Ocak ayında Cumhurbaşkanı’nın keyfî kararıyla Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör atanan Melih Bulu, yine Cumhurbaşkanı’nın kararıyla görevden alındı.
Birçoğumuzun ilk tepkisi buna sevinmek oldu doğal olarak. Altı aydır durup dinlenmeden atamayı protesto eden hocalar, öğrenciler, mezunlar ve diğerleri, direnişlerinin istedikleri sonucu getirmiş olmasıyla gurur duyuyordur bugün. Ve haklıdırlar elbette.
Mantık var mı?
Öte yandan Bulu’nun hiçbir zaman atanmaması gereken görevden şimdi alınmış olması sorunun kendisini halletmiş olmuyor.
Bir üniversitenin rektörü neden Cumhurbaşkanı tarafından atansın, neden Cumhurbaşkanı tarafından görevinden alınsın? Cumhurbaşkanı seçilmiş olmak, bir üniversitenin kaderini tayin edecek bilgiye, birikime sahip olmak mı demektir? Buradaki mantık nedir?
İhsan Doğramacı
12 Eylül 1980 darbesi sonrasında YÖK’ün kurulması ve İhsan Doğramacı’nın sırtını askerlere verip üniversiteleri yeniden şekillendirmesinin tek bir nedeni vardı: Bir siyasî çoğulculuk odağını daha ortadan kaldırmak.
Aradan geçen 40 sene zarfında iktidarlar değişti ama hür ve bağımsız düşünme düşmanlığı azalmadı, arttı.
Türkiye’deki otoriterliğin ve tek adamcılığın Kuzey Kore’yi arattığı günümüzde, başımızdakinin hasbelkader doğru bir karar vermiş olmasına sevinmeden önce, bunca yanlış karar vermesini mümkün kılan düzeni sorgulamamız gerekiyor.
Bir toplumda özgürlüğün birincil güvencesi kurumların özerkliğidir. Üniversitelerin özerkliği bu bakımdan titizlikle korunması ve geliştirilmesi gereken bir değerdir.
Fakülte ve bölümlerin açılması, hocaların atanması ve terfi ettirilmesi, tedrisat programlarının ve derslerin hazırlanması merkezî bir odak tarafından değil, üniversiteler ve üniversite bölümleri tarafından yürütülmelidir.
Türkiye’de bunun böyle olmamasının yegâne sebebi, devletin topluma duyduğu güvensizliktir.
Bundan sonrası
Eğer ülkemiz “muasır medeniyet seviyesi”ne ulaşmak istiyorsa, aya gitmek, uçan araba piyasasını ele geçirmek gibi saçmasapan fikirlerle iştigal etmeyi bir kenara bırakıp geleceği kuracak olan yeni nesillerin eğitimini çağdaşlaştırmalıdır.
Melih Bulu büyük bir role soyunmuş olan pek küçük, pek minik bir figürandı. Tarihin çöp yığınında lâyık olduğu yeri bulacak. Bundan sonra ne olacak, bunu düşünmeliyiz.
“Cumhur İttifakı” sonrasında başa geçecek olanlar YÖK’ü kaldırıp üniversitelerin özerkliğini sağlayacaklarını şimdiden taahhüt etmeli, muhalif seçmenler de kendilerinden bunu şimdiden talep etmelidir.
(İCS/NÖ)