"Polis yasadışı yollarla ülkeye giren sığınmacıları gerekirse vurmalı."
“Sığınmacıları denize geri dök. Üzgünüm ama boğulup boğulmamaları umurumda değil”.
"Avrupa'da mülteciler için para yok, iş yok, ev yok".
İç savaş nedeniyle ülkelerinden ayrılmak zorunda kalan Suriyelilere yönelik kurulan bu cümleler Avrupa'daki siyasi iklimin artık aşırı sağın etkisi altına girdiğinin göstergeleri.
İlk cümle Almanya için Alternatif (AfD) partisinin başkanı Frauke Petry'e ait. İkinci cümleyi Belçika Göç Bakanı Theo Francken, mülteci meselesinin konuşulduğu bir toplantıda Yunanistan Göç Bakanı Ioannis Mouzalas'a söyledi.
Üçcüncü cümle İsveç'te aşırı sağ parti "İsveç Demokratları"nın yürüttüğü bir kampanyanın adı. Parti üyeleri mültecilerin gelişini engellemek için Yunanistan'ın Midilli adasına gidip bastırdıkları broşürleri dağıtıyor. Broşürde "helal et kesiminin yasaklanacağı", "tesettür giyime izin verilmeyeceği" gibi bilgiler veriliyor.
3 Şubat günü Belçika'nın Batı Flandre ili Valisi Carl Decaluw'un açıklaması durumun vahametinin geldiği noktayı ortaya koydu: "Sığınmacılara yemek vermeyin. Yardım ederseniz daha fazlası gelecektir."
Britanya ülkelerinden Galler'in başkenti Cardiff’te sığınmacılara renkli bileklik takma zorunluluğu getirdi.
Demokrasi Endeksi'nin üst sıralarında neler oluyor?
The Economist Dünya Demokrasi Endeksi’nde Norveç birinci, İsveç ikinci sırada, Danimarka 4, Hollanda 10, Almanya 13. ve Britanya 16. sırada.
2,5 milyon Suriyeli mülteci barındıran Türkiye 97. ve nüfusunun 10'da 1'i mülteci Ürdün 120. sırada.
İsveç, Danimarka ve Norveç’te 2015’in yaz aylarından bu yana göçmen politikalarında ve göçmenlere karşı toplumsal tutumda önemli değişimler yaşanıyor.
Bu değişimlerin bir belirtisi Ocak ayında İsveç’in başkenti Stockholm’de meydana gelen, burada bugüne kadar benzeri görülmeyen ırkçı saldırılardı.
Bu olaylardan sonra 100’e yakın maskeli kişi başkent merkezinde “Artık yeter!” başlıklı broşürler dağıtıp "mülteci" ve "yabancı" olarak belirledikleri kişilere saldırılarda bulunması ülkenin kamuoyunda büyük sarsıntı yaşatmıştı.
İsveç polisi bu saldırıları “yeni seviyede ırkçı şiddet” olarak tanımladı. Daha sonra “Nordfront” adlı Neonazi grubu saldırıları üstlendi. Saldırıların bir gün sonrası 100’e yakın eylemci “Halk Eylemi” adını verdikleri bir gösteri düzenledi ve hükümetin istifasını istedi. “Halk Eylemi”nde ırkçı sloganlar atıldı. Kendilerini protesto edenlere de saldırdılar; polis olaya müdahale etti.
İskandinavya’da yeni yasal önlemler
İsveç'te Eylül 2014'te yapılan seçimlerde birinci parti çıkan İsveç Sosyal Demokrat Parti, Yeşiller ve Çevre Partisi ile koalisyon yaparak hükümeti kurduğunda göç politikaları konusunda olumlu gelişmeler yaşanmıştı. Nüfusu on milyon olan ve 2015 yılında 160 bin mülteci ağırlamasıyla Avrupa ülkelerinden oransal olarak en çok mülteciye kapılarını açan İsveç, mülteciler ilk kez sokakta sabahladıktan sonra, ülkenin kapasitesinin aşıldığını açıklayıp sınırlarda kimlik kontrolleri başlattı.
Ülkede 50 yıldan sonra ilk kez kimlik kontrolleri uygulanıyordu. İsveç hükümeti kimliksiz olan mültecilerin sınırdan geri döndürülmesine, verilen oturum zamanlarının kısaltılmasına, ayrıca mültecilerin aileleri için oturum alma süreçleri zorlandırılmasına da karar verdi. Ayrıca İçişleri bakanı Anders Ygeman son yılda ülkeye gelen 160 bin mülteci arasından yaklaşık yarısının sınırdışı edileceğini açıkladı.
Mülteci politikalarında keskin değişim sadece İsveç’te yaşanmıyordu. “Demokrasinin beşiği” olarak bilinen diğer İskandinavya ülkeleri Danimarka ve Norveç’te de benzer bir gelişme yaşanıyordu.
Eylülde mülteci politikalarını değiştirmeye başlayan Danimarka 4 Ocak’ta başlattığı sınır kontrollerini 23 Şubatta kadar uzatacağını açıklayıp, mültecilerin 1340 Euro’yu geçen varlıklarına el koymaya başladı.
Norveç ise sınırsız oturum için hak kazanma için gereken oturma zamanını 3 seneden 5 seneye yükselti, mültecilere verilen sosyal yardımları kısaltmaya karar verdi, ayrıca sosyal medya aracığıyla Afganistan vatandaşlarına ülke sınırına gelmeleri halinde geri çevireceklerini bildirdi. Üstelik Norveç son aylarda diğer Avrupa ülkelerinin kaçındığı bir yönteme başvurarak bazı mültecileri Dublin I ve Dublin II Anlaşmalarına dayanarak bu ülkedeki dayanılmaz koşullara rağmen Macaristan’a gönderebileceğini açıkladı.
Norveç Dublin Anlaşması’nın sığınmacılara önce ilk ayak bastıkları AB ülkesine iltica başvurusu yapmasını öngören maddesini kullanmayı planlıyor.
Finlandiya ise Irak, Somali ve Afganistan’la bu ülkelerin vatandaşlarını geri almasına dair görüşmeler sürdürüyor. Almanya’da Spiegel gazetesi bu durumu “İskandinavya ülkeleri arasında göç yasalarını sıkılaştırma konusunda adeta bir rekabet yaşanıyor” şeklinde yorumladı.
İskandinavya aşırı sağında gelişmeler
İskandinavya ülkelerinde göç yasalarında ve siyasi tartışmalarda yaşanan bu son gelişmeler ülkedeki aşırı sağcı girişimlerle bağlantılı değerlendirmeli. Göç politikalarının kamuoyuna hükmetmesiyle iktidarların eleştirilerle karşılaşması, aşırı sağcı gruplar ve partileri güçlenmesine neden oldu. İsveç’te Sosyal Demokrat ve Yeşiller arasında kurulan koalisyonun destek kaybetmesiyle “aşırı sağcı ve Neonazi örgütlerine yakın olduğu söylenen Sverigedemokraterna” adlı parti son anketlerde gördüğü desteği artırdı.
Finlandiya’da Perussuomalaiset* ve Norveç’te Fremskrittspartiet** adlı aşırı sağcı partilerinin ulusal parlamentolarda temsil sayıları azımsamayacak kadar fazla. Danimarka’da ise Lars Løkke Rasmussen’in sağ-liberal partisinin hükümeti ancak aşırı sağcı “Dansk Folkeparti”nin desteğiyle kurabildi.
Rasmussen yeni yıl konuşmasında “Bir daha otoyollarımızda insanların yürüdüğünü görmek istemiyoruz. Bizim ülkemize hukuk ve düzen hakim olmalı” ifadelerinde bulundu. Buna benzer ifadeler İsveç’te “Nordic Youth“ adlı bir aşırı sağcı militan grubun önderi olan Fredrik Hagberden’den geldi: “İsveç kaos içinde. Her dakika durum kötüleşiyor. Bakabileceğimizden fazla mülteci geliyor bu ülkeye ve şiddet olayları artıyor. İsveçlilere karşı kin yükseliyor. Kadınlar ve çocuklar her gün tacize uğruyor. Polis duruma hakim değil, bu nedenle bu durumu halkın ele alması gerekir“ dedi.
* 200 üyeli mecliste 38 sandalyesi bulunuyor.
** 169 üyeli mecliste 29 sandalyesi bulunuyor.
Fotoğraf: UNHCR / I.Prickett