15 yaşındayken Brindisi bölgesindeki tarlalarda gündüz işçisi olarak çalışan İtalya'nın Tarım Bakanı Teresa Bellanova, 13 Mayıs'ta Bakanlar Kurulu toplantısının ardından hükümetin düzensiz göçmenlere ve sığınmacılara geçici oturma izni verme kararını duyururken sevinçle "Artık görünmez daha az görünmez hale gelecek" dedi ve gözyaşlarına boğuldu. Italia Viva partisinden gelen Bellanova, teklifin yerine getirilmemesi durumunda istifa etmeyi göze almıştı. Düzenlemeye karşı olan Beş Yıldız Hareketi üyesi Çalışma Bakanı Nunzia Catalfo'ya 8 Mayıs'ta yazdığı bir mektupta, "Hükümet yüzünü diğer tarafa çevirirse artık ben işe yaramıyorum demektir. Oysa ki ben, genç kızlığımdan beri çete yöneticileriyle savaştım" diyordu. Çalışma Bakanlığı müsteşarı ve Catalfo'nun sağ kolu Steni di Piazza'nın yanıtı ise şaşırtıcı bir şekilde olumlu oldu. Düzenlemenin gerekli olduğunu ve er geç Hareket'in bu gerekliliği idrak edeceğini söyledi. Yasal düzenleme 29 Mayıs tarihinde Resmi Gazete'de duyuruldu ve başvurular başladı.
İtalya'nın Tarım Bakanı Bellanova, İtalyan siyasetinde biraz yabancı. 1958'de Puglia bölgesindeki küçük bir kasabada doğan Bellanova, ortaokulun sonunda okuldan ayrıldı. 15 yaşında Brindisi bölgesindeki tarlalarda işçi olarak çalışıyordu. Çalışma koşulları ağırdı. Tarlalarda kendi yaşındaki birçok kızın öldüğünü gördü. İtalyan Komünist Partisi'nin toplantılarına babasıyla birlikte katılmaya başladı ve daha sonra, yozlaşmış sistemle mücadele etmek için yerel sendikalara katıldı.
Sendika temsilcisi olarak uzun yıllar çalıştıktan sonra, 2006'da sol parti L'Ulivo'dan (Zeytin Ağacı) ve 2018'de Demokrat Parti'den milletvekili olarak seçildi. 2019'da eski başbakan Matteo Renzi tarafından kurulan liberal parti Italia Viva'ya katıldığında ve aynı senenin Eylül ayında Tarım Bakanı olduğunda ise artık ülke çapında tanınıyordu.
Caporalato sistemi
Her sene Afrika'nın yanı sıra Bulgaristan ve Romanya'dan da binlerce göçmen işçi İtalya’ya gelir. Kalabriya’da portakal ve kivi toplayarak geçen Aralık, Ocak, Şubat ve Mart aylarından sonra çilek, kavun ve arpacık toplamak için Nisan, Mayıs aylarında kuzeye Campania’ya giderler. Temmuz ayından Eylül ayına kadar acımasız İtalyan güneşi altında domates ve biber toplamak için çizmenin topuğu Puglia'ya geçerler. Eylül ayının başlarında ise üzüm toplamak için Veneto veya Piemonte'ye doğru yola çıkarlar. Düzenli olarak topladıkları bu mahsuller, İtalyan ve uluslararası süpermarketlerin raflarında son bulur ve işçilerin ıstıraplarından bihaber tüketiciler tarafından satın alınır.
İtalya'daki çiftliklerde göçmenlerin mafya tarafından istismarı yasadışı ama köklü bir uygulama olan "caporalato" sistemiyle gerçekleşir. Caporalato, gündelik işçilerin bir çete başı olan caporale yani bir taşeron aracılığıyla gündelik iş bulduğu uygulamadır. İtalyan tarihinde kadim ve uğursuz bir figür olan caporale, 19. ve 20. yüzyıllar boyunca, ev sahibinin iradesinin uygulayıcısı olan bir proto-mafyaydı. Şimdiki fark, artık mafyanın kendisinin muhtemelen bir toprak sahibi olması. BM Gıda Hakkı Özel Raportörü Hilal Elver, Ocak 2020'de ülkeye yaptığı ziyaretin ardından "caporalato" sistemi altında çalışan kişilerin, genellikle "modern kölelik" benzeri koşullara maruz kaldıklarını söyledi.
Sabah 4'te, ışıksız ana yollarda toplama noktalarına ulaşmak için pedal çeviren yüzlerce işçiyi görürsünüz. Orada, kavşakta, işçiler bir caporale ve onun minibüsünü bekliyorlardır. İş olup olmayacağını kimse bilmez. Balgamlı bir adam, sanki görünmez toplarla oynuyormuş gibi ellerini hareket ettirerek, "Sen gel, sen gelme" der.
Mafya tarafından güvencesiz koşullarda istihdam edilen ve ciddi şekilde düşük ücret alan tarım işçilerinin çoğu, kırsalda gettolara benzeyen, elektriği ve/ya suyu olmayan gecekondu mahallelerinde yaşar ve çoğu fiziksel ve/ya cinsel şiddet kurbanıdır. Bu gecekondu kasabalarında yaşayanlar İtalyan topraklarına geldikleri andan itibaren sömürülür. Organize suçları araştıran sosyolog ve yazar Leonardo Palmisano şöyle diyor: “Güneydeki mafya göçmenlerin ülkeye girişini kontrol ediyor ve sığınmacıların geldiği merkezlerde mafya genellikle yönetimin bir parçası.”
Nardo ayaklanması
İnanması güç gibi görünüyor, ancak caporalato yalnızca 2011'den beri, tarım işçisi Kamerunlu Sagnet’in olağanüstü mücadelesi sonucunda yasalarla cezalandırılıyor. Kamerunlu Sagnet, kavurucu bir yaz günü su ve tuvalete erişimi olmadan tarlada çalışırken, domates işçilerini yasadışı olarak işe alan bir sistem olan caporalato'yu fark ediyor. 30 Temmuz 2011 sabahı tarlada yalnızca beş gün çalıştıktan sonra Sagnet, ücretlerinde artış olmadan iş yükünde artış olacağının duyurulmasının ardından iş arkadaşlarını greve başlaması için ikna ediyor.
Domatesler İtalya'nın "kırmızı altını"dır ve birdenbire, o çok karlı kırmızı altın güneşin altında çürümeye başlıyor. Ancak Sagnet, grevin daha geniş bir kitle tarafından dikkat çekmesi gerektiğini fark ediyor ve bu nedenle grevciler kayaları ve büyük odun parçalarını yakındaki bir otoyola sürükleyerek neredeyse altı kilometrelik bir yolu kapatıyor. Polisin müdahalesi ulusal medyayı beraberinde getiriyor ve İtalyanlar, tükettikleri yiyecekler için ödenen bedele yavaş yavaş uyanıyorlar.
Caporalo, bu uzun sömürü zincirinin son halkası olduğundan ceza kanunlarındaki değişiklik maalesef yeterli olmuyor. Çünkü çiftçi sendikası Coldiretti'ye göre, bu "tarım mafyasının" üretimden nakliyeye ve dağıtıma kadar her aşamada parmağı var. Coldiretti süpermarket zincirlerini de suçluyor: "Çok fazla sorumlulukları var çünkü çok düşük fiyatlar dayatıyorlar" diyor. Kitlesel göç kaotik ve kontrolsüzdür, ancak göçmen işçilerin sömürülmesi sistematiktir.
Bazı yerel girişimler bu insanlık dışı uygulamaları değiştirmeye çalışıyor. Örneğin SfruttaZero (Sıfır Sömürü) 2015'ten beri kendi domates sosunu üretirken işçilerle düzenli sözleşmeler yapıyor ve ücretsiz nakliye, sandviç ve su sağlıyor. Şirket, domates soslarını süpermarketlerde 90 cent yerine üç ila dört avroya satıyor ve tüketicilerin giderek daha duyarlı hale gelmesiyle, tüm stoklarını satmakta sorun yaşamadıklarını söylüyor.
Gözyaşları tesirli mi?
Çeşitli tahminlere göre, ülkedeki toplam belgesiz göçmen sayısı 560 bin ile 700 bin arasında değişiyor. Düzensiz göçmenlerin düzenli hale getirilmesinin tarlalara yeni işçiler getirmeye katkıda bulunacağına ve aynı zamanda ülke çapında salgının tedavisi ve izini sürmek için hayati önem taşıyan sağlık hizmetlerine erişmelerine yardımcı olacağına inanılıyor.
Fakat İçişleri Bakanlığı, 31 Temmuz 2020 itibarıyla, çalışma nedeniyle ikamet iznine sadece 148.594 başvuru olduğunu bildirdi. Elbette bunlar beklenenden çok uzak rakamlar.
Öbür yandan aktivistler, tarım ve bakım işlerinde göçmenlere geçici oturum izni veren yeni uygulamanın “ikiyüzlüce” olduğunu söylüyor. Napoli Göçmenler ve Mülteciler Hareketi sözcüsü Abdel El, "Bakanın gözyaşları içinde yaptığı konuşma gerçekten saçma bir sahneydi. İtalya'da yaklaşık 700 bin belgesiz, kayıtsız insan varsa ve bunların sadece küçük bir kısmının belgelerini düzenlemeyi seçerseniz, bu bir cesaret eylemi değil, ikiyüzlülüktür. Sadece ihtiyacınız olan işgücüne oturum izni veriyorsunuz, gerçekte insanları hiç umursamıyorsunuz” diyor.
Etiyopyalı şair Warsan Shire “Kimse terk etmez yurdunu, yurdu bir köpekbalığının ağzı olmadıkça…” diyor. Köpekbalığının ağzından kaçıp Akdeniz’de boğulmamayı becererek dolce vita* hayallerinin ülkesine ayak basabilenler, bu sefer vahşi bir başka hayvan gibi hareket edip pençelerini sırtlarına geçiriveren sömürü sisteminin kurbanı oluyorlar. Kurbanlar belliyse, bu vaziyetten istifade edenler de belli: Gıda şirketleri, süpermarketler ve biz tüketiciler.
*Tatlı hayat