Haberin İngilizcesi için tıklayın
Üst düzey yetkili, "bu kadınların eşlerini arayayım şimdi," diyor "onlarla görüşmek istediğinizi söyleyeyim".
Biri kabul etti; kadının eşiyle belirlediğimiz Cuma günü Erbil’den Duhok’a geçtim.
Adının Meyrem olmasına birlikte karar verdiğimiz genç kadın ve eşiyle Duhok’taki evlerinde görüşüyoruz. Beni Duhok merkezinden almaya gelen eşinin ardından Meyrem de şaşırdı onlarla yaşıt olmama. Oturduğumuz salonda biri dört diğeri iki yaşında siyah iri gözlü kızları gördüm.
Meyrem ve eşi aileleri de dahil olmak üzere kimseye çocukların babasının Meyrem’in kocası olduğuna inandıramadılar. Meyrem, IŞİD 3 Ağustos’ta köylerine saldırdığında bir kaç günlük evliydi. Düğünün CD ve fotoğrafları saldırıda yanan stüdyoda kül oldu.
"Kadınları farklı kamplara yerleştirdik"Adını ve görüştüreceği kadınların adını saklı tutmak kaydıyla, Irak Kürdistan Özerk yönetiminde üst düzey bir görevli anlatıyor; paylaşılan bilgileri yazmam sözüyle... "Son üç yılda esaretten kurtulduktan sonra ailelerinin baskılarına rağmen çocuklarıyla birlikte gelen, Suriye'den sekiz, Musul'dan ise beş kadın ve 21 çocuk var. Çocuklarıyla gelen kadınları, kendileriyle aynı köy ve bölgelerden olan sığınmacılardan farklı kamplara, kimini Suriyelilerin yaşadıkları kamplara yerleştirdik. "Ama çocukların dört yaş ve altında olmaları dikkat çekiyor. Her ne kadar kamp kayıtlarına çocukların yaşları ve annelerinin birçok bilgileri farklı yazılmışsa da bir süre sonra fark ediliyorlar. "Fark edilenlerden daha önce evli ve o evlilikten çocukları olan, ailelerinin kesinlikle reddedip istemediği altı kadın vardı. Kadınların ve DAEŞ militanlarının cinsel saldırısı sonucu doğan çocuklarının bilgilerini kamp kayıtlarına koruma amaçlı yanlış yazdık, ancak bir süre sonra fark edilip rahatsız olmaları üzerine onları kamplardan alıp evlere yerleştirdik. "Bu kadınlardan yalnızca ikisini daha önce evli oldukları eşleri, babaları DAEŞ'li olan çocukları kabul ettiğini söylüyor. Bu iki kadından birinin ilk eşinden üç, DAEŞ militanından ise bir çocuğu var. "İkinci kadının ise DAEŞ militanlarından iki çocuğu var. " |
Hızlı Düğün
Eşi Musul Üniversitesi’ni kazanıp Şengal’den ayrıldığında Meryem ile sevgililermiş. Eşinin üniversiteyi bitirip gelmesiyle nişan yapmadan evlenmişler. Hızlı yapılan düğünün sebebi eşin Süleymaniye’de resmi bir kurumda iş bulmuş olması.
IŞİD, Şengal merkezine yakın olan bu köye 3 Ağustos’ta saldırdığında Meyrem bir kaç sokak ötede, ailesinin evindeymiş.
Eşi ise düğünde takılan Irak Dinarlarını Amerikan dolarına çevirmek için babasıyla Şengal merkezdeymiş. Meyrem "Bizde adettir yeni gelin olduğum için babamlar eşimin ailesini o akşam için yemeğe davet etmişti. Ben de yemek hazırlıkları için annem ve kız kardeşlerime yardıma gitmiştim" diyor.
Babaannesi ve düğün için başka bir köyden gelen halası ateşe verilen ahırın yangınında ölmüşler. Meyrem ise iki kız kardeşi, en büyük ağabeyinin eşi ve iki yeğeniyle beraber esir alınıp götürülmüş. Beraber götürüldüğü aile fertlerinden ilk ayrılığı Musul’da ağabeyinin iki kızının alınıp götürülmesi olmuş.
İki kız çocuğundan hala haber yok. Meyrem tutuldukları sürecin kaçıncı gününde alınıp götürüldüğünü hatırlamıyor, "Ama asla unutmayacağım" dediği olayları anlatmaya başlıyor.
Eşi bana ikram edilen kurabiyeleri parçalayan çocukların önünden kırıntıları toplayıp bizi yalnız bıraktı.
Doğumunun son aylarında onu, tuttukları karakoldan yakın mesafedeki bir başka karakola götürmüşler. Doğum anında ona yardım edenler de kendisiyle aynı yerde esir tutulan Êzidî kadınlarmış.
Bu karakol amaçlı kullanılan binanın zemin katında tutulan kadınlardan doğum yapan da varmış hamile olan da. Çatışma seslerinin çok yakından geldiğini ve kimi gecelerde seslerin sabaha kadar sürdüğünü söylüyor. Tutuldukları bu merkezde günlerce yemeğin pişirilmediğini ve talep ettikleri erzaklar için dövüldüklerini anlatıyor.
Orada kaldığı bir yıllık süreçte doğum yaptığını, kendisi dışında iki kadının doğum anında yoğun kan kaybından öldüklerini ve bebeklerden birini emzirdiğini söylüyor.
Suriye’de
“Biz oradan çıkartılırken altı aylık falandı, onu alan kişi ölen annesiyle aynı köyden bir kadındı. Şimdi üç yaşlarında olmalı," dediği bebeği merak ettiğini ve nerede olduğunu bilmiyor.
Musul’da yoğun çatışmalar altında farklı zaman ve araçlarla gönderilen kadınlardan sonra kendisi de bir akşam vakti yaklaşık 20 kadınla birlikte Suriye’ye götürülmüş. Bölge olarak neresi olduğunu bilmediğini ama tutuldukları yerin doğum yaptığı yerle benzer bir merkez olduğunu ve burada çocuk sayısının az fakat kadın sayısının fazla olduğunu söylüyor.
Gece vakti getirildiği bu yerden birkaç kez para karşılığında satılıp farklı köylere ve bölgelere götürüldüğünü ve tekrardan oraya bırakıldığını anlatıyor.
Suriye’de de çatışmaların yaşandığı bir gece konvoy halinde arka arkaya sayısını bilemeyeceği kadar çok kadın ve çocukla birlikte arabalara bindirilip gönderiliyorlar.
Meyrem içinde bulunduğu kamyonetteki kadınlarla gittikleri yerin İdlib olduğunu iki gün süren çatışmaların ardından Suriye askerlerinden öğrendiklerini söylüyor: "Suriye askerleri beni, 16 kadını ve çocukları Suriye Demokratik Güçleri’ne (SDG) teslim ettiler."
Mala Ezdiyan
Meyrem Suriye’nin Ciziri bölgesinde kurulan ve esaretten dönenlerin ailelerine ulaşmasını sağlayan Mala Ezdiyan’da, yani Êzidî Evi’nde eşinin ve ailesinin kendisine ulaşmasını beklemeye başlıyor, iki gün sonra, "DAEŞ zindanlarından kurtulup gelen erkeklerin içinde" kocasını görüyor.
Meyrem ve kocası birbirlerine sarıldıklarında o zamanlar iki yaşında olan ve babasının kim olduğunu bilmediği kızı Nur Asma da Meyrem’in yanında.
Êzidî evindeki işlemleri bitenler için ertesi sabah Suriye’den Şengal’e gidecek otobüste Meyrem ve eşi için de iki koltuk vardı ama onlar hareket eden otobüse son anda binmiyor.
Meyrem ve eşi günler süren tartışmalar ve Nur Asma’yla ilgili alıp verdikleri bir çok karardan sonra, Suriye’den Irak Şengal’e gidecek bir başka otobüste bu kez iki yaşındaki Nur Asma için de bir koltuk ayırtıyor.
Annesinin dizlerinde Suriye’de Nur Asma adıyla başlayan yolculuk Türkiye Kürtlerinin de yaygın kullandığı bir başka isimle Irak topraklarında sona erdi.
Meyrem ve eşi, ailelerine ve soran herkese iki yaşındaki Nur Asma’nın kendi kızları olduğunu esaret yıllarında beraber olduklarını ve hiç ayrılmadıklarını söyledilerse de ne ailelerini ne de kampta kalan diğer sakinleri dediklerine inandırabildiler.
Kampa geldiğinde hamile olduğunu bilmeyen Meyrem, 7 ay sonra ikinci bebeğini doğurdu.
İlk başlarda kısık sesle söylenegelen “Her iki çocuğun da babaları DAİŞ’li’ sesleri artık daha yüksek perdeden duyuluyordu.
Musul Yetimhanesi
Meyrem’in eşi, kamp sakinlerinden sürekli "Êzidî halkına yaşatılan bunca zulme rağmen hala bu çocuklara sahip mi çıkıyorsunuz? Onları ait oldukları yere bırakın! [Musul Yetimhanesi])’ gibi şikayetler duydu.
Söylemlerin etkisiyle Meyrem’in eşi ve Meyrem defalarca kavga etmelerine ve bir çok kez de herkesin söylediği gibi çocukları ‘ait oldukları yere’ yani Musul Yetimhanesi’ne bırakmayı düşünmelerine rağmen bunu yapamadıklarını söylüyorlar.
Meyrem’in eşi Duhok’ta özel bir kurumda iş bulunca Meyrem’i ve iki çocuğu da alarak kampı terk etmiş. Duhok’a yerleştiler ama hala baskı altındalar.
Meryem’in ‘Asla unutamayacağım,’ diye dillendirdiği cinsel saldırıları anlattıktan sonra tekrar yanımızda oturan eşi, o sıralarda ince bir minderin üzerinde uyuyan Meyrem’in ikinci kızı iki yaşındaki Sebi’yi göstererek ‘Onu yetimhaneye bırakmadım diye en büyük ağabeyim herkesin içinde şerefsiz olduğumu söyleyerek bana tokat attı, “ diyor.
Annemin hastalanması, Ezidi halkının uğradığı tüm saldırılar, hepsi bu küçük yavrunun suçu mu? Bana, Meyrem'e ve tüm Êzidîlere yaşatılanlar hala bana ağır geliyor. "
"Êzidî toplumunun haklı öfkesiyle baş edemeyiz ama bu çocukları yetimhane kapılarında bırakmamak için de yenilmeyeceğiz."
Kanada
Kanada’ya gitmek için adlarını yazdıran Meyrem ve eşi sıra bekliyorlar. Çocukların pasaportlarının ve Irak nüfus cüzdanlarının baba adı hanesinde Meyrem’in eşinin ismi yazılı.
Bundan oldukça memnun görünen Meyrem, elindeki pasaportlar ve nüfus cüzdanlarıyla eşinden destek bekleyen bir ifade ile ilk başlarda kendilerine yönelik artan baskılardan dolayı çocukları yetimhaneye bırakmaya karar verdiklerini söylüyor.
“Ama kamptan ayrıldıktan sonra, çocuklarla bir bütün oldum. Onları yetimhaneye sırf ailem ve toplum istiyor diye bıraksaydım hayat boyu kendimi affetmezdim.’”
Meyrem’i dikkatle dinleyen eşi ve Meyrem’i de hayli memnun eden bir ifade ile kamptan iki yıl önce ayrıldıklarını ve artık ailelerinden herhangi bir kimseyle iletişim kurmak istemediklerini söylüyor.
Kanada‘ya gitmek için başvuruda bulunduklarını ama Kanada ihtimalinin düşük olduğunu ve gidemeseler bile Ezidi topluluğundan uzak; Süleymaniye veya Erbil’e gideceklerini söylüyorlar.
Meyrem’le vedalaşıp beni tekrardan şehir merkezine bırakan eşine, Meyrem’in zorlu mücadelesine duygudaşlık ettiği için teşekkür ediyorum.
Eşi bana kendi yaşamlarında güvercin beslemenin çok yaygın bir kültür olduğunu ve Musul’da üniversite okuduğu yıllarda en çok o güvercinleri özlediğini ama geldikten sonra onlarla özlem gideremeden hepsinin saldırıda öldürüldüğünü söylüyor ve ‘Savaş bizden aldığı ölülerin ardından seveceğimiz başka canlıları da aldı’ diyor. (NK/APA)
Yarın: İki Kardeş Fahima, Rayan ile Kuzen Seher
Êzidî Kadınlar Konuşuyor: O Benim Çocuğum
Pazartesi bianet'te: O Benim Çocuğum
Zozan'a Ailenin Şartı: Doğacak Bebek Yetimhaneye Gidecek
Meyrem: Uzaklara Gitmekten Başka Çare Yok
İki Kardeş Fahima ve Rayan ile Kuzen Seher
Leyla: Beni Hala Ayakta Tutan Oğlumu Görme Umudu