay yerindedir. Başbakanlığın kapısında fiziken mevcutturlar ve görevlerinin başında bir tepki göstermektedirler.
Haber özgürlüğünü engellemek
" Sırtını habere dönen muhabir, bu tavrıyla kamunun, çalıştığı gazetedeki okurun haber alma özgürlüğünü engellemiştir. Oysa onun görevi, kim olursa olsun, onunla ilgili tarafsız haberi gazetesine ulaştırmaktır."
Gizleme ve tahrifat bu cümlede de devam ediyor. Çünkü DMG-YK'nın kararında, muhabirlerin Powell'a sırtlarını neden döndüğü açıklanmamakta, bu tutumun nedenleri araştırılmamakta. 'Okurun haber alma özgürlüğünü engelleme' iddiası da gerçek dışıdır.
Aslında haber yapıldı
Çünkü bu tür eylemlerde her zaman yapıldığı üzere, muhabirler kendi aralarında örgütlenerek bir foto muhabiri ile bir kameramanı kasıtlı olarak eylem dışı tutarak, Powell'a yönelik protesto eyleminin görüntü ve haberinin izlenmesini sağlamışlardır.
Ne var ki DMG-YK muhabirleri 'okurun haber alma özgürlüğünü engellemekle' suçlarken büyük bir ikiyüzlülükle davranıyor. Çünkü bu haber (Yani hem Powell'ın Başbakanlığa gelişi hem de muhabirlerin protestosu), muhabirler tarafından profesyonel bir şekilde izlenip haber sorumlularına iletilmiş olduğu halde, eylemin ertesi günü başta DMG gazete, radyo ve televizyonları, aslında dünya çapında haber değeri olan bu olayı okurlarına gerektiği gibi yansıtmadı.
Powell'ın Başbakanlığa gittiği, görüşmeler yaptığı vs... hepsi haberlerde verildi. Ama muhabirlerin protesto eylemi 1-2 gün sonra bu eyleme karşı çıkan köşe yazarlarının kınamaları sayesinde kamuoyuna ulaşabildi.
DMG, kendi gizlediği ve şimdi de tahrif ettiği bir protesto eylemini okura yansıtmamak konusunda muhabirleri suçluyor. Oysa ki haber izlenmiş ve yazı işlerine gelmiştir. Okurun haber alma özgürlüğünü engelleyen muhabir değil haberi yayınlamayan editördür. Çünkü haberde barış yanlısı önemli bir mesleki eylem vardır.
Tarafsızlık?
'Oysa onun (muhabirin) görevi, kim olursa olsun, onunla ilgili tarafsız haberi gazetesine ulaştırmaktır' cümlesi iki bakımdan hatalı. Bir kere DMG-YK'nın muhabire reva gördüğü yaklaşım neredeyse ruhsuz, kimliksiz hatta mekanik bir haber taşıyıcısına yönelik yaklaşım.
'Bakma, görme, düşünme, tutum takınma haberi izle yaz getir' demek istiyor DMG-YK. 'Kim olursa olsun' ibaresi de yanlış. Muhabir mesela bir katille bir mağdura aynı şekilde mi yaklaşır? Tabi ki hayır!.
İkinci mesele 'tarafsız haber' deyimi. Tarafsızlık artık sadece Amerikan gazetecilik okullarında ve kimi tozlu etik kodlarında ezilip kalmış bir kavram.
Gazetecilikte ve aslında hayatta tarafsızlık diye bir şey maddeten ve manen mümkün değil. Konuşmaya başladığınız an, elinize kalemi aldığınızda, fotoğraf makinesinin deklanşörüne bastığınızda ya da kameranın 'record' düğmesine bastığınızda tarafsınız.
Hangi taraftan?
Önemli olan olaya, habere hangi taraftan baktığınız. Özel çıkar tarafından mı, kamu çıkarı açısından mı? Medyatik Gerçek merceğiyle mi yoksa Hakiki Gerçek dürbününden mi? Savaştan mı yana tarafsınız yoksa barıştan mı ?
(Muhabirin) Eylem yapma, yorum ekleme hakkı yoktur. Muhabir, bu tavrıyla taraf olduğunu göstermiş, objektif inanılırlığını kaybetmiş, mesleğinin kurallarını da ihlal etmiş olacaktır.
Muhabirin neden eylem yapma hakkı olmadığını nasıl açıklıyor acaba DMG-YK? Kim karar veriyor buna? Yorumsuz haber var mıdır?
Bir haberi yayınlayıp yayınlamamak bile, hatta haberi manşetten ya da 20. sayfadan yayınlamak bile yorumdur. Evet muhabirin yazdığı habere kendi öznel yorumunu eklememesi bir kuraldır.
Ama sözkonusu muhabirlerin haberi bile yayınlanmadı ki, sözkonusu haberde yorum olsun.
Meşru bir eylem
Muhabir de sonuç olarak fikir emekçisidir. Üretimden gelen gücünü, mesleki amaçları uğruna seferber edebilir. Üstelik bu protesto olayında belli ki örgütlü ve kolektif bir yapı var.
Muhabirler, gazetecilerin toplumsal sorumluluğunun bilincine varmış bir durumda, bütün dünyanın nefretini kazanmış kanlı bir saldırı ve işgal harekatının önemli sorumlularından birine karşı, kamunun da düşünce ve kanaatlerini bu protesto eylemiyle yansıtıyor.
Son derece demokratik, barışçı bir eylem tarzıyla üstelik...Ne yasaya aykırı ne de herhangi bir etik kurala. Üstelik de son derece meşru bir eylem. Powell herhangi bir haber kaynağı değildir. Iraklı çocukların, kadınların sivillerin katledilmesinde önemli sorumlulukları vardır.
DGM-YK'nin çaresizliği
Bence muhabirler, böyle bir şahsiyeti protesto etmemiş olsalardı, mesleki vicdan ve ahlak açısından olumsuz bir sınav vermiş olurlardı. Haberi atlamamak kaydıyla bu tür eylemler gazeteciler tarafından gerek dünyada gerekse Türkiye'de geçmişte çok yapılmıştı.
Bundan sonra da yapılacaktır. Sembolik bir protestodur bu. Kimseye zararı yoktur. Ama anlaşılan DMG-YK belki biraz da geleceği öngörerek muhabirlerin önünü kesmeye çalışıyor.
İşten atmaya kalkışarak bu tür protestoları engellemek DMG-YK'nın çaresizliğini gösterir. Hem ABD resmi makamları ya da medyası bu protesto eylemine herhangi bir tepki göstermezken, DMG-YK'ye ne oluyor ?
Sen taraf tut, muhabire gelince?
'Objektif inanırlık' deyimi kimseyi ikna edebilecek bir kavram değil. 'Objektif', fotoğraf makinalarının ya da TV kameralarının merceği...
Muhabiri taraf olmakla suçlayanlar akıllarınca kendi tarafgirliklerini gizleyecekler. Amerikan saldırısından yana taraf tut, yayın yap, Türkiye'nin savaşa girmesini bağıra çağıra talep et, sen tarafsızsın, muhabir barıştan yana taraf olunca, 'objektif inanırlığını' kaybediyorsun diye muhabiri kına ! İnsaf !
DMG-YK'nın bu kararı nasıl aldığı da müphem. Eyleme katılan muhabir arkadaşların görüşünü almış mı acaba Konsey ? Sonra 'Eylem yapamaz', 'Özgürlüğü engeller', 'Meslek kurallarını ihlal etmiş olur' gibi fetvaları neye dayanarak veriyor ki bu DMG-YK ?
Body-guard köşe yazarı!
Protesto eylemi çeşitli açılardan tartışılmalı. Belki de bu olayı DMG-YK'dan önce biz, yani Gazeteciler Cemiyeti, Sendika, Çağdaş Gazeteciler Derneği gibi meslek kuruluşları, medya eleştiri siteleri ve medya akademisyenleri okurlarla birlikte kapsamlı bir şekilde tartışma gündemine getirmeliydik.
Geç değil. DMG-YK'nın kararlarını muhabire vurulan pranga olarak algılıyorum. Ama Türk medyası zaten uzun zamandır haber yerine propaganda ürünleri yayınladığı için haberi ve dolayısıyla muhabiri öldürmeye çalışıyor. Bu açıdan bakıldığında DMG-YK'nın kararı çok şaşırtıcı değil.
Press bey
Hürriyet'ten Fatih Altaylı'nın konu hakkındaki bir itirazını hatırlıyorum. O da bu eyleme karşı çıkmıştı. Ama bir gerekçesi hakikaten garipti :
'Ya o sırada Colin Powell'a bir suikast düzenlense...'. Türk medyası, Amerikan propagandası yaptığı yetmiyormuş gibi şimdi de ABD Dışişleri Bakanının body-guard'lığına soyunuyor anlaşılan.
Kamu çıkarı perspektifi yerine body-guard bakış açısı !
Gerçek, Press Bey öykülerini aştı... (RD/NM)