Hapishaneler inşası ile övünerek aydınlarını hapiste süründüren ve böylece demokrasi üreten bir ülkede yaşamak nasıl bir şeydir?
Faili meçhul cinayetlerin hesap soracağını söylemekle yetinen, sonra unutan ve soramadığı hesaplar yüzünden insanların yaşamlarını faili meçhul infazlara terk eden ülkenin geleceği nedir?
Yaşarken hapishanelere attığımız şairlerimizi, ölünce çok seviyoruz. Ölümünün 47. yılında Nâzım Hikmet'i andık. Onu artık herkes çok seviyor, şiirleri dilden düşmüyor. Nâzım'ı öldüren, hapislerde geçen hayatından geriye kalan acıları değil midir?
Sürüm sürüm süründürdüğümüz şairler, bu gün bizleri, şiirleriyle yargılıyor.
Bu ülkenin şairleri, aslında dünyanın yargıçlarıdır. Yaşamın yargıçları, şairlerdir. Hakkımızda hüküm verenlerdir. Onlar hayatı değiştirenlerdir... Bir kaç satırla, birkaç cümleyle... Bir şiirle değiştirdikleri hayatımızdır aslında bize bıraktıkları...
1902 doğumlu şair Nâzım Hikmet, 3 Haziran 1963'de Moskova'da öldü.
Nâzım Hikmet, 29 Ağustos 1938 tarihinde "Harp Okulu" ve "Donanma" davalarından yargılanıp toplam 28 yıl 4 ay hapse mahkûm edildi.
İhbar üzerine yapılan aramada Deniz Harp Okulunda ve donanmada bazı subay ve astsubayların dolaplarında Nâzım Hikmet'in kitapları bulunmuş... Bu yüzden Ömer Deniz ile şair A.Kadir ( Abdülkadir Meriçboyu) dâhil 21 askeri öğrenci de tutuklanmıştı. Çünkü Savcı Şerif Budak yazdığı iddianameyle, Şair Nâzım Hikmet'i Kara Harp okulunda komünizm propagandası yapmak ve öğrencileri ihtilal yapmaya kışkırtmakla suçlamıştı.
Şairin avukatları Fuat Ömer Keskinoğlu ve Saffet Nezihi Bölükbaşı...29 Mart 1938'de Nâzım Hikmet Askeri Ceza Kanunu'nun "askeri şahısları amire ve mafevke (üste) itaatsizliğe veya mukavemete veyahut fiilen taarruza sevk ve tahrik" suçundan 15 yıl ağır hapse mahkûm olur ve bu ceza 28 Mayısta Askeri Temyiz Mahkemesinde onanır.
Temmuz ayına doğru yine İstanbul Deniz Harp Okulunda bazı subayların dolaplarında Nâzım Hikmet'in kitapları bulunur ve bazı sivillerle birlikte 26 kişi tutuklanır. Şair, bu olaydan da sorumlu tutulur ve Silivri açıklarında demirlemiş olan Erkin denizaltısına konulur. Hakkında düzenlenen iddianamenin temeli, Yavuz Zırhlısı topçu başçavuşu Hamdi Alevdaş'ın ifadesidir. Başçavuş ifadesinde, şairin kendisine " Rus isyanını da bir bahriye gediklisi başçavuşu tarafından yapıldı" dediğini iddia eder. Bu ifade üzerine "donanmayı isyana teşvikle" suçlanan şair önce 20 yıla mahkûm olur, sonra da tasdik edilen 15 yıllık cezasıyla birleştirilerek toplam 28 yıl dört ay hapse mahkûm edilir.
Nâzım Hikmet'le birlikte Hikmet Kıvılcımlı 16 yıl, Kemal Tahir ve Kerim Korcan'da 15 yıl hapis cezasına çarptırılır. 29 Aralıkta verilen ceza onanır.
Yıllar hapishanelerde geçer ve şairin deyimiyle artık yıl ne 1938 ne de 1945'dir...19 Ağustos 1949 tarihinde Bursa Hapishanesinde Nâzım Hikmet'le iki kez görüşen Ahmet Emin Yalman "Tevfik Fikret ve Nâzım Hikmet" başlıklı yazısında "adli bakımdan da milli bakımdan da haksız olarak zindanlarda süründürüldüğünü" kamuoyuna duyurur. Avukatı Mehmet Ali Sebük, Nâzım'ın suçsuzluğunu Vatan gazetesinde yayınlanan on makalesinde kanıtlar ve Meclise "özel af" dilekçesi verir.
Şair Nâzım Hikmet'in affı için girişimler başlar. Şair 4 Nisan 1950'de açılık grevine başlar ve İstanbul Sultanahmet Cezaevine nakledilir. Onu desteklemek için Orhan Veli Kanık, Melih Cevdet Anday ve Oktay Rifat üç günlük açlık grevi yaparlar. Annesi Celile Hanım Galata Köprüsünde oğlu için imza kampanyası başlatır. (Cumhuriyet Ansiklopedisi 1923-1940 1. cilt YKY. İstanbul 5 Basım Şubat 2005. Sayfa 302-303)
O yıllarda Bazı "aydınlarımız" ise Nâzım Hikmet cezaevinden çıksın istemezler. Çünkü onlar vatanperverdir, Nâzım Hikmet ise vatan haini... Demokrat Parti Nâzımın affını sağlayan bir kanun çıkaramaz ama af kapsamı dışında kalanların cezalarının indirimini sağlayan bir maddeyi Meclis af kanuna ekler. Nâzım Hikmet ceza indiriminden yararlanır ve 15 Temmuz 1950 tarihinde hapisten çıkar.
Şairlerini hapse atan, yazarlarını yargılayan, şiirleri yasaklayan bir ülkenin çocukları olarak, Nâzım'ın şiirlerinin, kitaplarının okunmasının ve bulundurulmasının suç sayıldığı yıllarda büyüdük. Şiirlerin yargılanmasına, şairlerin komünistliklerine onlara çektirilen acılara ve ölümlere tanık olduk. Böyle okuduk, büyüdük. İnsanları kestirmeden ifade ile evinde "çok sayıda ele geçen sol içerikli yayınlar" nedeniyle yargıladıkları yıllarda kendi suçumuzu da biliyorduk.
Nâzım Hikmet, dünyanın en büyük şairlerinden... Memleket sevgisinin ta kendisidir şiirleri...
"Tanya,
senin memleketini sevdiğin kadar
ben de seviyorum memleketimi.
Sen komsamolkaydın, genç komünisttin.
ben 42 yaşında ihtiyar komünist,
sen Rus, ben Türk,
ama ikimiz de komünistiz.
Seni astılar memleketini sevdiğin için,
ben memleketimi sevdiğim için hapisteyim"
Nâzım Hikmet yaşıyor...
İnsanların sözlerinde, sevinçlerinde, hüzünlerinde ve kısacası yaşamlarında, şair Nâzım Hikmet'ten birkaç satır mutlaka hayat buluyor. Şiirin birkaç dizesini söyleyiveriyorlar... O şiirlerin şairinin kim olduğunu bilmeseler de...
Gerçekten Nâzım Hikmet memleket, memleket Nâzım Hikmet. (Fİ/TK)