Naci Temeltaş'ın Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) yönetim kurulu üyesi ve BİA mimarlarından biri olarak IPS İletişim Vakfı bünyesinde gelişen Bağımsız İletişim Ağı'nın (BİA) 3-4 Mayıs 1997'de Ankara'da düzenlediği "Yerel Medya Sorunları ve çözüm için biraraya gelme olanakları" Ulusal Konferansı'nda "Meslek Örgütleri ve Medya Demokrasisi" başlıklı sunumunu aynen yayımlıyoruz.
Öncelikle, çalışmaya emeği geçen herkese; ama, özellikle, 1996 yaz aylarında yapılan ilk toplantıdan bu yana çalışmayı omuzlayan ve her geçen gün daha yoğunlaşan bir tempoyla çalışmanın yükünü fedakârca omuzlayan Nadire [Mater] ve Ertuğrul'a [Kürkçü], hepiniz adına, teşekkür etmek istiyorum.
Biz, TMMOB olarak, bu çalışmanın içine 28 Eylül 1996 tarihinde yönetim kurulu toplantısında görüştüğümüz yerel medyanın sorunları, talepleri ve örgütlenme olanakları konulu bir raporun görüşülmesi ve bu konuda alınan karar sonrasında girdik. TTB [Türk Tabipleri Birliği] daha sonraki süreç içinde projeyi destekleme kararı aldı. Bugün bu projenin son aşamasında bir şeyleri kararlaştırmak üzere bir aradayız.
TMMOB olarak, bu konferanstan bir örgütlenme eğilimi çıkmasını umuyor ve diliyoruz yerel medya temsilcileri olarak. Böyle bir inisiyatifin, yerel medya kuruluşlarının kendi sorunlarının çözümü için vermekte oldukları mücadeleye büyük katkıda bulunacağına inanıyoruz. Böyle bir inisiyatifin, demokrasi mücadelesine büyük katkıda bulunacağına inanıyoruz. TMMOB olarak, bundan sonraki süreçte de, üzerimize düşen görevleri yerine getirmeye çalışacağımızı belirtmek istiyorum.
Bu arada, bilgi olması açısından bir şey aktaracağım. Biz, burada, böyle bir inisiyatifin oluşması durumunda sürecin bundan sonraki kısmının desteklenebilmesi amacıyla, dün, Avrupa Topluluğu Komisyonu Türkiye Temsilciliğivle bir görüşme yaptık ve böyle bir projenin desteklenebileceği izlenimini edindik finansal olarak. Onu da, sizlere aktarmak istiyorum.
Bu görüşmede özellikle belirttiğimiz bir şeyi sizlere de söylemek istiyorum: Biz, bunu, TMMOB adına bir başvuru olarak yapmadık. Biz, buradan çıkacak bir inisiyatifin kontrolünde bu işin, bu projenin yürütüleceğini özellikle oraya da belirttik.
Şimdi, çözüm olanakları konusu, aslında, yerel medya temsilcileri olarak sizlerin sunabileceğiniz, tartışabileceğiniz ve kararlaştırabileceğiniz şevler; ama, biz, burada, böyle bir projenin içinde neden yer alıyoruz; bu soruyla sık sık karşılaşıyoruz. Biraz onu açıklamaya çalışacağız. Onun arkasından da, bu Bağımsız iletişim Ağı çalışmasına nasıl baktığımızı kısaca sizlere iletmeye çalışacağım.
TMMOB, yasayla kurulmuş bir meslek örgütüdür. 250 bin civarında üyesi vardır. Bu arada, bir parantez açayım, TTB adına konuşamıyorum; ama, aşağı yukarı çalışmada aynı konumlarda bulunuyoruz. TMMOB'nin ikili bir yapısı var. Bir, kendi meslek alanımızda kamu adına denetim yapmak, meslek alanında kaliteyi artırmak ve onunla ilgili teknik çalışmalar yapmak gibi bir görevimiz var. ikinci görevimiz ise, 250 bin civarındaki üyemizin meslekleriyle ilgili sorunlarını, özlük haklarını vesaire savunmak.
Şimdi, bu ikili yapı içinde ülkemizde demokrasinin içinde bulunduğu durum nedeniyle, her iki alanda da yaptığımız görevler ve görevlerimizi yapmaya çalışırken sonunda bir noktada, mutlaka, ama mutlaka, demokrasi, demokratik işleyiş ya da demokratik olmayan yapıyla karşı karşıya geliyoruz.
Yapmaya çalıştığımız her şeyde, bu nedenle de istediğimiz verimi, istediğimiz sonucu alamıyoruz. Halkın tümü için söz konusu olan şey, bizler için de söz konusu. Karar alma süreçlerine olması gerektiği biçimde katılamıyoruz. Hal böyle olunca, demokrasi mücadelesi bizim her dönemki çalışma programımızın en ön saflarında yer alıyor veyahut en başlarında yer alıyor. Bunun çok dpğal bir sonucu olarak da, TMMOB yıllardır demokrasi mücadelesindeki çabaları, katkıları ve muhalif kimliğiyle tanınıyor.
iki küçük örnekle, ne demek istediğimizi açıklamaya çalışalım. TMMOB meslekî alanda yaptığı çalışmalarda her sene, TMMOB olarak ya da odaları olarak konferanslar, sempozyumlar farklı konularda, meslekî konularda benzeri teknik ve bilimsel etkinlikler düzenler. Bu etkinliklere kendi üyelerimiz ya da bu konularda uzman olan bir yığın insan katılır. Bu etkinlikler, TMMOB yöneticilerinin ya da oda yöneticilerinin kendi kendilerini tatmin etmeleri için falan yapılmaz.
Bu etkinlikler, ülkede o konularda birtakım sorunları çözebilmek için, o sorunların tartışma platformlarını oluşturabilmek için yapılır; ama, ne yazık ki -az sonra vereceğim örnekte çok rahat görülebileceği üzere- bu çalışmaların sonuçları ne kamuoyuna yansır ne de ülkede işleyen karar alma süreçlerine etki de bulunabilir. Bizim önemli sıkıntılarımızdan biri budur.
Bu noktada, medyanın görevi çok net bir şekilde devreye girer; yani, yapılmakta olan birtakım faaliyetler, bu konuların, özellikle sahibi konumundaki bir örgüt tarafından yapılmakta olan faaliyetler kamuoyuna yansıtılamaz, karar alma süreçlerine aktarılamaz.
Şimdi, bir örnek verelim, çok canlı bir örnek. Otuz yıldır pişirilip pişirilip önümüze getirilen bir örnek. Türkiye'de şu sıralarda nükleer santrallar yapılmaya çalışılıyor hepimizin bildiği bir şey. Bu 70'lerden bu yana sürdürülen bir çaba. Zaman zaman kamuoyunun muhalefeti ya da malî sorunlar yahut benzeri siyasî sorunlar nedeniyle bu konu gündemden düşmüş olsa da otuz yıl içinde -şu anda hatırlayamıyorum ama- üç dört kez yeniden yeniden ısıtılarak önümüze getirildi.
Son kampanya, aşağı yukarı iki yıldır sürdülüyor. Kampanya sürdürülen bir lobi çalışmasının yanında kamuoyunda TMMOB'nun, bizim dışımızdaki çevre örgütlerinin yahut halkı temsil etme durumundaki başka örgütlenmelerin konuyu tartışma çabaları hepimizin bildiği bir gerçek kamuoyunun önüne pek getirilmiyor; ama, kamuoyunun önüne ne getiriliyor; eğer nükleer santrallar kuramazsak bu sene Kasım'da karanlıkta kalacağız ya da işte 1999'da karanlıkta kalacağız.
Şimdi, özellikle, bu, geçen sene Kasım'da karanlıkta kalacağız haberlerinin üzerine, bizim, sadece Elektrik Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi TEAŞ'ın istatistiklerine dayanarak haberi yalanladı.
Bir hafta sonra, Bakan, bizzat, kendisi haberi yalanlamak zorunda kaldı; ama, o haberi çok ciddî bir biçimde veren saygın bir medya tekelimizin, saygın ve solcu gazetesinin yüzü bile kızarmadı. Bir süre durdu, bekledi, sonra o lobi faaliyetlerine başka yalan haberlerle devam etmek durumunda kaldı.
Şimdi, TMMOB, sadece Kasımdan bu yana -yanlış hatırlamıyorsam- nükleer enerji ve nükleer santrallar konusunda odaları ve kendi inisiyatifiyle 6 civarında etkinlik örgütledi. Çevre Mühendisleri Odası, Fizik Mühendisleri Odası, Makine ve Elektrik Mühendisleri Odası ve bu etkinliklerde nükleer santrallardan yana olan üyelerimiz ya da uzmanlarımız da görüşlerini aktardılar; ama, bunların halen sürmekte olan karar alma sürecine bu konuda en ufak bir etkisi yok; çünkü, medya bunları görmüyor.
Belki, suçun bir tarafını da kendimize yüklemek lazım. Biz de aktaramıyoruz; ama, biz daha çok olayın medyanın, birtakım güç odaklarına angaje olması noktasında çıktığı kanaatindeyiz.
İkinci örneğimizin, yine, sizi sıkmamaya çalışarak kısaca bir başka konuda vermeye çalışacağım. Bu da, yine bizim önemli sorunlarımızdan bir tanesi. Elektrik Mühendisleri Odası bünyesinde şu anda ağır bir sorun yaşanıyor.
Diğer alanlarda da yakında yaşanacağını sanıyoruz. Teknisyen ve teknikerlere ve birkaç haftalık ustalık kursundan geçen elektrik ustalarına, elektrikçi ehliveti olanlara bir süre önce İmar Yasası'nda yapılan bir değişiklikle proje ve tasarım yapma yetkisi verildi.
Şimdi, konunun ülkenin uzman yetiştirme politikası açısından önemini burada tartışarak sizin vaktinizi almaya çalışmayacağım; ama, diğer meslek kollarında da benzer bir hazırlık Millî Eğitim Bakanlığı bünyesinde yapılıyor. Bunları, bugüne kadar, bakanlıklarda, Mecliste verilen mücadelelerle engellemeye çalıştık; şu anda diğer meslek alanlarında bu söz konusu değil; ama, şunu söylemeye çalışalım:Böyle bir politika diplomalı işsizlerin sayısını artıracaktır. Diplomalı işsizlerin sayısının artması bu mesleklere ilgiyi azaltacaktır ve meslekî kaliteyi düşürecektir. Böyle bir politikanın uygulanabilir olmasının nedeni, 1980 sonrasında daha çok ranta dayanan, üretime değil ranta dayanan bir ekonomi anlayışının hâkim olmasının sonucudur. Üretim niyetiniz yoksa, mühendis ve mimara da ihtiyacınız yoktur.
Şimdi, medya bu konuya da ilgisiz. Bu konuda çok çetin mücadeleler veriliyor. Bu konuya da ilgisiz. Birçoğunuzun, kamuoyunun bu konudan haberi yok.
Belki hâlâ çocuğunun elektrik mühendisi olmasını isteyenler vardır aranızda. Şu sıralar, ulusal medyamız böyle bir konuya ilgi göstermek yerine; yani, ülkedeki uzman yetiştirme politikasını temelden sarsan böyle bir konuya ilgi göstermek yerine, neredeyse her ilçede öğretmensiz, öğretim üyesiz üniversiteler, fakülteler, mühendislik bölümleri açılmasını destekliyor, alkışlıyor.
Yani, kalite gibi bir sorunumuz yok. Üniversiteler açılıyor, onlar bize yetiyor isim olarak. Mühendislik erozyona uğrayabilir, statü olarak; onun da bir önemi yok; ama, üniversiteleri açmamız yeterli.
Şimdi, bu halimizle, Avrupa Birliği'ne girme çabalarının şampiyonluğunu yapıyorlar. Avrupa Birliği gibi bir olay, hayatın her alanında kalite gerektiren ve o kaliteyle devlerle rekabet edeceğinizi bilmenizi gerektiren bir olaydır. Siz, bu sürecin daha başında tuş olursunuz. Böyle politikalarla daha bu sürecin başında tuş olursunuz; ama, büyük medyamız bunu görmemekte ısrar ediyor; bir zaman sonra, muhtemelen, dışarıdan uzman mühendis ve mimarlar ithal etmek durumunda kaldığımızda görecekler.
Demokrasiden söz ediyoruz, sözü iki de bir medyaya getiriyoruz; neden? Ülkemizde, halkın ve sivil örgütlerin karar alma mekanizmalarına, ülkenin yönetimine katılması için bir tek kabaca yöntem var. Dört vılda ya da beş yılda bir önümüze sunulan parti ya da adav listelerine gidip oy vermek. Bunun dışında, şu anda, geçerli olan, mümkün olan başka bir yöntem yok. Şimdi, medyanın varlığı, doğru çalışabildiği takdirde, halkın ve sivil örgütlerin ve benzeri odakların düşüncelerinin karar alma mekanizmalarına yansıtı- labilmesini sağlayacak bir olaydır; ama, sadece, sağlayabilecek dive- biliyoruz. Bugün böyle çalıştığını söylememiz mümkün değil.
Böylesi önemli bir görevi, medya tekellerinin hâkim olduğu -bir kısmı resmî bir kısmı özel- bir ortamdan beklememiz çok zor. Ben, uzatmayıp sadece bu inisiyatiften, Bağımsız iletişim Ağı'ndan ne beklediğimizi buradan geçerek söylemeye çalışayım. Şimdi, Bağımsız iletişim Ağı'nın, eğer buradan, sizlerden öyle bir irade çıkabilirse, medya tekellerinin karşısından önemli bir medya odağı oluşturabileceği kanısındayız.
Önemli bir objektif habercilik odağı oluşturabileceği kanısındayız. Onlarla kendi problemleri nedeniyle mücadele edebilecek bir odak oluşturabileceği kanısındayız.
Bunun, ülkede demokrasinin gelişimine, demokrasi mücadelesine çok önemli katkılarda bulunabileceği, birlikteliğin bağımsızlığını koruyabilmesi, objektif habercilik, insan haklan ve demokrasi konularında duyarlılığını sürdürebilmesi için de kendi içinde demokratik ve katılımcı bir işleyiş sağlamasının zorunlu olduğu düşüncesindeyiz.
Katılımcılığın diğer bir önemli şartının da, kendi dışındaki demokrasi güçleri ile yerel ya da ulusal planda bir dayanışma sağlaması olduğu düşüncesindeyiz.
Böyle bir dayanışma anlamında, biz, TMMOB olarak, üzerimize düşen görevi yine yerine getirmeye çalışacağız, içinde yer almaya çalışmamız ayrı. Şöyle bir yanlış anlamayı önlemek için kısaca söylemek istiyorum: Biz, bövle bir inisiyatife hamilik yapmaya çalışmıyoruz, sadece, kendimize kolaylaştırıcı bir rol biçmeye çalışıyoruz; ama, haber alan, haber veren, Türkiye ölçeğinde çok zengin bilgi üretiminde bulunan bir kuruluş olarak da böyle bir inisiyatifin içinde yer alabileceğimiz kanısındayız.
Beni dinlediğiniz için teşekkür ederim, hepinize başarılar dilerim. (Alkışlar) (NT/BA)