Bir çok sorun var:·
Televizyon yayınlarının içeriği, MİT'in mi ilgi ve sorumluluk alanı? Yasalara göre ülkenin iç ve dış güvenliği hakkında istihbarat toplayıp değerlendirme yapması ayrıca karşı-casusluk faaliyetlerini denetim altına alması gereken resmi bir kuruluş, televizyon yayınları konusunda açıklama yapmak daha da ileri gidip kapalı toplantılar düzenlemek gibi bir etkinliği hangi yetkiye dayanarak, ne amaçla ve kimin adına gerçekleştiriyor?Türkiye idaresinde ve idare hukukunda, iş bölümü ve uzmanlık diye bir kaide var. MİT'in Tele Vole meselesine el atması bu açıdan yanlış.
Karl Marx'ın Bodrum kaçamağı
Müsteşar, ilk açıklamasında, Tele Vole ile Marx-Engels'in kaleme aldığı Manifesto'yu birbirine karıştırıyor sanki... Dünya tarihinde magazin programı sayesinde ya da yüzünden komünist olmuş bir kişi ya da gruba henüz rastlanmadı. Ama belki de Müsteşarın komünizm tanımı, sosyalizmin temel teorisyenlerininkinden oldukça farklı.
Açıklamaların resmi sıfat taşımayan kişiler tarafından yapılmış olduğunu varsayalım. Yine sorun var. Çünkü medyaya ya da magazin yayıncılığına kahve sohbeti düzeyinde yapılan eleştiri ve yakınma ile bu konuyu ciddiyetle inceleyen -yani siyasi,ideolojik, kültürel bağlamında ele alan- insanların tutum, söylem ve tezleri herhalde büyük ölçüde farklı olacaktır.
Konuyu geçen hafta gündeme getiren Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni Özkök,MİT Müsteşarının, yazılmamak kaydıyla söylediklerini aktarıyor. Burada kural çiğnenmiş. Off-the-record uygulamasında yayın ambargosunu, ancak haber,bilgi ya da görüşün sahibi kaldırabilir. MİT'in Tele Vole karşıtı kampanyasıyla ilgili haber, önce ve bir tek Özkök'ün sütununda yayınlandığına göre, Müsteşar off-the-record önlemini kaldırmamış.
Özkök, bir süre önce Çölaşan'ı eleştirdiği bir yazısında, magazin programlarının ne kadar önemli olduğunu, hayatımızın çeşitli renklerini oluşturduğunu yazmıştı. Bugün ise o görüşlerini rafa kaldırmış görünüyor ve MİT Müsteşarının açıklamalarını aktarıyor. Omurgasızlık mı bunu gerektiriyor?
Karart ekranı ak güller fışkırsın
Konu tartışmaya açıldığında sağda solda yazılanları okudum. İkna edici bir yaklaşım göremedim. Genel olarak MİT'in tutumu olumlu bulunuyor. Ayrıca çoğunlukla otoriter, yasakçı ve resmiyet yanlısı görüşler yaygın. Mesela bir köşe yazarı, RTÜK'ün bu tür programları engellemesini, yasaklamasını talep ediyor. 'Sallandır iki Tele Vole'ciyi Laila'nın önünde, bak bir daha Tele Vole yayınlanır mı?' mantığı...
Tartışmayı siyasi ya da mesleki açıdan ele almak gerektiğinde, çok kaba bir ciddiyet/laubalilik paradoksuyla da karşılaşıyoruz ki, Türkiye medyasında yaygın ama hatalı bir yaklaşım bu. Çünkü bu teze göre, TRT iyi çünkü ciddi ama Tele Vole kötü, çünkü sulu! Ya da Uğur Dündar çok iyi televizyoncu çünkü ciddi, ama Reha Muhtar kötü, çünkü gayrı ciddi. Ya da ne bileyim ben, Cumhuriyet iyi bir gazete, çünkü az resim kullanıyor, mizanpajı kutu kutu, verdiği bilgiler de ciddi ama mesela Star kötü gazete çünkü büyük resim kullanıyor, ağzı bozuk,vs.
Devlet ciddiyeti ve resmiyetinin doğru olduğuna inanan 'Ağır Ol, Molla desinler' anlayışını savunanların tahlili bu. Oysa ki, meselenin özü, ciddiyet ya da sululuk değil ki. Mesele içerik daha da önemlisi bu içeriğin siyasi, ideolojik ve kültürel varlık nedeni,üretici tabanı.
Çölde balık, denizde kaktüs
Televole kültüründen yakınmak tek başına çok fazla anlam ifade etmiyor.Türkiye toplumunun içinde bulunduğu siyasal, iktisadi, ideolojik ve kültürel yozlaşma ve çürümenin esas nedenlerine eğilmeden Televole yayıncılığını eleştirmek ciddiye alınamaz. 80'lerden bu yana geliştirilen ve egemen medya tarafından yaygınlaştırılan rekabetçi, köşe dönmeci anlayışlar parayı tek ve asil değer olarak geliştirince, vurguncu, hortumcu, kamu çıkarına karşı duyarsız, mahremiyete giren, saçma sapan eğlence ve reklam kültürü, yani Televole'yi ortaya çıkardı. Medyatik gerçeğe karşı hakiki gerçeği savunmadan Televole eleştirisi yapılamaz.
Bu Tele Vole tartışmasında devletle medya garip bir şekilde karşı karşıya gelmiş görünüyor: Egemen Türk medyası şimdiye kadar, MİT, Genelkurmay Başkanlığı gibi ulvi ve yüce saydığı kurumlardan gelen tüm bilgi ve açıklamaları hiç denetlemeden, sanki gerçeği yüzde yüz aktarıyormuş gibi yayınladı. Andıç'ı hatırlayın!
Üstelik Türk medyası ile MİT arasında şimdiye kadar gün ışığına çıkmış büyük bir anlaşmazlık pek bilinmiyor. Devletin bazı kurumları resmi ideolojiyi gönüllü olarak benimsemiş olan egemen medya organlarını istedikleri gibi kullanarak devletçi anlayışı yaygınlaştırabildiler.
Şimdi bir sorun var: Tele Vole ve benzeri magazin programları, egemen medyanın reyting kazanmak için önem verdikleri bir tür.Bu nedenle de her kanalda özellikle Cuma, Cumartesi ve Pazar akşamları mutlaka bu tür bir program oluyor. Gazeteler hafta sonu yazılı Tele Vole ekleri veriyor. Ama şimdi MİT olaya müdahale etti. Büyük bir ihtimalle Müsteşarın kişisel bir tercihi olan bu Tele Vole muhalefeti, toplumda her iyi şeyin ancak tepeden özel olarak da devletten gelebileceği inancını pekiştirebilir. Oysa ki Tele Vole anlayışı, resmi ideolojiyle öyle büyük bir çelişme içinde değil.
Koparttınız beni yahu!
Magazin meselesini irdeleyen kamu çıkarını savunan iletişim bilimciler, bu tür yayın ve programların aslında 'İzleyici günlük gerçek yaşamın dışına taşıyarak onu eğlendirmeyi, güldürmeyi' amaçladığını saptıyor.(Ayrıntı için bkz. 'Eğlendirmek yoldan çıkarmak demek' s. 38. 'Burası Dünya Polis Radyosu', Yapı Kredi Yayınları). Bu nedenle ağır ekonomik, toplumsal ve kültürel bir krizden geçen Türkiye'nin yoksullarıyla, alt ve orta gelir grubuna mensup insanları için adeta bir rahatlatma aracı olarak magazin iki değişik şekilde işleniyor:
Magazin türü haberlere, yani anlı şanlı ya da kıytırık starların özel hayatları, sevinç ve üzüntülerini aktaran haberlere süre ve sayfa olarak çok geniş yer veriliyor.
* Son derece ciddi, ağırbaşlı, sulandırılmadan işlenip aktarılması gereken siyaset, medya, kültür haberleri magazinleştirilerek yani özünden soyutlanıp 'ilginçleştirilen' bir ayrıntı üzerine inşa ediliyor. Son örnek, Yaşar Kemal'in son kitaplarına ayıp olmasın diye küçücük yer veren büyük gazetelerden biri, Kemal'in evliliğini sür manşetten duyurması.
* Bir hatırlatma: Magazin, Fransızca 'dergi' anlamında kullanılır. Çünkü hafta içi 5 ya da 6 gün boyunca çeşitli siyasi, ekonomik, toplumsal,kültürel, sportif olayları yurttaşlara aktaran medya, hafta sonunda, tatil nedeniyle, okurlara hafif ve eğlenceli gelişmeleri aktarmak amacıyla dergiler, yani magazinler çıkarır. Bol fotoğraflı, renkli, kolay okunan kısa yazılarla.
* Anglo-sakson gazetecilik geleneğinde ise 'people' (İnsanlar) ya da 'human touch' ve 'human interest' ( İnsani bir yanı olan, İnsanı ilgilendiren) tabir edilen türde hafif, eğlenceli çoğu zaman gerçekten ilginç konular ele alınıyor. Starların kamuyla paylaşabilecekleri yaşantıları aktarılıyor.
Sonuç olarak, evet Tele Vole, yoz bir kültürü üretmesi ve çoğullaştırması ve yaygınlaştırması açısından olumsuz bir ürün ve modeldir. Özel hayatları teşhir ettiği için, paranın egemenliğini övdüğü için, yozluğu meşrulaştırmaya çalıştığı için, rekabeti körüklediği için, cehaleti ön plana çıkardığı için ve daha bir sürü nedenle olumsuz bir modeldir. Ama Tele Vole'yi doğuran ve besleyen siyasi, ideolojik, iktisadi ortam, köken ve nedenler doğru dürüst araştırılmadan ve gerçek anlamda magazin anlayışı oluşturulmadan yapılan hele resmi bir makamca gizli ya da açık bir eleştiri,Tele Voleci anlayışların üründür. Tele Vole'ye de Tele Vole yaklaşımıyla karşı çıkılamaz... (RD/EK)