Gazeteci Semra Pelek https://mlsaturkey.com/'a 25 Nisan 2022’de tutuklanan ve Gezi Davası'ndan 18 yıl hapis cezası alan belgeselci Mine Özerden'in yaşadığı haksızlıkları yazdı.
Makale, Gezi Davası’nın sadece Özerden özelinde nasıl geliştiğini anlatıyor:
“Bunu defalarca söyledim, tekrar söyleyeceğim: Neden burada olduğumu hâlâ anlayamıyorum, bunu bana mantıklı anlatabilecek bir Allah’ın kulu da çıkmadı hâlâ.”
Mine Özerden, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen Gezi Davası’nın, 8 Ekim 2021 tarihli celsesinde yaptığı savunmasına bu cümleyle başladı. Davanın, 17 Ocak 2022 tarihli celsesindeki savunmasında da Özerden aynı soruyu sordu. Aslında Özerden, Gezi Davası’nda, ilk kez hâkim karşısına çıktıkları 25 Haziran 2019 tarihli ilk celseden itibaren, her duruşmada aynı soruyu sordu. Fakat aradan geçen yıllarda, tüm dava süreci boyunca bir yanıt alamadı.
Sonunda Mine Özerden’in avukatı bu konuda mahkeme kanalıyla savcılıktan açıklama talep etti. Ancak, mahkeme talebi reddetti: “Sanık Mine Özerden müdafinin, müvekkili yönünden hangi fiillerin, hangi suçun isnat edildiğine ilişkin Cumhuriyet Savcısı tarafından açıklama yapılması talebinin reddine...”
Kısacık ret cümlesinde mahkeme gerekçesini açıklamadı. Oysa Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre her sanığın savunmasını etkin şekilde yapabilmesi için “meramını anlatabilme hakkı” var. Bu hakkın kesinlikle vazgeçilemez olan üç temel unsurundan ilki ise sanığın “bilgilendirilme hakkı.” Yani savcılar ve mahkemeler, adil bir yargılama yapabilmek için sanığa hangi suçlamaların yöneltildiğini açıklamak zorunda. Yasalar çok açık ama bu hak Mine Özerden’e tüm yargılama boyunca verilmedi, yargı mantıklı tek bir açıklama yapmadı.
“Birisi Mine Özerden’e iftira atmış olmalıydı, çünkü bir sabah tutukladılar onu”
Elbette şu soru sorulabilir burada: Savcının, üstelik “Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ni ortadan kaldırmaya teşebbüs” ve “bu teşebbüse yardım” gibi ciddi suçlamalarla hazırladığı, sonunda öne sürülen savlarla Osman Kavala’nın müebbet; Mine Özerden, Çiğdem Mater, Tayfun Kahraman ve Can Atalay’ın 18 yıl gibi çok ağır cezalara mahkûm edilmesine neden olan 657 sayfalık Gezi Davası iddianamesinde, yıllarca süren yargılamanın binlerce sayfayı bulan klasörlerinde veya üst mahkeme olan Yargıtay’ın kararlarında bu sorunun yanıtı yok mu?
Hayır, yok!
Günlerinizi Gezi Davası dosyasını inceleyerek geçirdiğinizde elinizde sadece tek bir soruyla kalıyorsunuz: Mine Özerden neden cezaevinde?
Ve bu sorunun yanıtını bulamıyorsunuz.
Dosyayı satır satır inceledikten sonra insanın aklına sadece Kafka’nın Dava isimli romanı geliyor. O kadar ki kitabın ilk cümlesinde romanın kahramanı Josef K. yerine Mine Özerden’in ismini bile yazabilirsiniz: “Birisi Mine Özerden’e iftira atmış olmalıydı, çünkü fena bir şey yapmamış olmasına rağmen bir sabah tutukladılar onu.”
İşte, bugün sadece sanıkların değil, tüm toplumun ifade ve toplanma özgürlüğü karşısında bir heyula gibi duran dava, Mine Özerden açısından tam olarak böyle başladı.