* Fotoğraf: Eda Emirdağ
Sanat eserlerini internete erişimi olan herkese açmayı hedefleyen Duvarları Olmayan Müze projesinin üçüncü sergisi “Cadılarla Dans Etmek” 16 Ocak’ta açıldı.
TIKLAYIN - Sanatta Erişilebilirlik: Duvarları Olmayan Müze
British Council Türkiye’nin dijital sanat platformunda yer alan sergide, içlerinde William Blake, Madame Yevonde, Fatma Bucak, CANAN, Roger Ackling, Alan Davie, Anya Gallaccio gibi isimler olan 21 sanatçının eserleri var.
Sergideki sanat eserleri izleyiciyi görünenin ötesinde başka diyarlar olduğunu hayal edenler, cadılar, büyüler, farklı diller ve farklı anlamlandırmalar ile karşılaştırıyor. Eserler engellilerin erişebilmesi için metin okuma programları ile uyumlu, sesli betimlemeleri ve işaret dili çevirileri ile sergileniyor.
“Cadılarla Dans Etmek” küratörü Mine Kaplangı sergi hakkında bianet’e konuştu.
“Cadılık tarihi çok kapsayıcı bir yol açtı”
Kadın teması sizi neden cadılara götürdü?
British Council'ın Duvarları Olmayan Müze projesinin yeni sergisi için yaptıkları açık çağrıda bu senenin temasının ‘kadın’ olarak seçilmesi rahatsız ediciydi ilk karşılaşmada. Aslında neden kadın temalı bir sergi çağrısına ihtiyaç duyduğumuz üzerine düşündüğüm sıralarda cadılık tarihi üzerine okumalar yapıyordum.
Çoğunluğu kadınlardan oluşan binlerce kişinin sistematik olarak öldürüldüğü bir tarih incelemesi üzerinden bu konunun sanata, edebiyata etkileri üzerine düşünmeye başladım. Bu nedenle sergi önerimi de bu yönelim üzerinden kurguladım, British Council koleksiyonuna bir filtre ile bakmak da önemliydi.
Nitekim 1930’lardan beri devam eden çok kapsamlı ve oldukça fazla sayıda eser barındıran bir koleksiyon. Bir soru sormadan koleksiyona yaklaşmak ve kadın temasında bir sergi önerisinde bulunmak mümkün gözükmedi bana.
Cadılık tarihi bu açıdan çok kapsayıcı bir yol açtı, hem kadının temsili, sanat yazımında kadının görünmezliği, cadı/kadınların tarihte, edebiyatta, masallarda hatta mitlerde temsil ettikleri, kadının cinselliği üzerinden kurulan politikalar ve bunların günümüz sanatındaki izdüşümleri...
Ormanların sesine kulak vermek“Cadılarla Dans Etmek” izleyiciyi mitlerin ve hikayelerin, tanrıçaların ve doğaüstünün dünyasına, tekrarın ve ritüellerin gücünün içine çekiyor ve soruyor: “Ormanların sesine kulak verdiğimizde, içine daldığımızda ve doğayla işbirliği yaptığımızda ne olur?” Nilbar Güreş, Kafa Üzerinde Duran Totem, 2014 ©Sanatçı ve Galerie Martin Janda Nilbar Güreş’in “Kafa Üzerinde Duran Totem” fotoğrafında sanatçı iki bedeni yan yana gösteriyor. Doğa ile insanın koparılmaz ilişkisinde ağaç ve kadın bedenleri birbirlerine ait. Toteme dönüştürülmüş kadın bedeninin yanında Eminönü’nden alınmış kurabiye kalıpları yere dizili, totemin üzerinde Brezilya yerlilerine ait bezler, etekler ve kemerler var. Totemin bacağına Brezilya’da feminist protestolarda kullanılan chita kumaşı sarılı, tepesindeki çanak ise sanatçının babaannesinin ördüğü, tipik Kürt desenleri taşıyan kumaştan bezle bağlı. Bir yoga pozundaki bu beden şehir insanının aslında eski ritüel ve adetleri popülerleştirmek yerine, ritüel ve adetin özüne dönüş ihtiyacı duyduğuna vurgu yapıyor. |
Güç sembolü olarak cadı
Cadıları, cadılığı günümüz bağlamında anlamlı kılan nedir? Bunlar sergiye nasıl yansıdı?
Ben cadı sıfatını daha çok bir güç sembolü olarak yorumlamak istedim, günümüz sanatındaki yansımalarını da buradan yola çıkarak okumaya çalıştım. Nelerden beslendikleri, neleri sakladıkları, barındıkları üzerinden belki de günümüzdeki temsillerine bakmak. Bu temsiller sanatta kimi zaman birebir referanslar ve semboller üzerinden olurken, bazen de sadece bir yerlerinden hikayelere dokunan detaylar olabiliyor.
Bu nedenle de farklı zaman dilimlerinden eserlere yer vermeye çalıştım. 18. yüzyılda yapılmış olan bir William Blake eserinin yanı sıra 1920’lerden Audrey Hammond'ın bir tiyatro posteri de bulunmakta, aynı şekilde Fatmak Bucak'ın 2013 yılından bir video işi de.
Sergi açılışında bireysel ilginiz de olduğunu söylediğiniz cadılık hakkındaki çalışmalarınız serginin hazırlık sürecini nasıl destekledi?
Tarihini okumak bir yana yaşayan cadılar ile tanışma fırsatım olmamıştı daha önce ya da belki de ben fark edemiyordum, şimdi ise o ufak detayları okuyabilmeyi öğrenince birçok metin, eser, ses farklı bir okumaya fırsat verebiliyor.
"Karanlığın içinde ne olduğunu merak edenler..."
Kaplangı Çarşamba günü Pera Müzesi’nde gerçekleşen açılış etkinliğinde şunları söylemişti:
"Karanlığın içinde ne olduğunu merak edenlerin durdurulmaması için belki de edebiyatın, hikaye anlatıcılığının ve özellikle güncel sanat içinde hikaye anlatıcılığı pratiğinin bir araç olabileceğini düşünüyorum.
"Söylenemeyen, korkulan, sınırlanan onca birikimi nasıl ifade edeceğimiz sorusu şu an bütün çevremde konuşulan konulardan biri.
Başka diyarlar, başka diller, başka anlamlandırmalar
“Serginin parçası olan eserler kimi zaman temsil ettikleri dönemler, kimi zaman şahit oldukları olaylar, izledikleri detaylar ya da kurguladıkları hikayeler, kimi zaman da sanatçıların doğrudan konu üzerinde çalışmaları nedeniyle seçildi. Bu olası izlerin ve detayların peşine düşmek en keyif aldığım bölüm oldu.
“Merak etmenin, sormanın sürekli olarak kısıtlandığı bu fazla gürültülü dönemlerde cadı avlarının şiddetini arttırarak devam ettiğini söylemek gerekir. Görünenin ötesinde başka diyarlar olduğunu hayal edenleri durdurmak zordur, hapsetmekse neredeyse imkansız. O yüzden de cadıların, büyülerin, başka dillerin ve başka anlamlandırmaların oluşumlarını da sanatta izlemek bana heyecan veriyor.”
Düşünmeye davetFatma Bucak, And then God blessed them, 2013, ©Sanatçı ve Pi Artworks Sergi günümüzde de devam eden cadı avlarını, kadın bedeni üzerinde yüzyıllardır aynı şiddetle süregelen hak talebini, cinsiyet politikaları ile mitlerin bağlantısını düşünmeye davet ediyor. Fatma Bucak, eserinde sembolleri ve ritüelleri takip ederek izleyiciyi farklı dönem mitlerinin cinsiyet politikaları üzerindeki etkilerini sorgulamaya davet ediyor. Bu video çalışmasında bilinmeyene uzanan beyaz sahne Tuz Gölü’nün ortası. Erkek hareketsiz ve tepkisiz otururken, kadın elinde bir kazma ile yeri eşeler, gömülü kemikleri yüzeye çıkartır ve performans süresince mücadele eder. Bir yandan kadının toplumdaki ve özellikle geleneksel aile yapısındaki yerine atıfta bulunan video, öte yandan da cinsiyet politikalarının tarih sahnesindeki sürtüşmelerine yön veren mitlere göndermeler yapar. Kemiklerin nerede olduğunu bilerek kazan kadın, pes etmeden erkeğin rahat oturuşuna müdahale eder. |
* Sergiyi bağlantıdan gezebilirsiniz.
Mine Kaplangı hakkındaKüratöryel kolektif Collective Çukurcuma'nın kurucularından. 2014-2018 yılları arasında İstanbul'da bulunan çağdaş sanat merkezi BLOK art space'in sanatçı temsilcisi ve küratörü olarak çalıştı. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümünden mezun olduktan sonra, Bologna Üniversitesi DAMS Fakültesi Sanat Felsefesi ve Estetik alanında yüksek lisans sertifika programını tamamladı. Aynı zamanda Berlin merkezli çağdaş sanat platformu Artfridge için bağımsız editör olarak çalışıyor. Küratörlüğünü üstlendiği sergiler arasında Bilgelik Evi (Bonington Gallery Vitrines and Atrium), Nottingham, 2018, 15. İstanbul Bienali Kamusal Programı, Framer Framed, Amsterdam 2017 ve Dzialdov, Berlin 2017, Anger is a solution, if anger means kittens (D21 Kunstraum Leipzig, 2018), Detay (BLOK art space, 2016) yer alıyor. Frankfurt'ta bulunan Basis bünyesindeki küratör misafir programı kapsamında Basis 2019 yaz sergisinin de küratörlüğünü üstlenecek. 1987 İstanbul doğumlu. |
(EÖ/EKN)