Pek çok diğer yetenek gibi bavul hazırlamak da doğuştan gelmiyor, çalışarak sonradan öğreniliyor. Burada, başarı ya da başarısızlık bavula giren eşyaların ne kadarının el değmeden aynen geri taşındığıyla belirleniyor. Zaman içinde Fatma'yla bu konuda oldukça ustalaştık. Artık ne tatilin ortasında dımdızlak kalmamıza yol açacak kadar hafif ne de sonunda fizyoterapiste gerek duyacak kadar ağır; her yolculuğa uygun farklı bavulları gözümüz kapalı hazırlayabiliyoruz.
En azından hazırlayabiliyorduk. Eh, Melih'in aramıza katılmasıyla bu departmanda da yepyeni bir meydan okumayla karşı karşıya kaldık ve dürüstçe söylemek gerekirse, geçen haftaki deneyimimiz bunun kolayca çözümlenebilecek bir bulmaca olmadığını açıkça ortaya çıkardı.
Bir bagaja beş fil
Şöyle ki, cumartesi sabahı henüz gün aydınlamadan yola çıkmak için bavulları yerleştirmek üzere arabanın bagajını açtığımda imkansız bir göreve soyunduğum hissiyle bir an için de olsa bacaklarım titredi. Nesiller boyunca yazılı olmayan bir anlaşmayla üstlendikleri bu görevi başarıyla yerine getiren her sosyal sınıftan kahraman erkeğin izinden giderek toplam hacmi bagajın kapasitesini fersah fersah geçen paketleri sığdırmam gerekiyordu. Baba olmanın getirdiği olgunluk ve ciddiyetle cesaretimi topladım ve denemelere giriştim.
Eldeki malzemeler şöyleydi: Fatma ve ben bir haftalık tatil için mütevazı sayılacak bir bavulla işimizi bitirmiştik.
Fakat benim onda birim boyutlarındaki Melih için, taşan kaka ve çişlerle beklenmedik şekilde kirlenebileceğinden yaklaşık 20 zıbın, tükürük baloncukları ve ağzından sızan sütleri silmek için 10 tülbent bez, banyo sefası sonrasında kullanılmak üzere iki havlu, çeşitli boylarda battaniyeler, yıkanıp ütülenmiş bir çarşaf, yastık, çoraplar; serin yaz akşamları için hırka ve güneşten korunmak için şapkadan oluşan bir giysi bavulu; tıbbi malzemeler de dahil yolda ihtiyaç duyulacak eşyaları içeren bir çanta; oyuncaklar ve yaklaşık 70 kullanıp atılabilen bebek bezi toplanmıştı.
Dahası, katlansa da küçülmeyen bebek arabası, gün içinde yatabileceği sallangaç, emzirme yastığı, kumsalda UV ışınlarını engelleyecek basit bir çadır ve şişme deniz yüzdürgeci de sırada bekliyordu.
Sonuçta bagaj kapağının üzerine oturmam gerekse de, birkaç denemenin sonunda alın teriyle kazandığım bir zafere imza atmıştım. Bunu annemle paylaştığımda, ben bebekken atılabilen bebek bezi olmadığı için bezleri kaynatmak için bir kazan ve küçük tüp olduğu halde tatile gittiğimizi; üstüne üstlük yol kenarından aldıkları patates çuvalını da bagaj sığdırdıklarını anlattı.
Başarımı küçümsediğini düşünerek "Biz de dönüşte domates ve kavun alacağız!" diye karşılık verdim. Düşünülmeden edilmiş bu sözlerin daha sonra bir felaketin eşiğinden dönmemize yol açacağından habersizdim.
Yazarın yazdığını yap, yaptığını...
Neyse, yola koyulduk. Geçenlerde bebekle seyahatte güvenlik tedbirlerinin öneminden dem vurup, sevgili araba koltuğundan bahsetmiştim.
Yalnız, böyle yapmanın sonsuz yararlarına sadece anne-babaları değil bebekleri de ikna etmek gerektiğini söylemeyi atlamışım. Melih, kendisine uzun uzun araba koltuğunun yararlarından bahsetmeme rağmen zinhar yatay bir pozisyonda emniyet kemeriyle bağlı olarak durmaya razı gelmedi. Bu durumda demokratlığı bir kenara bırakıp, çeşitli taktiklerle onu yorup, sızmasını beklemek suretiyle yol aldık. Ama ne de olsa diktatörler de insan, bebek ağlamasına beş dakikadan fazla dayanmak mümkün değil, dolayısıyla teori pratikle sınanınca yol boyunca zaman zaman güvenlikten taviz verdiğimizi itiraf etmeliyim.
Beslenme, alt değiştirme ve havalanma molaları sevgili Melih'i her seferinde koltuğuna yatması için ikna çalışmalarıyla da uzayınca, dört saatlik yol yedi saate çıktı. Gerçi bunun da ayrı bir tadı var; çok çeşitli benzinliklerde karşılaştığımız bebekli ailelerin sözsüz desteğiyle ilerlerken İstanbul'dan Çanakkale'ye yaptığımız bu epik yolculuğun kişisel tarihime altın harflerle kazınacağından hiç şüphem kalmamıştı. En sonunda hedefe vardığımızda yorgun ama mutluydum.
Tarihi kayıtlar
Her zaman olduğu gibi, bir haftalık tatil göz açıp kapayıncaya kadar geçti. Melih'in açık hava, bol güneş ve dalgaların hışırdamasından oldukça memnun olduğunu gördüm. Gündüzleri bol bol şekerleme yaptı, burnuna soktuğumuz envai çeşit çiçeği kokladı, hamakta yan gelip yattı. Biraz soğuk olduğu için bu defalık sadece ayaklarını denize sokmakla yetindik; başlangıçta ne olduğunu anlamdıysa da ikinci sefer su seviyesi poposuna doğru yaklaşınca bastı yaygarayı.
Ben de bir diğer babalık görevimi yerine getirip bütün bunları kayda geçirmek için çırpınıp durdum. Nasıl annemin zamanından bu yana insanlığın aldığı mesafe sayesinde kazan ve tüp yerine kullan-at bebek bezi dönemine geçildiyse, kayıt yöntemleri de inanılmayacak derecede ilerlemiş bulunuyor. Bir elimde video kamera diğerinde de fotoğraf kamerasıyla dolaşırken, Melih'in yeni yeni çıkarmaya başladığı sesleri de aslına sadık biçimde tarihe geçirmek için ayağımla kontrol edebileceğim bir ses kayıt cihazı almak üzerine düşünmeye başladım.
Yeni bir bavulda görüşmek üzere
Dönüş günü gelip çatınca, mantıklı hiçbir sebep olmamasına rağmen gelirken bagaja sığan bavulların - her zaman olduğu gibi- büyüyüp taştığını fark ettim. Bu yüzden doğuran bavulların bir kısmı -Fatma Melih'le ilgilenmek için arkaya geçtiğinden- ön koltuğa transfer oldu. Yol boyunca onlara Çanakkale domatesi, tarladan yeni çıkmış karpuz, kavun, patlıcan; ünlü peynir helvasından birkaç paket de eklendi. İnsan yanında sevgilisinin yerine bir takım gıdalar otururken seyahat etmeye çok kolay alışamıyor. Bir keresinde boşta bulunup Fatma'nın elini tutacağım diye kolumu yana atıp domatesleri avuçlayınca az daha kaza yapıyordum. Ucuz atlattık diyebilirim.
Sonuçta Melih'in bavulları konusunda biraz indirim yapabileceğimizi anladığımı söylemem lazım. Önümüzdeki yıl bu deneyimden faydalanmayı umuyorum ama o sırada yeni bir insan boyutuna erişeceği için muhtemelen ihtiyaçları farklılaşacak. Mesela bir şekilde kendi kendine ilerlemeye başlayacak, beslenme alanında çok sevdiği anne sütünden başka sulara da yelken açmış olacak, bertaraf etmemiz gereken kakaların boyutu ve içeriği de farklılaşacak.
Anlaşılan ince bagaj yerleştirme tekniklerimi yine kullanmak zorunda kalacağım. O zamana kadar, sol ayak başparmağımla ses kaydı yapabilmeyi mükemmelleştirmeyi de umuyorum.(EÜ/EZÖ)