27 Ocak Pazar günü Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi seçimi şimdiye kadar ki en büyük katılımıyla, 2 bin 500 kişiyle gerçekleşti. Bu büyük katılımın sebebi uzun bir süredir Oda’nın yönetiminde olan Çağdaş Demokrat Toplumcu Mimarlar (ÇDTM) grubunun karşısında yeni bir muhalif grubun, Mimarlık İçin Mimarlar (MİM) grubunun seçime katılmasıydı.
Mevcut yönetim oyların yaklaşık üçte ikisini alarak iki yıl daha yönetimde kalma onayını mimarlardan aldı. Ancak seçim sürecinde yapılan tartışmalar ve spekülasyon düzeyine varan açıklamalarla, bu seçim sadece mimarlık camiası içinde kalmadı; İnternet, televizyon ve gazeteler aracılığıyla kamuoyu gündemine taşındı ve halen de tartışılmaya devam ediyor.
MİM'in eleştirileri
Peki ne oldu da daha önce sessiz sedasız geçen seçim süreci bu sefer bu kadar ilgi ve tartışmanın odağı oldu? ÇDTM’nin karşısına ilk kez güçlü ve sandıktan çıkan oyların istatistiğine bakıldığında genç bir muhalif grup çıktı.
MİM grubu mevcut oda yönetimini değişen toplumsal koşullar karşısında kendisini yeniden üretememek, Oda’nın şimdiye kadar üyelerine yönelik politikası ile kendi üyelerini Oda’ya yabancılaştırmak, mimarlık mesleğinin kamusal alanda saygınlığını yeterince geliştirememek ve özellikle de temelde mekanı yeniden üretme disiplini olan mimarlığı ve mimarları “rant, çıkar grupları, yağma ve talan” gibi dar söylemlere hapsederek mimarlığı ve Oda olarak kendisini yalnızlaştırdığı, bir taraf ve aynı zamanda bir çözüm ortağı olarak kentsel süreçlerde söz sahibi olmak yerine, dışlanan bir pozisyona düşmesini eleştirmekteydi.
Mimarlığın iktidar ve sermayeyle ilişkisi
Belki burada hemen bir parantez açmak gerekiyor: Mimarlığın iktidar ve sermaye ile olan ilişkisi her zaman sorunlu ve sancılı bir ilişki olmuştur. Mimarlık toplumsal faydayı merkeze yerleştirirken aynı zamanda kent mekanının üretiminde iktidar ve sermaye ile beraber çalışmasının kaçınılmazlığı çelişkili bir durum olarak her zaman varolmuştur.
Çağdaş konjonktüre bakıldığında yeni liberal akımların güçlendiği bir dünyada mimarlık, özellikle de Türkiye’de, kendisini yeniden üretemez bir duruma düşmüş ve eski söylemler üzerinden politika oluşturma ısrarı mimarlığı işlevsiz hale getirmiştir.
Bu son seçimde bir yanda statükoyu korumak isteyen mevcut oda yönetimi, diğer yandaysa değişen koşullar karşısında yeni stratejilerin geliştirilmesini ve böylelikle mimarlığa hak ettiği saygınlığı geri kazandırılmasını talep eden grup arasındaki çatışma, temelde “eski söylem”le artık kendisine dar gelen bu giysiyi üstünden atmak isteyen yeni muhalif bir grubun ideolojik çatışmasıydı. Doğal olarak seçim süreci hareketli ve mesleğin alanını aşan tartışma boyutları kazandı.
Yapay kutuplaşma
Seçim süreci düşünüldüğünde muhalif bir grubun olmasının ve kendi özgün düşüncelerini ifade etmesinin demokratik bir ortamın oluşması açısından ne kadar sağlıklı olduğunu telaffuz etmeye gerek bile yok.
Ancak seçim boyunca ÇDTM, seçim politikasını kendi görüşünü savunmak yerine, saygın akademisyen ve serbest mimarlardan oluşan MİM yönetim kurulu adaylarını, son genel seçimlerin küçük ölçekli bir tekrarı olarak, AKP’li ve sermaye yanlısı olmakla suçlamak ve kendisini de Cumhuriyeti kurtarmakla görevlendirmek üzerine kurdu.
Görünen o ki bu söylem Türkiye’de aktörler ne kadar değişirse değişsin, her ortamda varlığını sürdürüyor ve sürdürecek gibi de görünüyor. Oda seçimi mimarlık, onun toplumsal rolü, bugün gerçekçi bir mimarlık politikası nasıl olmalı ve odayı oluşturan mimarların sorunları nedir, gibi konuların tartışılacağı bir imkan olmak yerine yapay bir kutuplaşmaya teslim edildi.
Asıl üzücü olansa Türkiye’deki hakim politik düşüncenin uzantısı olarak mimarların da bu yapay kutuplaşmaya kanmış olmalarıdır. Bu son seçimde yaşananlar bile mimarlığa gerçekten “çağdaş, “demokrat”, “toplumcu” bir yapı içinde saygınlığını acilen tekrar kazandırmak gerektiğini gösteriyor.
Son söz olarak şunu da söylemek gerekli: Unutulmamalı ki İstanbul’daki yaklaşık 14 bin mimar seçmenin sadece 2 bin 500 gibi küçük bir oranı seçime katılmıştır. Bundan sonraki temel amaçlardan biri de geri kalan kesimin bu konuya olan ilgisini çekmek, bu büyük ve sessiz kalan çoğunluğu mimarlık mesleği ve onun toplumsal rolü hakkında düşünür ve söz eder kılmak olmalı. (HY/TK)
* Hakkı Yırtıcı, mimar, MİM Grubundan.