Herkes için insan onuruna yakışır bir yaşamı inşa etmek mücadele ediyoruz.
10 Aralık 1948’de kabul edilen İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin (İHEB) yazımının iki yıl sürse de korumaya ve geliştirmeye çalıştığı değerler insanlık mücadelesinin kazanımlarını yansıtıyor.
Bildirgeyi hazırlayan komisyonda yer alan on sekiz kişinin farklı siyasi, kültürel ve dini inançtan kişiler olması da insanlığın doğasına içkin olan çeşitliliği yansıtması bakımından önemli. Komisyonun başkanlığı Eleanor Roosevelt yürütürken bildirgenin taslağını Fransa’dan René Cassin yazmıştı. Ayrıca, Lübnan’dan Charles Malik komitenin raportörlüğünü üstlenmişti. Çin’den Peng Chung Chang komitenin başkan yardımcılığını ve Kanada’dan John Humhrey de bildirgenin hazırlanmasında yer aldı.
Taslak hazırlama komisyonunun tüm üyeleri İHEB’in hazırlanmasında dolayısıyla da insanlık mücadelemizde haklarımızın bir bildirge ile deklere edilmesinde önemli katkılar sunmuştur.
Öte yandan, bu bildirgenin kabul edilmesindeki esas itici gücün Eleanor Roosevelt olması da diğer tüm toplumsal mücadelelerde olduğu gibi insan hakları mücadelesinde de kadınların öncü rolünün bir diğer kanıtı.
Savaşın yıkıcılığı herkesi etkiler
İHEB’in yazılmasının spesifik nedeni olarak İkinci Dünya Savaşı gösteriliyor. 1939-1945 yılları arasında devam eden İkinci Dünya Savaşı 40-50 milyon civarında insanın yaşamını yitirmesine, daha fazla insanın yaralanmasına, on milyonlarca kişinin yerinden edilmesine yol açtı. İkinci dünya savaşanın hayvanlara ve doğaya verdiği zararı da düşününce yıkıcılığının düzeyi daha netleşiyor.
Şaşırtıcı olmayan bir olgu İkinci Dünya Savaşı 1914-1918 yılları arasında yaşanan ve 10 milyon civarında insanın yaşamını yitirdiği Birinci Dünya Savaşına göre daha yıkıcı oldu. İnsan hakları savunucuları olarak her savaşın bir öncekinden yıkıcı olma riskini de görerek savaşa hayır diyoruz.
Savaşa karşıyız
Bildirgenin kaleme alınmasının vesilesi İkinci Dünya Savaşının ardından uluslararası toplumun savaşın zalimliklerine yol açan çatışmaların tekrar etmemesi hedefi olarak belirtiliyor.
Esasen, iki dünya savaşının yıkıcılığı ile tarihte yaşanan diğer savaşların yol açtığı acıları düşününce Bildirge’nin o güne kadar yaşanan savaşların yıkımlarını dikkate alarak savaş kavramının kendisine karşı yazıldığını söylemek yanlış bir yorum olmaz.
Savaş, çatışma ve şiddet ortamında kişinin insan olmaktan kaynaklı özellikleri değil hangi tarafta olduğu öne çıkar. Yaşam hakkı, işkence yasağı, sağlık hakkı, barınma, beslenme vb. temel hakları çoğu zaman bilinçli bir şekilde ihlal edilir. Dahası insanlara yönelik muamele hak sahibi özne ve insan olmaktan kaynaklı değil güç ilişkisine göre belirlenir. Tam da bu sebeple savaşlarda siviller, kadınlar, çocuklar, ileri yaştaki insanlar daha fazla şiddete ve insan hakları ihlallerine maruz kalır.
Savaşların çıkışında karşısındaki eşit görmemesinin yatması sadece tarihteki savaşlara ait bir olgu değil. Maalesef günümüzde de savaş yanlılarının hala kullandığı bir argüman. Örneğin, 7 Ekim 2023’ten bu yana acının her türlüsünün yaşandığı, soykırım politikalarının uygulandığı Gazze’deki saldırıları gerekçelendirmek için İsrail yetkilisi Yoav Gallant Filistinliler için “insan hayvan” ifadesini kullanmıştı. Bu gibi argümanları savaşların, çatışmaların yaşandığı her yerde görmek mümkün.
İnsan hakları ilkeleri herkes içindir
Bugün itibariyle 577 dilde tercümesi ile dünyada en fazla dilde yayınlanan metin olma özelliğine sahip olan ve yeni dillere tercüme edilmeyi bekleyen İHEB ise savaşın muğlaklaştırdığı özelliklerimizi berraklaştırıyor.
Bildirge’nin ilk maddesi temel taleplerimizi ifade ediyor: “Bütün insanlar özgür, onur ve haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vicdanla donatılmışlardır, birbirlerine kardeşlik anlayışıyla davranmalıdırlar.”
Herkesin özgür doğması ve onur haklar bakımından eşit olması istediğimiz dünyanın üzerine inşa edilecek ilkelerimizdir. Özgür olmak, her kim olursa olsun herhangi bir gerekçeyle bir diğer kişiden üstün değildir. İHEB ve diğer insan hakları belgeleri hem tek tek insanların hem de topluluklar, toplumlar ve halklar olarak ne kadar farklı ama bir o kadar da eşit olduğumuzu gösteriyor.
Savaşın yıkıcılığı kulaklarımızı duymaz, gözlerimizi görmez hale getirirken insan onuru ve insan hakları ilkeleri farklı sesleri duymamıza, farklılıkları görmemize ve değerini anlamamıza imkan sunar.
Bildirge yaşam hakkına yönelik saldırıları, kölelik ve işkenceyi yasaklar zira bu fiiller onulmaz acılara yol açar. Benzer şekilde, özel yaşam ve aile yaşamı korunur. İHEB kişinin ifade özgürlüğünü, toplanma ve örgütlenme özgürlüğünü güvence altına alır. Ayrıca, insanın kendisini geliştirmesinin temel imkanlarını sunan eğitim, çalışma, seyahat etme hakkı güvence altına alınır.
İHEB’in 77. yılında yaşamımızın esası insan hakları
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği Ofisi İHEB’in kabulünün 77. Yılı için temayı “Günlük Yaşamımızın Esası: İnsan Hakları” olarak belirledi. BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk bu temanın seçilmesini “belirsiz zamanları sağlam bir biçimde geçmemizi sağlayan insan hakları çalkantılı zamanlarda bizim pusulamızdır” sözleriyle açıklıyor.
Bu temanın seçilmesi 2025’te yaşanan yarısı Orta Doğu’da devam eden 100’den fazla savaş ve silahlı çatışmanın, otoriter ve baskıcı iktidarların yol açtığı ağır hak ihlalleri ile ilgili. Esasen bu tema insan haklarının bireysel ve toplumsal yaşamımızın düzenlenmesinde etkisine işaret ediyor. Savaşlar acılara, yıkımlara, baskıcı rejimler adaletsizliğe yol açıyor.
Yaşamımızın esasını oluşturan insan hakları ise barış, eşitlik, özgürlük ve adalet kavramları üzerine inşa edilen bir yaşam öngörüyor.
Savaşların, çatışmaların ve şiddetin negatif ve ötekileştirici, ayrımcı dili karşısında insan haklarının farklılıklarımızı gören ve gösteren pozitif anlatısına her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var.
Uygulanmayan insan hakları bir güvence sağlamaz
İnsan hakları savunucuları olarak diğer yasal düzenlemeler gibi İHEB’deki haklarımızın da uygulanması önemli olduğunun tamamıyla farkındayız. 10 Ekim 2025’te ateşkes imzalanmasına rağmen hala İsrail saldırılarının sürmesi de haklarımızı güvenceye alan belgelerin uygulanmadığı sürece yaşamımızda bir değişikliğe yol açmadığını gösteriyor.
Sadece sık sık atıf yapan biz insan hakları savunucuları için değil herkes için önemli olan Bildirgede belirtilen haklarımızın ve özgürlüklerimizin uygulanması gerekiyor. Tabi ki, haklarımızın gerek İHEB gerekse de diğer insan hakları belgelerinde güvence altına alınması için mücadele ettiğimiz gibi uygulanması için de mücadele etmeliyiz.
Toplam 30 Maddeden oluşan İHEB var olan haklarımızı deklere eden bir belgedir. Sadece belge olarak kalmaması biz insanların elinde.
Hala elde etmemiz gereken kazanımlar var.
İnsan hakları mücadelesine devam.
(Oİ/EMK)







