1968'de Kayseri ili Sarız ilçesi Darıdere köyünde dünyaya gelmişim. Çocukluğum, gençliğim Kayseri'nin muhafazakâr-milliyetçi bir ortamında geçti.
1987'de lise öğrencisiyken devrimci, sol düşünceli insanların çıkarttığı Demokrat Kayseri gazetesinde yazmaya başladım.
Lise son sınıfta sol düşünceyle tanıştım. Gazetelerdeki yazılarımı da politik zemine çekmiş oldum. Devrimci, emperyalist yazılar kaleme alıyorum.
Bu dönemde şiir çok ilgimi çekti. Hasan Hüseyin Korkmazgil beni müthiş etkiliyordu. Şiir yazmaya başladım. Şiirlerimi topladığım Sevdadan Dağlara 1992'de Gül-Ay yayınlarından çıktı.
İlk gözaltı ve takipsizlik
Ezilenlerin yanında yer almam, o dönemdeki iktidarın canını sıkmış olacak ki, Kayseri'de Devrimci illegal bir örgüt adına yapılan operasyonda ben de gözaltına alındım.
Gözaltının 25. gününde Kayseri Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) Savcılığı'na çıkartıldım. Polisin provokasyonuyla Kayseri esnafı bize saldırtıldı. Takipsizlik kararıyla savcılıktan serbest bırakıldım.
Meslekte polis ve işkenceyle ilk tanışmam böyle oldu. Sonraki süreçte takip, tehdit, gözaltılar şeklinde sürüp gitti.
Öğrencilik ve gazetecilik
Evlendim. Eşim öğretmen, eğitimciydi.
Ben de Anadolu Üniversitesi İşletme Bölümü, Niğde Üniversitesi Eğitim Fakültesi Formasyon bölümlerini okudum. Anadolu Üniversitesi Kamu Yönetimi, Dış Ticaret bölümlerini bıraktım.
Eşimin tayini Urfa'nın Suruç ilçesine çıkınca, ben de zorunlu olarak Suruç'a yerleştim. O dönem Doğu Anadolu bölgesine hitap eden bölgesel Anadolu, Körfez ve Suruç'un Sesi gazetelerinde yazıyordum.
Medyayı ''kolonlama'' haberleri sarınca, gen teknolojisine merak sardım. Üniversite sınavına girdim. Urfa Harran Üniversitesi Ziraat Fakültesi Zooteknik bölümünü kazandım.
Üniversitede gerici güçlerin elinde olmasından dolayı okula gidemedim. Bıraktım. Sadece gazetecilik yapmaya başladım.
Mersin günleri
Urfa'da altı yıl böyle geçti. Mersine yerleştim. Haberci gazetesinde çalışmaya başladım. Eşim de mazeret (eş) tayini ile Mersine geldi. Urfa'da doğan kızım Helin de iki yaşına gelmiş neşeme neşe katıyordu.
Sonra Mersin'in yerel kanalı Kanal 2000'de çalıştım. Yaşayan Kent isimli siyasi tartışma programları yapıyordum.
Yaşayan Kent programlarında kimsenin konuşmaya cesaret edemeyeceği Faili Meçhulleri, Derin Devleti (Gladyo), Milli Güvenlik Siyaset Belgesi (Kırmızı Kitap), F Tipi Örgütlenmeleri, Kürt ve Alevi inancının sorunlarını konuklarımla tartışıp, çözümler üretiyorduk.
TV'den ayrıldım ve Gülbeng isimli kendi gazetemi çıkarttım, cesur yazılar yazıyordum. Meçhul güçlerce tehditler almaya başladım. Bu arada Ulus isimli gazetemi çıkarttım. Gülbeng'de teorik yazılar, Ulus'ta güncel konular üzerine yoğunlaştım.
Üyeliklerim
Türkiye Gazeteler Sendikası, Basın Konseyi, Anadolu Basın Birliği, Akdeniz Gazeteciler, Radyocular ve Televizyoncular Derneği ve Uluslararası Gazeteciler Federasyonu (FIJ) üyesiyim.
Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı, Sosyal Demokrasi Vakfı gönüllü üyesiyim. Atatürkçü Düşünce Derneği, İnsan Hakları Derneği üyesiyim.
Ortak Payda, Demokrasi Hareketı çalışmaları ve Dünya Aydınları İstanbul buluşmasında yer aldım.
Tehditler artıyor
Bu süreçte tehditlerin dozu artıyordu. En son F Tipi örgütlenmeyi deşifre eden Hasım Cephe başlıklı yazımdan sonra ciddiye almadığım tehditleri beni tedirgin etmeye başladı. Çünkü tehditlerde benimle ilgili istihbari çalışmalar da geldi.
Ben de savcılık ve emniyete şikayetlerde bulundum.
Emniyet araştırmalarında tehditlerin Tel Aviv ve Paris ile Bursa ve Balıkesir'den yapıldığı tespit edildi.
Gelen bilgilere göre, emniyete sızmış F Tipi örgütlenmenin beni yasadışı dinlediği ve takip ettiği yönünde idi.
Çok önemsemedim.
Bir haber geliyor
Mezitli FM'de Genel Yayın Yönetmenliği'ne getirilince yaşayan Kent programını radyoya taşıdım, F Tipi örgütlenmeye yönelik konuları işliyordum. Radyo tanımadığımız kişilerce takip ediliyor, gözleniyorduk.
Birgün radyoya biri geldi. Mezitli'de Japon araç satan bir grubun ikinci el kampanyalarda trilyonluk usulsüzlükler yaptığını, usulsüzlükleri kendisine yaptırdıklarını ve onların muhasebecisi olduğunu, işine son verdiklerini, belgeleri CD kayıt ettiğini haber yapmamızı rica etti.
Biz de notlarımızı aldığımızı, radyo yöneticileriyle olayı (iddiaları) değerlendireceğimizi, haber değeri görürsek konuyu taraflarıyla konuşup araştıracağımızı söyledik.
Radyonun (Mezitli FM) sahibi ve çalışanlarıyla olayı değerlendirdik.
Jandarma'ya yönlendiriyoruz
Haber değeri olduğunu görünce araştırma kararı aldık. İddia edilen rakamlar çok büyük olunca haber kaynağımızı Mersin Jandarma Alay Komutanlığı'na yönlendirdik.
Jandarma Komutanlığı Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele (KOM) Jandarma'da araştırmalar yaptı. Radyo sahibiyle ikimiz firmanın sahipleriyle iddiaları konuşma amaçlı bir araya geldik.
İddia sahiplerine firmayla ilgili soruları sorunca öfkeyle bizi tehdit edip ayrıldılar.
Firma sahiplerinin bol parasının olması, Emniyet ve KOM'un güçlerini birleştirerek üzerimize gelmelerini istemelerine yol açtı
Zaten emniyette bir grup F Tipi örgütlenmeyi eleştirmemizden rahatsız ve bizi dağıtma derdindeydi. İki grup birleşti ve bizim için düğmeye basıldı.
TİBT ile irtibat
Türk İntikam Birliği Teşkilatı (TİBT) Ufuk Uras, Şamil Tayyar gibi birçok aydın için ölüm listesi hazırladığını açıkladı. Medyada da yer aldı.
Ben de bu açıklamaları haber yaptım. İnternet üzerinden TİBT ile (onların resmi sitesi üzerinden) irtibata geçtim. Röportaj yapmak istediğimi e-postayla ilettim. Aynı süreç ve yöntemle Sabah gazetesi de TİBT'e röportaj talebinde bulunmuş.
TİBT adına bir e-posta geldi. E-postada "Liderleri Savaşan Atsız'ın maille röportaj sorularını gönderirseniz, cevaplayıp maille ileteceğini" yazıyordu.
Ben de röportaj için hazırladığım soruları e-postayla gönderdim. Birkaç gün sonra soruların cevabı geldi.
Okuduğumda ürperdim. Kafatasçı, faşist söylemler içeriyordu. Bu röportajı yayınlamama kararı aldım. Aynı şekilde sabah gazetesi de gönderilen cevapları yayımlamadı.
TİBT hem benim, hem de Sabah Gazetesinin yayınlamadığımız röportajı, kendileri internette yayınladılar.
Mersin Terörle Mücadele Şubesi (TEM) konuyla ilgili ifademi aldı.
Alacakların toplanması
Radyonun ödemeleri konusunda radyo sahibi toplantı yaptı. Radyo sahibi reklam anlaşması yapıldığı halde zamanında ödeme yapmayan firmalardan tahsilat yapılması talimatı verdi. Radyo elemanları da reklam ücretlerini haklı olarak firmalardan talep ettiler.
Mezitli Belediye meclis üyelerinin belediyenin özellikle binanın dış kaplama ihalesinde yolsuzluklar gündeme getirilmesi üzerine haber amaçlı araştırdık, haber yaptık.
Belediye Başkanına radyoda iddiaları sorduk, başkan cevapladı. Söz hakkını kullandı. Olay bu şekilde son buldu.
Belgelerle, iddialarla ilgili belediyeye Bilgi Edinme Yasası çerçevesinde dilekçeli müracaatlarda bulunuyorduk. Belediye hiçbirine cevap vermedi.
TEM'deki sorular
17 Mayıs 2010 sabahı erkenden Mersin KOM polislerince evime baskın yapıldı. Evim, ofisim didik didik arandı.
Emniyete götürüldükten sonra TEM polisince sorgulandım; Şamil Tayyar tehdidi, JİTEM, Kımızı Kitap, yaptığım haberlerle ilgili sorular yönelttiler. Ardından emniyete hakkımda e-postayla ihbar aldıkları için de sorgulamanın süreceği belirtildi.
TEM'in sorgusu bitikten sonra KOM sorgulamaya başladı. Sözde, Japon araba satan firmaya radyoyu kullanarak şantaj yaptığımı söylediler.
Ben de haber amaçlı olarak işi araştırdığımı, taraflarla konuştuğumu ve haber kaynağımı Mersin Jandarma KOM'a yönlendirdiğimi söyledim, ''şantaj yapan biri devletin kolluğuna haber kaynağını yönlendirir mi'' dedim.
Belediyeyi tehdit ettiğimi söylediler, ben de haber yaptığımı, belediye başkanına söz hakkı verdiğimi söyledim.
Yaklaşık 15 firma sahibinden tehditle para istemişim. Bunun doğru olmadığını söyledim, ''o firmalarla reklam anlaşması yaptık, anlaşma gereği reklamlar radyoda yayınlandı, ücretler tarihi geldiği halde ödenmeyince çalışanlar da yasal sözleşmeli reklam ücretlerini talep ettiler,'' dedim.
Buna benzer çarpıtma ve komplolar soruldu.
Suç örgütü kurmak ve lideri olmak ve iddianamedeki atılı suçlamalarla dört gün hem KOM hem de TEM sorguladı.
Usulen operasyon Mersin'de yapıldığı için Mersin mahkemeleri ilk başta yargılayıp, dosyayı inceleyip, dosya özel yetkili mahkemenin görev alanına giriyorsa, dosyayı Adana'ya yollaması gerekirken, Mersin emniyeti bizi doğrudan, Adana Özel Yetkili Mahkemesi'ne getirdi.
Örgüt olduk
Sorgulandık ve 7. Ağır Ceza Mahkemesi (ACM) tutukladı. Yedi ay sonra gizlilik kalktı ve dosya gene 7. Ağır Ceza Mahkemesi'nde kaldı. Şu an 7. ACM yargılıyor bizi.
Benim liderliğimde radyo sahibi, program yapımcıları haber kaynaklarım, meclis üyesi, gazetecilerden oluşturulan sözde bir örgüt kuruldu.
Tutuklandıktan sonra beni Adana F Tipi, diğerlerini E Tipine koydular.
50 güne tek kişilik hücrede kaldım. Sonra üç kişilik odaya geçtim.
F, sonra T, yine F
Mapushanede ayağım kırıldı. Kırık ayakla beni Osmaniye T Tipine sevk ettiler. 14 ay T Tipi Kapalı Cezaevinde yattıktan sonra tekrar F Tipine getirildim 8 Eylül 2011'den beri F Tipindeyim.
45 yaşındayım sabıkam yok. 45 yaşından sonra tutuklanacağım hiç aklıma gelmezdi. Tutuklandıktan sonra işimi kaybettim. Ekonomik sıkıntılarla boğuşuyorum. Cezaevinde bana öğretmen olan eşim bakıyor. Avukatımı da eşim tuttu.
Cezaevinde istek üzerine çeşitli gazetelere yazıyorum. Ayrıca başıma gelen komployu kitaplaştırma çalışması içindeyim.
Cezaevinde iken tüm dostlarım benden uzaklaştı. Uzak diyarlardan gazeteci örgütleri dayanışma içinde oldular.
Üç kişilik koğuş
Adana F Tipi Koğuşta üç kişi kalıyoruz. Sabah kahvaltı, öğle, akşam yemeği, spor, okuma derken günler devrilip gidiyor. Haftada 10 dakika telefon görüşmemiz var. Her pazartesi bir saat kapalı, ayda bir saat açık görüş hakkını kullanıyorum.
Tüm insanlığa hücreden en derin saygılarımla (MA/BA)
* Mikdat Algül, tutuklu gazeteci, F Tipi Kapalı Cezaevi, B 61, Kürkçüler, Adana