Netflix’in iki hafta önce yayına giren mini dizisi “Yaratılan”, 19’ncu yüzyıl Osmanlı’sında bir Frankenstein anlatısı vaat ediyor. Çağan Irmak’ın yönettiği dizide, Mary Shelley’nin kült romanındaki Victor Frankenstein’a ‘Ziya’ karakteriyle Taner Ölmez, Yaratık karakterine ise ‘İhsan Hoca’ karakteriyle Erkan Kolçak Köstendil hayat veriyor.
Uyarlamada hikâyenin aslına oldukça sadık kalınmış; Bursa’da varlıklı bir ailede doğup büyüyen Ziya’nın babası Muzaffer (Engin Benli) yaşadığı döneme göre modern sayılan bir hekimdir. Babasının da etkisiyle küçüklüğünden beri tıbba merakı olan Ziya, annesini kaybetmiş Asiye’nin ailesine evlatlık olarak gelmesinden sonra ölüm gerçeğiyle tanışır.
Toprak Asiye’nin annesini almıştır ve geri vermemiştir.
Ziya’nın ölümle tanışıklığına öfke ve isyan duyguları eşlik etmeye başlar. Artık Ziya’nın amacı ölüme meydan okumak, ölüyü diriltmek, yeniden yaratmaktır.
Bunun için çok sevdiği Asiye’yi geride bırakıp İstanbul’a tıp okumaya gider, ancak bu durum bir maskedir, asıl amacı “Kitabı-ı Kıyam”ı yani yaradılış kitabını bulmaktır. Rivayete göre gerçekliği dahi şaibeli olan bu kitapta insan yaratmanın sırrı saklıdır.
Dizinin devamında Ziya’nın İstanbul macerası başlar, yenilik karşıtı tıbbiyede barınamaz, ‘kaçık profesör’ İhsan Hocayla tanışır ve “Kitab-ı Kıyam”ı bulur.
Başarılı atmosfer
Yazının bundan sonrası diziye dair sürpriz gelişmeleri açık edebilir.
Yaratılan, ilk anından itibaren İhsan Oktay Anar kitaplarını anımsatan atmosferiyle dikkatleri topluyor. 19’ncu yüzyıl Osmanlı’sıyla birleşen puslu hava, korku – gerilim teması için biçilmiş kaftan. Ziya’nın okulu olarak ise tıbbiye olarak kullanıldığı dönemlerde, araştırmalar için Karacaahmet Mezarlığı’ndan ceset getirildiği efsaneleriyle ünlü Haydarpaşa Lisesi seçilmiş. Bu atmosferin içinde sivrilerek göze batan ilk şey Taner Ölmez’in (Ziya) abartılı oyunculuğu.
Tanıdık oyunculuk
Dizide dâhi olarak tasvir edilmek istenen Ziya’nın bu hali izleyiciye tanıdık geliyor. Taner Ölmez, otizmli bir doktoru canlandırdığı “Mucize Doktor”daki rolünü “Yaratılan”da da sürdürüyor. Karakterin gelişimine baktığımızdaysa İhsan’la tanışana kadar asilikten çok hazır cevap diyebileceğimiz şımarık erkek çocuklarına has bir özelliği var. İhsan’la tanışıp “Kıyam Kitabı”nı bulduktan sonraysa bir anda hırstan gözü dönmüş dâhi personasına bürünüyor. Ancak bu hırsı oluşturan nedenler yani Ziya’nın Prometheus’luğa giden yolu çok yüzeysel aktarılmış. Asiye’nin annesinin ölümü, kendi annesinin ölümü, bilime ve mistisizme olan merakı ve bunların karakterine yansımalarına dair bilgiler oldukça sığ.
İzleyiciyi yakalayamıyor
Fransa’da eğitim alan, döneminin katı ve geleneksel fikirlerine uyum sağlayamayan dâhi profesör İhsan’a Erkan Kolçak Köstendil hayat veriyor. Rol için biçilmiş kaftan denilebilecek bir oyuncu seçimi ancak yine aynı sorun, karakter derinliğinin yeterince iyi işlenmemesi nedeniyle oyuncunun performansı yer yer sönük kalıyor.
Okullar kapalıyken gizlice binada kalacak kadar tıbbiyeye aşık, boş sınıfa hayali dersler verecek kadar tutkulu İhsan, Ziya evine geldikten sonra bir anda pasifleşiyor. Ziya’nın İhsan’ın evinde kitabı ve makineyi bulmasıyla yaşananlar dizinin zirve noktalarından biri olacakken, Ziya’nın altı boş kalan gözü dönmüşlüğü ve hırsı, İhsan’ın anlamsız ürkekliği nedeniyle izleyiciyi yakalayamıyor.
Başarılı referanslar
Irmak’ın dönemin iyi bir portesini çizdiği diziyi, başarısız karakter gelişimlerinin yanı sıra uyarlamanın hakkını veren İslami referanslara yaptığı ince atıflarla izlemek keyif verici. Kuran’daki Secde Suresi’nin dokuzuncu ayetine -‘Sonra onu biçimlendirip ona ruhundan üfledi’- atıfta bulunan sahnede Ziya ellerini keserek İhsan’a “kendi kanından kan” veriyor ve İhsan’ı yeniden yaratıyor. Ancak Ziya’nın yarattığı ‘şey’ İhsan olmuyor.
Irmak, Yaratık’ın çirkinliğini İhsan’da – oldukça absürt bir şekilde – çıkan patlama sonucu, yüzündeki ve vücudundaki yanıklarla tasvir ediyor. Ziya’nın yarattığı ‘şey’e yabancılaşması yine üstünkörü işlenen konulardan. Dizinin bundan sonrasıysa düşen temposuyla melankolik bir Çağan Irmak filmine dönüşüyor.
Trajediden çok ajite edilmiş bir öykü
Dizi Ziya’nın yaşadığı korkuyu, tiksintiyi ya da İhsan’ı bırakmasına neden olacak duygu çatışmalarını aktarmakta zayıf kalıyor. Kendini bir anda terkedilmiş bulan İhsan’ın acısı ve yalnızlığıysa detaylı bir trajediden çok ajite edilmiş bir öykü olarak karşımıza çıkıyor. Yaratık ya da İhsan korkutmuyor, tiksindirmiyor, yalnızca üzüyor ve acıma hissi uyandırıyor.
Irmak, İhsan’ın ‘yaratık’lıktan ‘insan’lığa giden yolunu sosyokültürel süreçlerle beslemek yerine onları dışta bırakarak, filmlerinden de aşina olduğumuz, romantik bir iyi – kötü karşıtlığıyla ele alarak bize melodram yüklü bir Frankenstein anlatısı sunuyor. (ZA/AÖ)