*Görsel Betimleme: Resimde, Maria Anna Walburga Ignatia Mozart portresi var. Anna Walburga Ignatia Mozart, hafif yana dönmüş ve doğrudan karşıya bakıyor. Cildi açık renkte ve yanakları hafif pembemsidir. Saçları yukarıda toplanmış ve kafasının üst kısmında hafif kabarık bir görünüm oluşturuyor. Koyu renkli bir elbise giymekte ve boynunda ince bir beyaz dantel detayı görülüyor.
Müzik tarihinde adı pek geçmez ama Maria Anna Walburga Ignatia Mozart’ın müziğe ne kadar istidatlı olduğu daha çocukluğunda anlaşılmıştı.
Kısaca Marianne, veya aile içinde hitap edildiği şekilde Nannerl, müzisyen ve besteci olan babası Leopold tarafından yetiştirilmiş, yedi yaşından itibaren klavsende ustalaşmaya başlamıştı.
Bu arada kendisinden beş sene sonra erkek kardeşi Wolfgang Amadeus doğmuş ve o da kendini zengin bir müzikal atmosferin içinde bulmuştu.
18. yüzyılın ortaları gibi nispeten eski bir zamandan bahsettiğimiz için iki kardeşin arasındaki yaş farkından dolayı ablanın doğumundan itibaren kardeşi kıskanıp kıskanmadığına dair fazla bir malumatımız yok fakat Maria Anna’ya ait bir nota defteri, aile fertlerinin birbirlerine yazdıkları mektuplar ve arşivlerde bulunup ortaya çıkarılmış başka belgeler Marianne ile Amadeus’un gayet iyi anlaştığına işaret ediyor.
Belli ki çocuklar ortak paydaları müzikle haşır neşir olurken kendilerine apayrı bir dünya yaratmışlar; büyüğün ufaklıkta epey emeği geçtiği tahmininde bulunmak da abartılı olmaz herhalde.
Marianne’nin bestecilik yaptığını da bildiğimize göre onun erkek kardeşi gibi parlak bir kariyer sahibi olamamasının sebeplerine bakmakta fayda var.
Kadın evde oturacak
Çağ aydınlanma çağıydı tabii, bir müzik dehası olarak bir kız çocuğunun kabiliyetini Paris veya Viyana gibi şehirlerdeki saraylarda, asilzadelerin gönlünü hoş tutmak için teşhir etmesi olağan karşılanıyordu.
Fakat zaman kadınların müzik dehalarını serbestçe ve sınırsızca dışa vurdukları bir zaman değildi.
Baba Leopold, evlatlarıyla yıllar süren Avrupa turu tamamlandığında artık ergenliğe ulaşmış 15 yaşındaki Marianne’yi fazlasıyla erkenden emekli etmiş oldu: belirli bir yaşın üstündeki bir kadının kendini bu şekilde teşhir etmesi ahlaksızlıkla eşdeğerdi.
Erkek kardeş bu arada parlak bir istikbalin işaretlerini zaten vermiş, Marianne ise kısa zamanda evlendirilip toplumun ondan beklediği şekilde çoluk çocuğa karışmıştı.
Yönetmenliğini sinemacı Madeleine Hetherton-Miau’nun üstlendiği “Mozart’ın Ablası (Mozart’s Sister)” adlı belgesel, mevzuyu teferruatlarıyla kurcalayıp gayet popüler olan cinsiyette eşitsizlik tartışmasına zarafetle katkıda bulunuyor.
2024 Avustralya yapımı 98 dakikalık belgesel bizi klasik müzik dünyasına, müzisyenlerin, müzikologların, araştırmacıların, el yazısı uzmanlarının eşliğinde sürüklerken hem mazide, hem de günümüzde kadın bestecilerin evrenine muvaffakiyetle dahil ediyor.
Normalde hiç hoşlanmadığım, maziyi canlandırma sekanslarındaki estetik dokunuş asgari rahatsızlık verdiği gibi filmin senaryosu ve montajı, geleneksel klişelere dayandırılsa da seyirciye zevkli anlar yaşatıyor.
Hürriyete doğru…
Bir kez daha ataerkil bakış açısında, sadece erkeklere münasip görülen bir meslekle karşı karşıyayız.
Günümüzde bile klasik müzik dendiğinde icra edilen repertuarın % 90’ından fazlasının erkek bestecilere ait olduğu ifade ediliyor.
Kadınlar çağımızda alanlarını her gün genişletmeye devam etse de aynı ailede kız ve erkek evlatlarına eşit imkânlar tanınıyor mudur?
Marianne’nin eğitimine ve performanslarına devam etme ihtimali olsaydı erkek kardeşi kadar muvaffak olmayacağını kim söyleyebilir?
Dünya çapında yapılmış arşiv araştırmalarında Amadeus’un ablasına yazdığı birbirinden değerli mektuplar bize gayet işlevsel tüyolar verirken, Marianne’nin ailesine gönderdiği mektupların pek bulunmamış olması bir tesadüf müdür?
Amadeus’un en azından ilk çağlarında notaya döktüğü bestelerinde ablasının parmağı yok mudur?
Neyse ki 50 yaşına geldiğinde Marianne, kocası vefat ettikten sonra piyano öğretmenliğine tekrar ağırlık vermiş ve meşhur bir solist olarak anılmaya başlanmış.
Zaten küçük Amadeus’un idolü müzik çalışmalarına, günde üç saat olmak üzere hiçbir zaman ara vermemiş ki!
(MT/EMK)