Zübeyde Kılıç'ın Eğitim-Sen Başkanı sıfatıyla YÖK'ün "katsayıları sıfırlama kararı" üzerine demecini okudum. O sabah uyandığımda haberlerde YÖK'ün "katsayıları" kaldırdığı haberini izlemiş ve güne yepyeni umutlarla başlamıştım. Fakat işyerine geldiğimde Özgürlükçü Sol'un facebook grubunda Eğitim-Sen adına Zübeyde hanımın açıklaması haberini gördüğümde kan beynime sıçradı.
Bir meslek lisesi mezunu olarak, istemeyerek girmek zorunda kaldığı bölümü 7 senede bitirememiş bir üniversite öğrencisi olarak, ve 7 yıl boyunca ikinci öğretim programına her yıl kucak dolusu haraç ödemiş ve öğrenim kredilerini geri ödemeye başlamış, bir yandan bir işte çalışıp bu ekonomik dertlerle uğraşıp bir yandan okuldaki sınavlarla boğuşan, gelecekle ilgili hiçbir ideali olamayan bir "loser" olarak garip bir "umut"la başlamıştım güne. Hani ÖDP'nin bir sloganı vardı "Öfkeni umuda dönüştür" diye. İşte yollarımızın uzunca yıllar ÖDP'de kesiştiği ve hatta Özgürlükçü Sol Hareket'te de kesiştiği bu ablamızın açıklamasını duyunca bir anda "umudum öfkeye dönüştü". Demek ki bir terslik vardı bu açıklamada. O gün boyunca gazetelerin ilgili haberlerinin altında Eğitim-Sen üyesi olduğunu söyleyen birçok okurun tepki yorumlarını okudum.
Poltik bir karar!
Zübeyde hanım "YÖK'ün bu kararı politiktir" demişti. Evet doğru politik bir karardır, daha önce Kemal Gürüz'ün başkanlığı dönemindeki alınan karar ne kadar politik ise bu da o kadar politiktir. Politik kararlar da birkaç şekilde alınabilir: Mesela "ön açıcı" ve "engelleyici" olarak. Şimdi alınan kararı tartışmak da fayda var "ön açıcımı "engelleyici" mİ?
Eğitim hakkı da en temel insan haklarından biridir. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin 26. Maddesi'nde de "Herkes eğitim hakkına sahiptir. Eğitim, en azından ilk ve temel eğitim aşamasında parasızdır. İlköğretim zorunludur. Teknik ve mesleksel eğitim herkese açıktır. Yüksek öğretim, yeteneklerine göre herkese tam bir eşitlikle açık olmalıdır." diye güvence altına alınmış. Bırakın şunu bunu "engelleyici" olan 10 yıldır uygulanan "katsayı"lar aslında "insan hakkı" ihlalidir.
Bir meslek lisesi mezunu lisans eğitimini ancak sadece "Teknik Eğitim Fakülteleri"nde görebiliyor. Bunun dışında kendi bölümüyle alakalı mühendislik fakülteleri bile alan dışı gözüküyordu. Yani düz lise mezunu eline "Avometre" (direnç, akım, gerilim ölçme aleti) almamış bir öğrenci Sayısal mezunu ise Elektrik Mühendisliği'ne rahatça puanı kırılmadan girebiliyor, meslek ve teknik liselerin elektrik bölümü mezunu sayısal alanda sınava giren öğrenciler ise ÖSS Türkiye Birincisi olsa dahi ek puanları kırıldığından Elektrik Mühendisliği bölümüne giremiyorlardı.
Katsayı sorun değil miymiş?
Şimdi dönelim Zübeyde Kılıç'ın demecine; "YÖK'ün meslek liseleri için sorun teşkil etmeyen katsayı hakkında kararlar alması düşündürücüdür. Sorun kat sayı değildir. Meslek liselerinin başka problemleri vardır. Bunlar başta eğitime dair problemlerdir. Eğitimin yapıldığı binalar problemlidir."
'Sorun teşkil etmiyor'muş. Evet 'meslek liseleri üniversiteye gitmesinler, zaten hepsi gariban çocukları, otursunlar kıçlarının üzerlerinde sanayi de torna başında asgari ücrete talim etsinler, ömürleri boyunca babaları gibi "İşçisin sen işçi kal" diye mırıldansınlar gibi bir düşünceye sahipseniz zaten meslek liselerinin sorunu değildir katsayı-matsayı... Ama Eğitim-Sen başkanı sanırım böyle bir düşünceye sahip değildir. Yani en azından yukardaki bahsettiğim alan içi- alan dışı katsayı adaletsizliğinden haberi vardır. Yani onu da geçtim "Anadilde eğitim hakları"nı tüzüğünde savunuyor diye kapatılma davası ile boğuşmuş bir sendikanın başkanı sanırım yukardaki söylediğim 26. Maddeyi de savunması gerekir doğal olarak değil mi?
Zaten Türkiye'de son 4 yıldır tavan yapmış bir şekilde sanal gündemlerde kutuplaşmaktan arka plandaki gerçekleri göremeyecek kadar 'kör'leştik sanırım. Hani Ufuk Uras devamlı şu fıkrayı anlatırdı: Adamın biri bisikletle sınırdan geçiyormuş, hep kontrol ediyorlarmış iki poşet içi dolu taşla her gün sınırı aşıyormuş. Gümrük memurlarından biri emekli olunca sormuş "Sen her gün bir şey kaçırıyordun sanki ama bir türlü de çözemedik ne yaptığını" diye. Bisikletli adam da ona şöyle demiş "Aslında her gün başka bir bisikletle geçiyordum, siz torbadaki taşlara odaklandığınızdan bisikletten şüphelenmiyordunuz".
Meslek liselilerin haklarını savunun
Şimdi biz de 28 Şubat'tan beri "Türban" ve "İmam Hatip" liselerine odaklandığımızdan arkadaki gerçeği göremiyoruz. Üniversiteler 90'ların başlarından beri uygulanagelen neoliberal eğitim politikaları ile sermayenin planları doğrultusunda yeniden şekillendirildi. Sermaye ucuz-nitelikli işgücü istiyordu, onun için meslek liselerinden mezun olanlar hemen sanayicilerin kucağına düşmeliydi vakit kaybetmeden. Bununla birlikte eğitim sisteminde gerçekten de bir yap-boz tahtası gibi son 15 yıldır o kadar oynandı ki onun için eğitim alanında yapısal bir 'kriz' olduğu gerçek. İmam Hatip liseleri mezunları ise bu yapısal 'kriz'de bir piyon sadece, ama çoğu kez 'vezir' rolünü aldığı da başka bir gerçek.
Meslek liseliler gerçekten zar zor üniversitede "teknik eğitim fakülteleri"ni kazanıp mezun olsalar da sorunları bitmiyor. Çünkü KPSS'den geçip iyi puanlar da alsalar teknik öğretmen olarak atanmaları çok zor çünkü kadrolar dolu. Hatta bazı yıllar hiç atama dahi olmuyor. Sanayi piyasasına yönelen teknik öğretmenler, statülerinin olmadığını görerek boşa harcanmış üniversite yıllarına yanıyorlar. Piyasanın da işine geliyor bu. Nitelikli, lisans eğitimi görmüş bu teknik öğretmenleri bir adet mühendisin altına verip ucuz 'mühendis' niyetine çalıştırıyorlar.
Zübeyde hanımın açıklaması okunduğunda 28 Şubat sürecinde Kemal Gürüz başkanlığı döneminde YÖK'ün koyduğu bu katsayı barajından memnun olduğunu çıkarmak mümkün. Şimdi benim kafam almıyor. Hem YÖK'e karşısınız hem de 28 Şubat'ta statükocuların karar altına aldığı 'engelleyici' bir düzenlemenin tarafındasınız. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu. Zaten eşit olmayan bir sistemde hiç olmazsa duvarlardan biri yıkılıyor bir umut beliriyor biz gariban meslek liselilerin gözünde. Siz ki "eşitliği, özgürlüğü ve adaleti" savunması gereken bir kurumun başkanı olarak neden böyle statükocu, paranoyak bir ruh halindesiniz. Eğer "laiklik" anlayışınız CHP'ninki gibi bir çarpıklıkta ise lafı eveleyip gevelemeyin, meslek liselere "Astsubay sınavlarına girin de 'laik'iğimizi müdafaa edin" deyiniz. Son olarak şunu unutmayın "üzümden şarap yapılıyor diye üzüm üretimi yasaklansa, sirkeyi nasıl yapacaksınız?". Yani eğitim alan 'İmam hatip lisesi, meslek lisesi, Anadolu lisesi, düz lise, süper lise, özel liseye de gitse "insan"dır. "Başka bir Dünya"yı da ancak 'insan'ı özgürleştirerek kurabilirsiniz.
_________________________________
Not: Bu yazıyı yazan meslek lisesi mezunu Teknik Eğitim Fakültesi öğrencisi biri olduğu için yazı oldukça dağınık olmuş olabilir. Ondan da 'formal' bir eğitim alamamasına neden olan sistem utansın