Cizre’de uygulanan sokağa çıkma yasaklarının 41. Günü bir binaya top mermisinin isabet etmesi sonucu binanın bodrum katına sığınan 28 kişiden üçü yaşamını kaybetmişti. Takvimler 24 Ocak 2016’yı gösteriyordu.
7 Şubat 2016 gece saatlerinde TRT’nin internet sitesinden yaptığı ve daha sonra kaldırdığı “Güvenlik güçleri Şırnak Cizre'de teröristlerin kontrolündeki bodrum kata girdi. Çatışmada 60'a yakın terörist etkisiz hale getirildi” haberine kadar devam eden bir insanlık dramı yaşandı Cizre’deki bodrumlarda.
Yaşanan dram 15 gün sürdü.
Başvurulmadık yer, makam, kişi kalmadı. Sokağa çıkma yasağının sonlanmasına dair Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) yapılan başvuru reddedildi.
Ambulanslar, gönüllü doktor ve hemşireler bodrumlara yaklaştırılmadı. Yaralıların, 700 metre ileride bekletilen ambulansların olduğu yere gelmesi istendi. Yaralılar belirtilen yerlere taşınırken saldırılar yeniden başlatıldı ve engellendi.
Türkiye AİHM’in sokağa çıkma yasağı sırasında yaralananların hastaneye kaldırılması için verdiği tedbir kararlarını uygulamadı.
15 gün, Cizre’deki 3 ayrı binanın bodrumunda sıkışıp kalan insanlar için sızladı yürekler.
Bodrumda sıkışanların yakınları 15 gün, her dakika öldüler, onların yerine.
Cizre’de bulunan kadınlar, “beyaz bayrak” alarak yürüdüler bodrumlara doğru, insanları kurtarmak için, izin verilmedi, engellendi, tutuklandılar.
Bu insanlık dramı yaşanırken medya suskundu, kördü, sağırdı. Medya günlük güneşlikti. Medyada penguen belgeselleri vardı.
Operasyonlar bittikten sonra yakılarak öldürülmüş bedenler bulundu. Öylesine yanmışlardı ki DNA testleri bile zorlukla yapılabiliyordu.
Daha sonra araştırma için giden Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Genel Başkanı Şebnem Korur Fincancı, bodrumlarda çocuk kemiklerine rastlamış, bunu raporlarında belirtmiş ve yapılanlar için “Bu bir soykırım girişimidir” demişti.
Yapılanlar o kadar vahşiceydi ki 16 Mayıs 2016 tarihinde BM (Birleşmiş Milletler) İnsan Hakları Yüksek Komiseri al-Hussein, “Türkiye’nin güneydoğusundaki operasyonlarda silahsız sivillerin vurulduğuna dair raporlar olduğunu” söyledi.
Associated Press’in haberine göre BM, Şırnak’ın Cizre ilçesinde güvenlik güçlerince etrafı sarılmış bodrumlarda mahsur kalan 100’den fazla insanın yakılarak öldürüldüğüne dair raporların da araştırılmasını istedi.
Cizre’deki 3 ayrı binanın bodrumlarında yaşanan insanlık dramını, Cizre Halk Meclisi eş başkanı Mehmet Tunç sayesinde öğrenmiştik. Her fırsatta tarafsız medya ile bağlantı kurarak gelişmeler hakkında bilgi veren ve aynı zamanda yaralılar için yardım isteyen Mehmet Tunç sayesinde yaşanan gerçeklikleri öğrendik.
Bodrum katlarında sıkışıp kalanların isimlerini de ondan öğrenmiştik.
Çaresizce Mehmet Tunç’un verdiği bilgileri izledik 15 gün. Ağladık, dövündük, acıyan yüreklerimizle çaresizliğimize küfürler savurduk.
"Teslim olmayacağız. Bundan herkesin haberi olsun. Beyaz bayraklarla dışarı çıkmayacağız" sözleriyle hafızalara kazınan Cizre Halk Meclisi Eşbaşkanı Mehmet Tunç, bir televizyon programına bağlanarak; “Şu an ölümü bekliyoruz. Bu binanın çökmesiyle insanlık da bu bodrumun altında kalacak” diyerek aslında bugünlerde yaşadıklarımızı işaret ediyordu.
Öldürüleceklerinden kesinlikle emin olan Mehmet Tunç, vasiyeti niteliğinde olan konuşmasında şöyle demişti:
“Gönüllü sağlıkçıların, Cizre'ye gelip bu vahşet bodrumlarındaki yaralıların ve cenazelerin üzerinde analiz yapmaları lazım. Bu saatten sonra bu cenazeler analiz edilmeden hiç bir cenaze defnedilmemeli. AKP yangından mal kaçırır gibi cenazeleri hemen defnetmek istiyor ve yarın öbür gün kendini haklı çıkarmak için mahsus yapıyor. Ve bizim insanlarımız da buna sessiz kalıyor”.
Mehmet Tunç bir konuşmasında; “Şu yaralıların, kan kaybedenlerin kurtarılabilmesi için, kan kaybetmemesi için herkesin Cizre'ye yönelmesi lazım. Tabi kalkmıyorlarsa, insanlığın öldüğünü düşünüyorlarsa da artık kendi bilecekleri iştir" demişti. Bu bir uyarıydı aynı zamanda, gelecek için.
Cizre’de yaşanan vahşetin boyutundan çok, ölenlere “karşı kıyının insanı” muamelesini yapan ülkenin batısında yaşayan insanların sessizliği, yaşananları bir insanlık dramı haline getirmişti.
Eğer sessiz kalmasalardı, en azından izleme zahmeti gösterip, Cizre Halk Meclisi Eşbaşkanı Mehmet Tunç’un, içinde bulunduğu zor koşullara rağmen, dik duruşundan taviz vermeden yaptığı konuşmaları dinleselerdi, bugün yaşadıklarımızı daha iyi anlar, Cizre’de insanlık dramını yaratanların neler yapabileceklerini, daha o günlerde görebilirlerdi.
29 Ekim’de Cumhuriyet Bayramı kutlanırken! Çıkarılan 675 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile, 2 haber ajansı, 10 gazete ve 2 dergi kapatıldı, 1267 akademisyen ve 10.131 çalışan işten çıkarıldı. Üniversite Rektör seçimleri iptal edildi.
30 Ekim’de Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi eş başkanları Fırat Anlı, Gülten Kışanak ve KJA dönem sözcüsü Ayla Akat Ata gözaltına alınıp tutuklandılar.
31 Ekim’de Cumhuriyet gazetesine baskın düzenlendi, aralarında Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurul üyeleri, yönetici ve yazarlarının bulnduğu 15 kişi gözaltına alındı.
Geride muhalefet olarak, birkaç gazete, haber sitesi, HDP ve en son da CHP kaldı!
Şaka gibi geliyor ama gerçek bu.
Keşke Cizre bodrumlarından yükselen çığlıkları duyabilseydik ve Mehmet Tunç’un ders verir gibi yaptığı konuşmaları anlayabilseydik… (NT/HK)