Ben - bianet’te – staj - yapacaktım, ben. bianet’te staj yapabileceğimi duyunca teşekkür mahiyetinde mesaj yollamak istemiştim Nadire Mater’e. Ancak o kadar heyecanlanmıştım ki maili yazamıyorum. Söz konusu bianet olunca öyle kolay olmuyor klavyede yazmak. bianet, hani benim gibi gazeteci adaylarının haberlerini sürekli tweetlediği, gündemi takip ettiği merci olarak favorilerine eklediği internet haber sitesi.
Bildiğiniz gibi değil burası. Duyduğunuz ve gördüğünüz diğer internet haber sitelerine hiç mi hiç benzemiyor. Burası düşündüğünüz gazetecilik anlayışının dışında ve ötesinde bir haber sitesi. Profesyonellik adı altında köhnemiş düzene hizmet eden ana akım/yandaş/candaş türevlerini içeren geleneksel olsun yeni medya olsun bu doğrultudaki habercilik zihniyetiyle ile karıştırmayın ve karşılaştırmayın. Burada ağlar başka örülmüş. Bu yüzden adı Bağımsız İnternet Ağı.
İşte ben böyle bir yerde staj yaptım. Bu yüzden “bianet’te staj yapabilirsin” cümlesi karşısında kendimden geçmiş, iki kelimeyi bir araya getirip bir teşekkür mesajı bile gönderememiştim doğru düzgün. İlk defa şekerin tadıyla tanışmak gibi, ilk defa kimsesiz bir dağa tek başına çıkmak, balona binip uçmak gibiydi bianet’te staj yapmanın heyecanı. Sonrasında Nadire Mater’in yüzümde hoş bir tebessüm bırakan mesajını okuyacak, on beş ağustos için günleri saymaya başlayacaktım. Derken başladı bianet’te stajım. Kayışdağı’ndan Taksim’e uzanan yolcuğum bianet’te son buluyordu her gün. Beni Beyoğlu sokaklarıyla tanıştıran bianet oldu. Her sabah Sadri Alışık’la bianet’i selamlıyor, her akşam Ayhan Işık’la birlikte veda ediyordum bianet’e.
Hayatta bir şeyler bir şeyleri anımsatır. Ben buna katılıyorum. Yolum Taksim’e düştüğünde, bir sohbette Taksim’den bahsedildiğinde, sosyal dayanışmanın birlikteliğinden güç alan eylemler yapıldığında, sloganlar atıldığında; eylem sonrası internet kafelerde haber yazan gazetecileri gördüğümde, gözleri yaşartmakla kalmayıp, burun deliklerini sızlatan, genzi yakan, akciğerleri soluksuz bırakan, kısaca insanı hastanelik eden biber gazının her kullanımında, direnişlerin seyirlik olmadığına inanlarla karşılaştığımda, adaletsizliğin adalet olduğu bu düzene her sövüşümde, şiddet ve baskının merkezinde sansürlenen hayata inat başkaldıranları andığımda; gözyaşlarının akıp umuda karıştığı ülkelerin nehirlerini düşündüğümde, çocukların şeker yiyebildiği ülkeleri düşlediğimde, bu ülkenin kahramanlara değil, sadece insana ihtiyacı olduğu vurgulandığı her anda ben bianet’i anımsayacağım.
Bianet’i hatırlayacağım çünkü bianet olması gerektiği gibi bir yayınla habercilik anlayışını ortaya koyuyor. Tek eksiği gazete olarak yayınlanmaması. Ah keşke sarı sayfalarına dokunabildiğim bianet gazetesi olsa!
Böylesine içselleştirdiğim bianet’ten bugün ayrılıyorum, bianet’in deyişiyle mezun oluyorum. Bu yüzden kederliyim biraz. Özleyeceğim bianet’i. Onunla tanıştığımdan beri acaba bütün yayın yönetmenleri Haluk abi gibi midir diye düşünüyorum. Sanırım benim için, Haluk abi odaklı bianet stajı daha da keyifli hale geldi. Haluk abiyi, ‘patronumuzu’ sevgilerimle selamlıyor ve kendilerine çok teşekkür ediyorum buradan.
Tabii bu güzel atmosferin diğer kahramanlarını anmadan geçemeyeceğim. Her defasında haberlerine yansıtan ve kendisini idolüm olarak gördüğüm sevgili Nilay, seninle tanışmak gerçekten büyük mutluluk. bianet’e gelmeden önce zihnimi kurcalayan bir kavram vardı: Tutku. Benim tutkumun ne olduğu hala belirsiz kaladursun. Ama tutkulu bir bireyin, tutkulu bir gazetecinin tavrını tüm ciddiyetle örülmüş bir samimiyetiyle ortaya koyan Nilay’a buradan sesleniyorum: Asistanın olmak istiyorum! Doğallığıyla insana rahatlık veren, stajyerlere karşı samimi ve ilgili olan Ekin’e çok teşekkür ederim. Kadın odaklı habercilikte tüm titizliğiyle çalışan sevgili Çiçek, insanı kucaklayan o güzel enerjin ve tatlı gülüşün için teşekkür ederim. Cumartesi Annelerinin haberi için saatlerce uğraşırken, Elif’in “rahat ol, ilk haberin” sözleri bana ilaç gibi gelmişti. Teşekkür ederim Elif. Samimi ve candan halleri için Beyza’ya teşekkür eder, mutluluklar dilerim. Netliğini hiç bozmayan, bu haliyle bana ablamı hatırlatan sevgili Ayça’ya; bilge sesiyle beni etkileyen Yüce’ye, teknikte hep destek tam destek olan Korcan’a, güldüren adama; yusufçuk baskılı bianet çantası için Baran’a, ofisin nefis çaylarının sorumlusu Leyla’ya teşekkür ederim.
Eee, laf bitti. Geldik staj masalının sonuna. Gökten üç elma düşmüş: Biri Beyza’ya, biri ailemiz bianet’e, diğeri de siz sevgili okuyuculara. Afiyet olsun. (GA/ÇT)