* Bu yazı Toplumsal Tarih dergisinin Ağustos 2013 tarihli 236. sayısından alınmıştır. Toplumsal Tarih'in bu sayısında ayrıca "Osmanlı'da Sorumlu Gazetecilik Tartışması", "Türk Milliyetçiliğinde Irk(-çılık) ve Irkçı Söylemler", "TİP Kongreleri, Kürt Sorunu ve Hobsbawm" gibi pek çok konuda ilginizi çekebilecek yazı bulabilirsiniz.
L'Illustration dergisinin 16 Eylül 1882 tarihli ve 2064 numaralı bu sayısının kapağında İstanbul'da düzenlenen bir konferansın bir oturumunun görüntüsü yer almaktaydı. Derginin içinde yer alan metinden de anlaşılacağı üzere bu konferans, Mısır'daki olaylara uluslararası bir çözüm bulmak üzere toplanmış ve dönemin "büyük devletleri”nin, yani İngiltere, Fransa, Rusya, Almanya, Avusturya ve İtalya'nın büyükelçilerinin bir araya gelmesiyle oluşturulmuştu.
"Mısır olayları" adıyla tarif edilen mesele, 1879’dan beri Hıdiv İsmail Paşa (1830-1863-1879-1895) ve Hıdiv Tevfik Paşa'ya (1852-1879-1892) karşı bir isyan hareketini örgütlemiş olan Ahmed Urabi Paşa'nın (1841-1911) yarattığı istikrarsızlıktı. O tarihlerde sıkça Arabi Paşa diye anılan bu Mısır subayı, fellah kökenli olup Mısır'daki yabancı nüfuza ve onun temsilcisi olarak gördüğü Hıdiv ailesine karşı ilk milliyetçi hareketi başlatmış olan kişiydi. Ordu için12:27:37de ve halk arasında kazandığı itibar ve şöhret sayesinde 1879'da Hıdiv İsmail Paşa'nın görevini oğlu Tevfik'e bırakmasına sebep olmuş, ama Tevfik Paşa'nın zamanında da hükümete katılarak Avrupa karşıtı siyasetini güçlenerek devam ettirmişti. Hıdiv Tevfik Osmanlı hükümetinden yardım istemiş idiyse de II. Abdülhamid bu konuda harekete geçmekten imtina etmişti. Avrupa devletleri Mısır ve Süveyş Kanalındaki imtiyazlı konumlarının tehlikeye girdiğini düşünerek harekete geçmişler, Mısırlıları korkutmak için İngiliz donanması İskenderiye açıklarında manevralar düzenlemişti. Bunun üzerine İskenderiye'de 12 Haziran 1882 günü Avrupa karşıtı bir ayaklanma başlamıştı.
İstanbul'daki konferans, Mısır'ın "elden gittiği" tehlikesine karşı ortak bir tavır alma ve gerekirse ortak bir müdahale kararı almak üzere toplanmıştı. Fakat İngilizler atik davranarak tek başlarına ayaklanmayı bastırmak iddiasıyla İskenderiye'yi Amiral Seymour kumandasındaki bir deniz birliğiyle 11-13 Temmuz günleri arasında topa tutmuşlardı. Ardından İskenderiye teslim olmuştu, fakat Urabi Paşa İngilizleri Kafr-ed-Dawwar'da yenerek Kahire'ye ulaşmalarına mani olmayı başarmıştı.
İskenderiye üzerinden Kahire'ye ulaşamayan İngilizler bunun üzerine eylül ayında Süveyş Kanalı üzerinden bir harekâta girişmişlerdi. 13 Eylül günü sabaha karşı Tell-el-Kebir'de Mısır ordusunu tam bir hezimete uğratan Garnet Wolseley, böylece Urabi Paşa ayaklanmasına fiilen son vermiş oldu. Urabi ve takipçileri teslim olmuş, on gün kadar sonra da Hıdiv Tevfik tekrar iktidara gelmişti. Urabi idama mahkûm olduktan sonra affedilmiş ve Seylan'da sürgüne gönderilmişti. 1901'de ise ülkesine dönebilmiş, on yıl sonra da vefat etmiştir. Bu yenilgiyle birlikte de Mısır'ın kaderi çizilmiş ve ülke fiili olarak İngiliz himayesine girerek 1922 yılma kadar bu statüde kalmıştır.
lllustration dergisi bu olayları iki veçheden ele almıştı. Bir taraftan İstanbul'daki konferansı ana hatlarıyla ve katılmalarıyla tarif ederken, diğer taraftan ise Mısır'daki durumu Urabi'nin kampından aktardığı bir olayla anlatmaya çalışmıştı. Genel olarak derginin İngiltere'ye karşı menfi bir tutumu hissedilmekteydi. Konferansta alınan kararların aksine İngiltere'nin başına buyruk hareket etmiş olması özellikle vurgulanıyordu. Urabi Paşa'nın ise bir tür centilmen subay olarak tanıtılması, hatta onun yerindeki bir İngiliz subayının muhtemelen farklı davranacağı konusundaki ifadeler de aynı tutumun bir göstergesi olarak alınmalıdır.
Üzerinde durulması gereken son bir nokta da, Urabi Paşa'nın kampından aktarılan olayın ne şekilde resmedilmiş olduğudur. Derginin de uzunca aktardığı üzere aslında bu imaj yerinde çizilmiş değil, olayın başlıca tanıklarından olan Boğos Bey'in aktardığı bilgilere dayanarak ve onun gözetiminde derginin muhabiri tarafından oluşturulmuştu. Yani doğrudan bir aktarımdan çok, bugün olaylardan sonra çizilen "robot portreler" gibi dolaylı ve ifadeye dayanan bir çizim söz konusuydu. Olayların resmedilemediği, dolayısıyla yerinde bir çizim ya da bir fotoğrafın mevcut olmadığı durumlarda başvurulan bu yöntemin önemi bir yana, derginin bunu tanıtırken ayrıntılarının ve gerçekliğinin üzerinde bu kadar net bir şekilde durması da ayrıca ilginç bir olgu olarak dikkat çekmektedir.
Mısır olayları
Bugün verdiğimiz resimlerin ikisi bu olaylarla alakalıdır. Bunların biri İstanbul Konferansı'nın bir oturumunu temsil etmektedir; diğeri ise Arabi Paşanın Kafr-Dowar'daki[1] kampında sıklıkla meydana gelen bir sahneyi göstermektedir. Bunların ilkiyle başlayalım.
İstanbul Konferansı — Mısır meselesiyle ilgili uluslararası konferansın ilk oturumu, 23 Haziran günü İtalyan sefareti sarayında, yaşça büyük olması nedeniyle Kont Corti'nin riyaseti altında gerçekleşti.[2] Konferansın 27'sindeki üçüncü oturumunda ise bütün devletler konferans süresince Mısır'da münferit bir harekette bulunmamak konusunda anlaşmışlardı; fakat buna rağmen İngiltere İskenderiye'yi 11 Temmuz'da topa tuttuğu gibi şu an orada bir harekât ordusu bulundurmaktadır. İskenderiye'nin topa tutulmasının ardından konferansın oturumlarına bir müddet ara verilmişken, 19'unda Bâb-ı Âli karalarına katılacağı haberini verdi. Bunun üzerine konferans heyeti 20'sindeki oturumunun ardından bu katılımı kaale almış ve Said Paşaya3 oturumlara Kont Corti'nin sefaretinde mi katılmayı, yoksa oturumlara kendi ikametgâhında mı devam edilmesini tercih ettiğini sordu. O zamandan itibaren de konferansın tam yetkili üyeleri, Said Paşa'nın evinde toplandılar. Ön planda Said ve Asım4 Paşaların biri solda, diğeri sağda yer almaktadır. Asım'ın yanında Fransız sefiri M. de Noailles bulunmaktadır;5 ardından ise masanın etrafında sırasıyla Almanya,6 Rusya,7 Avusturya,8 İngiltere9 sefirleri ve Said Paşa'nın yanına düşen İtalya sefiri.
Said Paşa'nın evi Boğaziçi'nde, İstanbul'un varoşlarından olan Kabataş'ta bulunuyor.10 Konferans heyetinin müzakere ettikleri salonun penceresinden uzakta, Asya sahilinde Üsküdar ve Kız Kulesi seçilmektedir. Bu salonda Kont Corti'nin Süveyş Kanalı'nın serbest geçişe açılıp ortak korunmasına ilişkin teklifi oybirliğiyle 14'ündeki oturumda kabul edildi. 7'sinde gerçekleşen bir öncekinde Bâb-ı Âli Mısır'da askeri bir müdahalede bulunmayı ve Arabi Paşayı asi ilân etmeyi kabul etmişti. İlgili iki devlet tarafından bitmek bilmeyen tartışmalardan sonra nihayet kabul edilen bu anlaşma, muhtemelen hiçbir zaman hayata geçirilmeyecektir. Gerçekten de Lord Dufferin'in bu anlaşmanın uygulanmasını askıya almak için öyle güçlü geciktiricilere başvurdu ki, bu zor manevradan sonra İngiliz hükümetinin Türkiye'nin katkısı olmadan hareket etmek konusundaki kararlılığından şüphe etmek imkânsız hâle geliyor.
Kajjr-Doıvar'da Arabi'nin kampında — Muhabirimiz tarafından başlıca kahramanının Giorgioni'nin önünde ve onun verdiği bilgilere dayanarak bu resimde canlandırılmış olan sahne, gayet ayrıntılı bir şekilde doğrudur. Olayları aktaralım.
Söz konusu olan kahraman, Boğos Giorgiani adını taşımaktadır. Kendisi Ermeni'dir ve buranın topa tutulduğu sırada Kafr-Dowar yakınlarında İngiliz bir şirkete ait çiftliği idare ediyordu. Yanında bir Fransız ile bir İtalyan da bulunuyordu. Üçü de en büyük tehlikelere maruz kaldılar. Sırasıyla Bedeviler, İskenderiye'den göç edenler ve Mısır askerleri tarafından katledilme tehlikesi geçirdikten sonra 13 Temmuz günü, ikinci piyade alayının kumandanı erkân-ı harp miralayı Habil Kâmil Bey'in himayesi sayesinde Arabi'nin kampına sığınmayı başardılar. Fakat orada da kendilerini tehlikeye sokmadan uzun müddet kalamayacaklardı. Böylece 29 Temmuz günü Boğos Bey ordunun karargâhına kadar gidip, orada, resimde de görüldüğü üzere Arabi Paşa'dan kendisi ve arkadaşları için Port-Said'e kadar koruma altında gidebilme müsaadesi talep etti. Fakat bu izni de kolay elde etmedi, zira Boğos Bey Kafr-Dowar kampının kuvvetli ve zayıf noktalarını biliyordu. Belki de aynı şartlar altında bir İngiliz generali bu Mısır generalinden daha az anlayışlı davranırdı. (EE/EKN)
--------------------------------------------------------
Dipnotlar
1 Nil Deltasında İskenderiye yakınlarındaki Kafr- ed-Dawwar kenti.
2 İtalyan diplomat Liriği Corti (1823-1888), 1875'te İstanbul'a İtalyan sefiri olarak tayin edilmiş, 1876'daki Tersane Konferansı'nda ülkesini temsil etmişti. 1878'de Dışişleri Bakanlığı'na getirilmiş ve İtalya'yı 1878 Berlin Kongresi'nde temsil etmiş idiyse de bu görevde çok başarısız olmuştu. 1881'de tekrar İstanbul'a sefir tayin edilmiş, 1886'ya kadar bu görevde kalmıştı.
3 "Kürd" ya da "Süleymaniyeli" Mehmed Said Paşa (1834-1907) o tarihte Hariciye Nazırıydı.
4 Mehmed Asım Paşa (1827-1886) o tarihte Evkaf Nazırı'ydı ve konferansa ikinci murahhas tayin edilmişti. Bu bilgiler için Sayın Sinan Kuneralp'e özellikle teşekkür ederim.
5 1882-1886 tarihleri arasında İstanbul'da sefir olan Emmanuel Henri Victurnien de Noailles (1830-1909).
6 Paul von Hatzfeld (1831-1901).
7 1879-1882 tarihleri arasında görev yapan Eugen Petroviç Novikoff (1826-1903).
8 1880-1906 tarihleri arasında görev yapan Heinrich Frieherr von Calice (1831-1912).
9 1881-1884 arasında istanbul'da İngiltere sefiri olan Lord Dufferin (1826-1902).
10 Kürd Said Paşa'nın konağı hakkında herhangi bir bilgiye ulaşabilmiş değilim.