Meksika Devrimi, yalnızca bir iktidar değişimini değil; vatandaşlık, toplumsal cinsiyet ve kamusal alanın sınırlarının yeniden çizilmesini de ifade eder. Bu büyük dönüşümün orta yerinde yerel tarihlerde “el coronel Robles” olarak anılan bir isim belirir: Coronel Robles. Bazen arşivlerde, bazen sözlü tarih anlatılarında, bazen de anı mekânlarının diliyle karşımıza çıkan Robles, devrimle birlikte şekillenen “maskülen yurttaşlık”ın, yani yurttaşlığın erkeklik normlarıyla kurduğu güçlü ittifakın cisimleştiği bir örnektir.
Onun yaşamı, militarizmle toplumsal cinsiyet arasında kurulan tarihsel köprüleri yeniden görmemizi sağlar. 1910’da Porfirio Díaz rejimine karşı başlayan ayaklanma, kısa sürede ülke çapında silahlı bir mücadeleye dönüştü; 1917 Anayasası ile toprak, emek, laiklik ve yurttaşlık alanlarında köklü değişimler yaşandı. Devrim yalnızca bir siyasi rejim değişimi değil, aynı zamanda toplumsal cinsiyet düzeninin de sorgulandığı bir laboratuvardı. Robles’in hikâyesi bu laboratuvarın en çarpıcı örneklerinden biri.
Robles, 3 Kasım 1889’da Guerrero’daki Xochipala’da doğdu; 9 Aralık 1984’te yine burada hayatını kaybetti. Çocuk yaşta ata binme ve silah kullanmada ustalaştı; gençliğinde usta bir nişancı ve binici olarak tanındı. 24 yaşına dek doğumda atanan cinsiyetiyle yaşadı; 24’ten ölümüne kadar ise açık kimlikli trans bir erkek olarak yaşadı. Tarihçi Gabriela Cano’nun vurguladığı gibi, burada söz konusu olan “kılık değiştirme” değil, arzunun, özdeşimin ve toplumsal tanınmanın sürekliliğidir.
Sözlü tarih ve yerel basın anlatılarına göre Robles, kimliğini bilinçli bir günlük performansla kurar: Kırsal erkek giyimi, yüz ifadesi ve pozları, beldeki tabanca kılıfı ile tamamlanır. Yerel bir gazetede portresi yayımlanır ve “Zapatista devrimcisi” kimliği bu kanalla meşrulaştırılır. Bazı tanıklıklarda Robles’in kendisine kadın olarak hitap edenleri sertçe uyardığı, hatta kimi saldırılara silahla kendini savunarak karşılık verdiği aktarılır.
Robles orduya 1911-1912 yıllarında katıldığında henüz doğumda atanan cinsiyetiyle kayıtlardadır. 1911 Ağustos-Kasım döneminde Körfez’de petrol şirketlerinden fon toplamakla görevlendirildi. 1913’ten itibaren erkek kimliğiyle yaşadı ve 1913-18’de Zapatista komutanları Salgado, Heliodoro Castillo ve Encarnación Díaz altında savaştı. 1919’da komutasındaki 315 kişiyle Monja de Guerrero’da birleşik yapıya katıldı; 1920’de Obregón’un Agua Prieta ayaklanmasında, 1923’te Delahuerta isyanının bastırılmasında yer alarak folklorik bir istisna değil, operasyonel bir askerî aktör olduğunu gösterdi.
Don/Señor
Savaş sonrası dönemde Robles’in yaşamı, kimliğinin yerelde nasıl karşılandığını gösteren önemli ipuçları taşır. Komşularının ona “Don/Señor” diye hitap etmesi, erkek kıyafetleri, silah taşıma pratiğinin sürmesi ve ilişkilerinde erkek olarak tanınması, sosyal kabulün yalnızca cephe hattıyla sınırlı olmadığını düşündürür.
Devletin Robles’e yaklaşımı başlı başına tartışma konusudur. 1970’te Savunma Bakanlığı onu resmen Devrim Gazisi (veterano) olarak tanır; Meksika Şeref Lejyonu’na kabul edilir. 1973-1974’te Devrimci Liyakat Madalyası (Medalla al mérito revolucionario) ile onurlandırılır. Bu adımlar, trans bir erkeğin kimliğinin kamusal ve kurumsal düzeyde fiilen tanındığına dair ender örnekler sunar. Ne var ki bu tanıma, cinsiyet kimliğinin “kendinde”liğinden ziyade, savaşta sergilenen cesaret, yaralanma izleri ve hizmet sürekliliği üzerinden meşrulaştırılır.
Arşivlerde geçen 1948 tarihli tıbbi raporun anatomiden bilinçli bir susuşla söz etmeden yalnızca yaraları kayıt altına alması bir yandan mahremiyete saygı olarak okunabilir; öte yandan cinsiyetin ancak askerî yararlılık üzerinden konuşulabildiğini de gösterir. Kurumsal tanıma ile toplumsal bellek arasındaki gerilim, Xochipala’nın anı mekânlarında açık biçimde görülür. Bir yandan Robles’in adını taşıyan bir ilkokul, “Coronel Robles” ifadesini kullanarak onun erkek kimliğini işaret eder. Öte yandan kasabadaki küçük müzede “Casa Museo Amelia Robles Ávila” gibi dişil adlandırmalar sürer.
Yaşarken bir kurumun kapısında erkek adıyla onurlandırılan Robles, başka bir mekânda “kadın kahraman” imgesiyle karşılanır. Bu ikilik, kuir-feminist belleğin nasıl parçalara ayrıldığını; kimliğin farklı sahnelerde farklı dillerle yeniden yazıldığını gösterir. Robles’in hikâyesini feminist ve kuir tarih açısından önemli kılan, işte bu “kategori krizi”dir.
Latin Amerika tarihyazımında yaygın bir figür olan “soldadera/kadın savaşçı” imgesi, kadınların devrimlerdeki rollerini görünür kılmak için önemli bir araç olmuştur. Fakat Robles örneği, bu imgenin yetmediğini, hatta kimi zaman trans deneyimi örtükleştirdiğini düşündürür. “Erkek kılığına girmiş savaşçı” gibi indirgemeci anlatılar, Robles’in kendi yaşam pratiğini, yani erkek olarak tanınma ve yaşama talebini geri plana iter. Oysa Robles, askeri yurttaşlık ve cinsiyet kimliği tartışmalarını iç içe geçiren bir kapı aralar: Yurttaşlık erkeklikten mi geçer; geçiyorsa trans erkeklikler bu kapıdan nasıl içeri alınır?
Elbette Robles’i anlatırken, devletin anma pratiklerinin tarih boyunca zikzaklar çizdiğini de teslim etmek gerekir. Bir fotoğraf arşivinde erkek adıyla teşhir edilen bir kahraman, başka bir müze panelinde kadınlaştırılabilir. Mezar taşına düşen bir isim, okul tabelasında bambaşka bir cinsiyetle karşımıza çıkabilir. Bütün bu parçalı temsil, kuir tarihin “bir kez ve ebediyen” sabitlenemeyeceğini; sürekli bir müzakere alanı olduğunu hatırlatır.
Kesişimsellik
Gabriela Cano, Robles’i “erkek kılığı” anlatısına sıkıştırmaz; deneyimini trans maskülenlik–askerî yurttaşlık kesişiminde okur. Kimi metinlerinde “geleneksel erkeksi davranışları benimseyen biri” ifadesi, onu sabit etiketlere hapsetmeme çabasının parçasıdır; güncel literatür ise Robles’i trans bir erkek olarak kavramsallaştırır. Bu yaklaşım, arşiv izleriyle sözlü tarihi buluşturarak modern Meksika’nın cinsiyet rejimini tartışmaya açar ve bize kategorileri genişletmeyi, bellek mekânlarını yakından okumayı, “istisna” sayılan hayatların yapısal boyutlarını görünür kılmayı önerir.
Robles’in biyografisi, LGBTİ+’ların ve feministlerin tarihsel mücadelelerinin sosyalist hareketlerle kurduğu kesişimselliği de hatırlatır. İktidarların insan hakları söylemini LGBTİ+ haklarında askıya alması yeni değildir; Robles örneği, tanınmanın her zaman siyasal bir mücadele alanı olduğunu gösterir. LGBTİ+ hakları, faşizan nefret siyasetlerinin eline bırakılamayacak kadar özgürlükçü, yalnızca liberal haklar çerçevesine sıkıştırılamayacak kadar da toplumsal adalet meselesidir.
Robles’in yolu bize iki şeyi aynı anda söyler. Birincisi, kimliğin tanınması arşiv–madalya–mekân üçgeninde kurulur ve bu tanıma, özellikle trans öznelerde kırılgan bir süreçtir. İkincisi, bu kırılganlık, mücadeleyle, sözle, yazıyla ve dayanışmayla dönüştürülebilir. Devletin bir trans erkeği gazilikle onurlandırması kadar, müze tabelasında kadınlaştıran belleği de görmek; her iki yönüyle konuşmak zorundayız. Çünkü Robles’in hikâyesi, yalnızca bir devrimin siluetini değil, kimliğin tanınması için verilen uzun soluklu mücadelenin de haritasını sunar.
Kaynaklar
- INAH (Instituto Nacional de Antropología e Historia), Meksika Ulusal Antropoloji ve Tarih Enstitüsü.
- CNDH (Comisión Nacional de los Derechos Humanos), Ulusal İnsan Hakları Komisyonu, biyografi dokümanları.
- Cano, Gabriela. “Amelio Robles, andar de soldado viejo. Masculinidad (transgénero).” Debate Feminista.
- Cano, Gabriela. “Amelio Robles, masculinidad (transgénero) en la Revolución mexicana.” belgeler.
(BK/TY)








