“Başladığımda hiçbir şeyim yoktu. Varlığımıza bile izin verilmiyordu, baskınlar oluyordu, suç olarak görülüyordu. Biz Z kuşağıydık, ama devrimciler de bizdik. Peki ne değişti? Hiçbir şey. Şimdi ayrımcılık yapan herkese dava açabiliriz ama kimin buna zamanı var? Bunun yerine ayrımcıları siktir edebiliriz. Ayrımcılığa maruz kalan tüm transların dava açtığını düşünsenize. Tüm hayatlarını dava açarak geçirirlerdi. Ve hayat bunun için çok kısa.” (Roshell Terranova)
Meksika’daki transların tarihsel ve toplumsal mücadelesini anlamak için, hareketin köklerine bakmak ve günümüzde nasıl yankılandığını duymak önemli. Zamanla toplumsal algılar değişse ve kazanılan haklar olsa da translar, Meksika’da yıllar boyunca çeşitli zorluklarla karşı karşıya kaldı. Öyle ki transların maruz kaldığı ayrımcılık, şiddet ve stigmatizasyon, Meksika trans hareketinin merkezinde yer alıyor.
Hareket, özellikle 1980’lerden sonra, LGBTİ+ topluluğu içinde yükselmeye başladı. Transların görünürlüğü günbegün arttı; ancak bu görünürlük beraberinde daha fazla saldırıyı da getirdi. Meksika’daki translar sokakta, işyerlerinde ve sosyal yaşamın birçok alanında dışlanmaya ve şiddete maruz kalmaya devam etti.
Trans hareket
Meksika’da translara tanınan yasal haklar, eyaletlere göre değişiklik gösteriyor. Yüksek Mahkeme’nin cinsiyet kimliğini ve evlilik eşitliğini tanıma kararı translara bazı olanaklar tanısa da bu haklara erişim tüm eyaletlerde eşit değil ve translar hâlâ birçok yasal ve toplumsal engelle karşı karşıya. Özellikle Katolik kilisesinin güçlü etkisi, LGBTİ+ haklarının kapsamının genişlemesi önünde önemli bir engel.
Bu zorluklara rağmen, Meksika'daki trans hareketi büyük bir direnç ve kararlılıkla yoluna devam ediyor. Ülkede, transların hakları için çalışan birçok sivil toplum kuruluşu ve grup bulunuyor.
Meksika trans hareketinin güçlendirici etkisi, medya ve kültürel alanda da hissediliyor. Özellikle son yıllarda, transların hikâyelerini anlatan filmler, belgeseller ve sanat eserleri artış gösteriyor. Bu eserler, çok açık ki trans kimliklerin daha geniş kitlelere ulaşmasını ve toplumsal kabullerinin artmasını sağlıyor.
Kulüp
Bu bağlamda öne çıkan yapımlardan biri de "Casa Roshell" filmi. 2017 yılında Camila José Donoso tarafından yönetilen film, Mexico City’de bulunan Casa Roshell adlı küçük, özel bir kulübün hikâyesini anlatıyor.
Kulüp, translar ve cinsel kimliği ile ilgili deneyimler yaşamak isteyen herkes için güvenli bir alan sunuyor. Trans aktivist ve oyuncu Roshell Terranova tarafından kurulan mekân, bu bağlamda kısmen bar kısmen de bir sivil toplum merkezi olarak işlev görüyor. Filmde gördüğümüz erkeklerin de çoğu, dış dünyada yaşadıkları kimlik baskısından burada kurtuluyor ve özgürce arzularını keşfediyorlar.
Casa Roshell, cinsiyet normlarına meydan okuyan bir mekân olarak, Meksika'daki translar için bir sığınak ve keşif alanı sunuyor. Film, arkada ördüğü incelikli hikâyesiyle bu mekânın içinde akan, dünyadakinden farklı bir günü ve burada buluşan insanların hikâyelerini de izleyiciye sunuyor. Trans kadınların, crossdresserların ve onlara ilgi duyan erkeklerin hikâyeleri, cinsel kimlik ve yönelim tartışmalarını daha derin bir seviyeye taşıyor. Örneğin mekândaki crossdresserlara ve trans kadınlara ilgi duyan erkeklerin neredeyse hepsi, sanki anlaşmışçasına kadınlara “gey olmadıklarını” belirtme ihtiyacı duyuyor. Bu söyleme zorunluluğuna, trans kadınlardan biri şöyle yanıt veriyor: “Sen eşcinsel değilsin. Hâlâ heteroseksüelsin. Sadece dışarıda farklı türde bir kadın olduğunu öğrendin.”
Brezilya’dan bir başka rüzgâr
Film, kulüpteki performanslar kadar aktivistler aracılığıyla trans haklarının ülkedeki tarihine tuttuğu mercekle ise Brezilya’da benzer bir hikâyeyi anlatan "Indianara" filmini akıllara getiriyor.
2019 yapımı film, Brezilyalı trans aktivist Indianara Siqueira'nın hayatını ve mücadelesini konu alıyor. Indianara, Brezilya'daki transların haklarını savunurken, aynı zamanda bir sığınma evini yönetiyor ve transların her türlü tehlikeden korunması için çalışıyor.
Casa Roshell ve Indianara’nın hikâyeleri, farklı coğrafyalarda benzer temalar etrafında dönüyor: Cinsiyet normlarına karşı koyma, güvenli alanlar yaratma ve transların özgürce kendilerini ifade edebileceği mekânlar sağlama.
Bu bağlamda, hem "Casa Roshell" hem de "Indianara" filmleri, transların toplum içinde karşılaştıkları ayrımcılığa ve şiddete karşı verdikleri mücadeleyi, bireysel deneyimler üzerinden ele alarak daha geniş bir toplumsal bağlama oturtuyor. (TY)