Akan bunca kana, verilen onca cana rağmen 30 yıldır devletin kalbinde değişen bir şey yok.
Her ay Ankara'da toplanıp toplumun tümü adına, paha biçilmez paye, yetki ve karar mercisi olduklarını iddia eden Milli Güvenlik Kurulu (MGK) takılı kalmış repeat tuşuyla aynı nakaratını sürdürdü: Tek devlet, tek vatan, tek millet, tek dil, tek tip insan, tek tip beyin, tek tip yürek, tek tek tek...
Ve bu tekçi nakaratın en tepesinde imzası bulunan Abdullah Gül bugün Diyarbakır'da...
* * *
Yılın son MGK toplantısı, Diyarbakır'da toplanan Demokratik Toplum Kongresi'nin, kapalı kapılar ardında tezgahlamadığı, suikast niteliğinden uzak, toplumun önde gelen aydınlarıyla kamuoyunun takdirine sunduğu "özerklik" ve "iki dilli hayat" tartışmalarının gölgesinde dün Ankara'da yapıldı. Toplantının ardından yayımlanan bildiride, ''Toplantıda, 'Tek bayrak, tek millet, tek vatan, tek devlet' anlayışını ve önde gelen ortak paydalarımızdan birini teşkil eden Türkiye Cumhuriyeti'nin resmi dilinin Türkçe olduğu gerçeğini değiştirmeye yönelik hiçbir girişimin kabul edilmeyeceğinin bilinmesi gerektiğine dikkat çekilmiştir'' denildi.
Toplumun tümünü temsil etmeyen, hayatın kendi gerçekliğinden ve bilimden uzak bu anlayışla yaşamak zorunda bırakılmış bizlerin, bu bitmez ve artık tahammül sınırlarını zorlayan itici ve çirkin ve tekrarcı ve tekçi komediye elbette diyecek birkaç lafı olacak.
MGK bize, düşünmeyen, sorgulamayan, devletine biat eden birer birey olmamızı öneriyor. "Susun" diyor, "Tartışmayın" diyor!
Bunu reddediyoruz.
Herkes anadilini her yerde konuştuğu zaman, anadilde eğitim önündeki tüm engel ve yasaklar kaldırıldığı zaman, kimse kimseyi başka bir dilde konuşturmaya zorlamadığı zaman, "Kürtler Kürtçe konuşur" dediğimiz zaman, devlet Kürtlerin de devleti olduğu zaman, "vatan Kürtlerin de vatanıdır" kabulü resmiyette karşılık bulduğu zaman amenna diyeceğiz.
Tekçi toplantıdan Diyarbakır'a
MGK'ya başkanlık eden Cumhurbaşkanı Abdullah Gül bugün Diyarbakır'da olacak. Abdullah Gül kim? Tekçi MGK zihniyetinin karar kılıcılarının başındaki isim.
Neden Diyarbakır'a gidiyor?
Kürtlere mesaj vermek için.
Devlet son 30 yılda Kürtlere nerede en iyi mesajı vereceğini öğrendi. Bunun için seçilen en doğru şehir elbette Diyarbakır. Gül, Diyarbakır'dan, diğer siyasi liderlerinin yaptığı gibi Kürtlere seslenecek. Mesajın nasıl olacağına ilişkin bir tahminde bulunmak artık zor değil. Çankaya'da daha keskin ve daha dürüstçe ifade edilen resmi niyet ve zihniyet Fırat'ın doğu yakasında yumuşatılarak verilecek. Yani daha önceki her yetkilinin yaptığı gibi Abdullah Gül de Kürtlere bir gül uzatacak. Ama, sadece uzatmakla kalacak, o kadar.
Dün Kürtleri yok sayan tekçi bildiriye imzasını atan Gül'ün, bugün Kürtlere uzattığı gül ne kadar anlamlı olabilir?
Kürtlerin karnı artık bu jestlere de mesajlara da tok. Kürtler, her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı gibi, Akdeniz'de İsrail saldırısına uğrayan Mavi Marmara yolcularına duyulan hassasiyetle devlet yetkililerini Diyarbakır'da değil; Ankara'da, Çankaya'da, devletin kalbinde kendilerinin yanında olduklarını bilmek ve emin olmak istiyor. Sorunun büyüğü budur.
Devlet, Cumhuriyet tarihi boyunca hiçbir zaman Kürtlerin devleti olmadı, olamadı. Devletin açmazı buradadır. Çünkü 30 yıldır, hemen hemen tüm iktidarlar, devletin önemli isimleri Fırat'ın öte yakasında farklı batısında farklı davrandılar. Verdikleri sözlerin arkasında durmadılar. İstiklal Mahkemeleri'nden, İsmet İnönü'nün Şark Raporu'ndan, 1991'de "Kürt realitesini tanıyoruz" diyen Süleyman Demirel- Erdal İnönü koalisyonundan, 2005'te Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın "Kürt sorunu benim sorunumdur" sözünden bugüne değişen, somut ve etkili bir şey yok. Onun içindir ki hala bu ülkede Kürt sorunu can alıcı pozisyonunu korumaya devam ediyor. Onun içindir ki hala PKK'nin savaşı sürdürme ihtimali var.
MGK bildirisi hayatın gerçekliğinden kopuk ve soyut bir tavırdır. MGK değişmez ve kutsal bir kurum olmadığı gibi yayınladığı metinde önemsiz ve anlamsızdır. Toplumsal hayatın kendi gerçekliği başka ve sarsılmaz bir mecrada akmaya devam ediyor.
Bu bağlamda, Abdullah Gül'ün Diyarbakır gezisi sanıldığı kadar da önemli değildir. Dün MGK'nın tekçi bildirisinin en tepesinde imzası bulunan Abdullah Gül'ün bu ziyareti, Gül'ün kendisinin de ifade ettiği gibi herhangi bir ziyarettir.
Ağlayan Kürdün, anadili kendisine fazla görülen Kürdün, hor görülen Kürdün, "Kürdüm" dediği için saldırıya uğrayan Kürdün, aşağılanan Kürdün kimlik ve kültür sorunu devam ettiği sürece bu tür ziyaretler, sırtını Ankara'nın gri ve katı ideolojisine dayayan politik empozeden öte bir anlam taşımayacaktır.
Hepinize MGK'nın lağvedildiği, onurlu ve güzel bir yıl geçirmenizi diliyorum. (FA/EÜ)