“Ben hep gülümseyerek yaşadım dünyayı
Gülümseyerek ölüyorum hergün sizlerle
Baştan kendime basit bir yüz yakıştırmıştım
Rüzgarıyla haşır neşir çıplak bir tepe
Ve bir gök olsun istedim yüzümde, mavi, bulutsuz
Metin olmaktan başka şansı var mıydı yoksulların
Ben oldum işte, oldum ve öldüm"
Mahmut Temizyürek (Hayat Hepimizin Geniş Ölüm Her Ömürden Uzun)
Her zaman hevesle koşardı Metin habere. Bir gizi çözer gibi uğraşır didinir, sayısız örtünün altına gizlenmiş gerçeği bulup çıkarırdı. Emeğin muhabiriydi, gerçek gizli kaldıkça yapamazdı. |
Mahmut Temizyürek’in Metin Göktepe için kaleme aldığı şiirin ilk kıtası bu. Şiir Evrensel Basım Yayın’dan 1997 yılında yayınlanan “Metin Göktepe: Gazeteciydim” adlı kitabın girişinde yer almıştı.
Metin Göktepe 8 Ocak 1996'da Ümraniye Cezaevi'nde öldürülen tutukluların cenazesini izlemek için Alibeyköy'e gitmişti. Ancak, basın kartı olmadığı gerekçesiyle ilçeye sokulmamıştı. Yüzlerce insanla birlikte gözaltına alındı ve Eyüp Kapalı Spor Salonu'na götürüldü. Burada polislerin şiddetine maruz kaldı, öldürüldü.
Görev başında gazeteci arkadaşlarışla kurduğu dostluklara değer verirdi Metin. Onlarla çalışır, onlarla eğlenir ve böyle keyifle beklerdi haberin zuhurunu. |
Mahmut Temizyürek’in şiirinde şöyle bir dize var: “Habere çıkardım, dünyanın yaradılışını görmeye”…
Kitabın adı boşuna “Gazeteciydim” olarak konulmamış. Devletin kimin gazeteci kimin gazeteci olmadığına karar verdiği bir ülkede, “sakıncalı” haberlerin peşinde bir gazeteciydi Metin Göktepe.
Haber peşindeyken polisin gözaltına almaya çalıştığı her habercinin “gazeteciyim” diye bağırması boşuna değil. Çünkü “sarı basın kartı” olmayanın makbul sayılmadığı, haberciliğin “çok tehlikeli” bir meslek olduğu bir ülkede yaşıyoruz.
Metin Göktepe sarı basın kartıyla uçağa binen cumhurbaşkanıyla, başbakanla sohbet eden tipte bir gazeteci değildi. “Metin Göktepe” kitabında “gazeteci”nin haber peşindeyken çekilmiş fotoğraflarına da yer verilmişti. Kitap Haziran 1997’de yayınlanmıştı. Metin Göktepe’nin haberleri ulaştırdığı okurları kitaba gereken ilgiyi göstermişti. Kitap 1997 boyunca altı baskı yapmıştı.
Öldürülüşünün 20. yılında Metin Göktepe’nin haber peşindeyken çekilmiş fotoğraflarını yayınlıyor ve bir kez daha “Metin Göktepe, gazeteciydi” diyoruz.
Metin makinesindeki negatifleri kaptığı gibi karanlık odaya koşar. Orada bir dostu vardır; Yusuf. İki espri, bir münakaşa, biraz takılma... fotoğraflar hazırdır.
Gerçek Dergisi bir okuldu onun için. Büroda geçirdiği ender saatlerde dışarıda gördüklerini yazar ve bunları arkadaşlarına okutmaktan zevk alırdı.
Metin'in yanından ayırmadığı çantası bir gün onsuz getirildi Evrensel'e. Gittiği son haberi de arkadaşları yazmak zorunda kaldı. Ölümü de bir "haber"di ama bu kez çantasız gitmişti Metin.
* Fotoğraflar, fotoğrafaltı yazılarıyla beraber, "Metin Göktepe, Gazeteciyim" kitabından alındı.