Wall Street'te "Birlikte İşgal Et" eylemine her ne kadar Tahrir Meydanı eylemleri esin kaynağı oldu gibi görünse de 30 Kasım 1999 tarihine geri dönüp bakmak gerekiyor.
30 Kasım 1999 tarihinde on binlerce sıradan insan Amerika Seattle da sokaklara dökülerek Dünya Ticaret Merkezi ile simgeleşen Kapitalizmi ve onun küresel örgütlenişini protesto ediyorlardı.
Üstelik Amerikalı bir sosyal bilimci olan Francis Fukuyama'nın The National Interest dergisinde "Tarihin sonu mu?" adlı o pek ünlü makalesini yayınlamasının üzerinden henüz 10 yıl geçmişti.
Ne diyordu Fukuyama; soğuk savaş sonrasının dünyasında, artık kapitalizmin karşısında durabilecek karşıt bir ideolojinin kalmadığına işaret ederek tarihin sonunun geldiğini söylüyor, tarihin geldiği bu son aşamanın ise ekonomik ve siyasal liberalizm olduğunu iddia ediyordu. Ve bu düzenin insan doğasına en uygun yaşama biçimini ve toplumsal düzeni sağladığını ileri sürüyordu.
10 yıl sonra 1999 yılında, Fukuyama'nın memleketi Amerika'nın Seattle eyaletinde dünyanın farklı yerlerinden gelip toplanan birbirinden çok farklı gruplar (sendikacılar, çevreciler, insan hakları aktivistleri, çiftçiler, öğrenciler, aydınlar vs) büyük şirketlerin çıkarlarını her koşulda insanların ve doğanın çıkarlarına üstün tutan kapitalizme karşı DTÖ' açılış toplantısı öncesi büyük bir eylem gerçekleştiriyorlardı.
Eylem sonrası, Noam Chomsky ise şöyle diyordu; "Dünya Ticaret Örgütü protestolarında "halkın gücünün" son derece başarılı bir biçimde ortaya konması, açık ve dürüst değiş tokuşa dayalı, ulaşılabilir hedefler ve beklentilerin dikkatle değerlendirilmesiyle yönünü belirleyen, adanmışlık ve ısrarla sürdürülen uzun vadeli düşünülmüş eğitsel ve örgütsel çabaların etkili olduğunun çarpıcı bir kanıtıdır. Dayanışma ruhuyla birbirine bağlı ve diğerlerinin kaygılarını anlayan farklı unsurlardan oluşan dünya çapında özgün halk hareketlerini kurmanın yolu budur. ... Seattle da olup bitenler, asla sona ermeyecek olan özgürlük ve adalet alanlarını genişletme çabasında ileriye doğru atılacak büyük bir adım için ciddi fırsatlar sunuyor" (Danaher, K ve Burbach R; 2004)
Dolayısıyla, Wall Street'te "Birlikte İşgal Et" eyleminin gerekçelerini doğrudan ne son yıllarda ortaya çıkan ekonomik, finansal krize ne de Arap Baharı diye adlandırılan toplumsal olaylara bağlamamak gerekir.
Kuşkusuz finans kapitalin son yıllarda ulaştığı hacim yüzde 99'la ifade edilen halk kesimleri için doğrudan bir yıkım anlamına gelmektedir.
Örneğin, 2001 yılı itibariyle dünya toplam döviz rezervi miktarı ise yaklaşık 1.9 trilyon dolardır. Dünya döviz piyasalarındaki bir günlük işlem hacmi ise 1.2 trilyon dolardır. Oysa, 1970'lerde bu rakam sadece 18 milyar dolardı. Bu demektir ki döviz piyasalarındaki günlük işlem hacminde son 30 yılda yaklaşık 67 katlık bir artış meydana gelmiştir.
Bu miktara, spot, forward, forex swaps, currency swaps, options ve dövize bağlı menkul kıymet değişimleri de dahil edildiğinde mali piyasalardaki günlük işlem hacmi 1.286 trilyon dolar yıllık ise 308.6 trilyon dolara ulaşmaktadır.
Başka bir ifade ile dünya döviz rezervlerinin tamamına yakın bir işlem yaklaşık bir buçuk günde döviz piyasalarında işlem görmekte ve günlük yaklaşık 1.286 trilyon dolarlık finansal araçlar ticaretine karşılık, günlük sadece 32.08 milyar dolarlık bir reel ticaret bulunmaktadır.
Yani günlük para ticareti, günlük mal ticaretinin yaklaşık 40 katına ulaşmaktadır.
Öyle ki global piyasalar, bir tarafta üretilmiş mal ve hizmetlerin ticaretinin yapıldığı reel ekonomi, diğer tarafta ise para tüccarları ile spekülatörlerin yer aldığı kumarhane dünyası şeklinde ikili bir yapı göstermektedir. (AKDİŞ; 2004)
Bu durum, çok kaba bir ifadeyle, kapitalizm ruhunu oluşturan, "en kısa sürede, her şeye rağmen, en yüksek karı" elde etme amacının 2000'li yıllarda geldiği aşamayı çok açık bir şekilde ifade etmektedir.
Finans kapitalin ulaştığı bu hacim ve mali piyasalarda yapılan spekülasyonlar Meksika, Güney Asya, Brezilya, Rusya başta olmak üzere Avrupa, ABD de ve tüm dünyada büyük halk kitlelerinin iktisadi ve sosyal çöküntüsünün ana nedenidir.
İşte 1999 yılında, kapitalizmin simgelerinden Dünya Ticaret Örgütü ile ilgili eylemler de 2011 yılında Wall Street eylemleri de kapitalizme, finans oligarşiye ve onun yarattığı yıkım ve vahşete yeniden bir başkaldırı eylemleridir.
Oysa özellikle 1980 yılların sonlarından itibaren tek kutuplu dünya görüntüsü üzerine kurulmaya çalışılan "yeni dünya düzeni" kavramı peşi sıra kendi ideolojisini de pekiştiriyordu. "Neo -individualizm"
Neo -individualizm ile bireyin tarihte ikinci keşfinden söz ediliyor ve bu yeni bireyin, ideolojilerin zihinsel ve davranışsal tüm hegomonyasından kurtulmuş, yerleşik düzene kafa tutan bir bireyliğin yerini, yerleşik düzenle her uzlaşmayı erdem sayan yeni bir bireyliğe bıraktığı iddia ediliyordu.
İdeolojilerin sonu teorileri ile ilişkilendirilen bu yeni bireycilik tanımı ile kitlesellikten tamamen arındırılmış, apolitik, benmerkezci yeni bir bireycilik ideolojisi kuruluyordu.
Bu durumu 1980'li yıllar sonrasında ABD güdümünde yeniden kurulan ve bugün yenidünya düzeni diye adlandırılan kavramın içinde görebiliriz. Öyle ki, artık 1980'li yıllar sonrası tüm bağımlı resmi ideolojilerde benimsenen ekonomik ve sosyal neo-liberalizm ve onun yarattığı Neo -individualizm di. Ve artık bu homojenleştirilmiş ve bağımlılaştırılmış yeni bireyciliğin söylemi de (ona atfedilen söylem) "Elveda Başkaldırı" dı.
Tarihte ikinci kez keşfinden bahsedilen bu yeni birey, kendini geliştirdikçe yerleşik düzenin tüm katmanları ile en üst düzeyde uyum sağlayacak, bu süreçte kendini gerçekleştirerek ve nihai refah ve mutluluğa ulaşacaktı.
Nitekim, 80 yılların sonlarından itibaren ABD de üretilip dünyaya pazarlanan, "kişisel gelişim" kitapları bu uyumlu, entegre "bireyin" yaratılmasının eğitim programlarıdır.
Bireycilik ideoloji üzerine inşa edilen bu sitemin bireyi getirdiği bugünkü nokta ise, sadece ABD de resmi verilere göre 14 milyon işsiz, sigortasız, evleri haciz edilmiş, şaşkın ve öfkeli insanlardır.
Wall Street eylemi de benzeri tüm eylemler gibi haklı ve somut talepler etrafında örgütlenmiş somut bir başkaldırıdır. Tahrir Meydanından belki de tek farkı, tarihsel arka planı gereği birey olmayı başarmış (bireyselleşmiş) insanların bu bilinç düzeyiyle gerçekleştirdiği eylemin örgütlenme biçimidir.
Şimdi geleceğe bakarak sormak gerekir, 68 ruhunun bir daha geri gelmemek üzere sona erdiğini söyleyip, "Elveda başkaldırı" diyenler Kapitalizmin kalbinden yükselen ve 21. Yüzyılı ateşleyen bu başkaldırı karşısında ne yapabilirler.
Hiçbir şey. (ABK/HK)
Kaynaklar:
Akdiş Muhammet (2004), "Kısa Vadeli Sermaye Hareketlerinin Yol Açtığı Finansal Krizler ve Bu Krizleri Önlemede Kullanılacak Araçlar: Tobin Vergisi", Active Bankacılık ve Finans Dergisi, Yıl: 6, Sayı: 36 (Mayıs-Haziran/2004), s: 26-48
Danaher K ve Burbach R (2004), "Hadi Bunu Küreselleştirin", Çev: Özlem Dalkıran, Metis Yayınları
Özkök Ertuğrul (1987), "Elveda Başkaldırı", Afa Yayıncılık, İstanbul