Geçtiğimiz günlerde Kars Sulh Ceza Hakimliği Avesta Yayınları’nın yazarı Andrew Collins olan “Meleklerin Küllerinden-Günahkar Bir Irkın Yasaklanmış Mirası” ve Aram Yayınları’nın yazarı Rojbin Perişan olan “Toprağın Şarkısı” adlı kitapları yasakladı.
Hakimliğin kararında “Meleklerin Küllerinden” kitabı ile ilgili olarak “Kitapta PKK/KCK terör örgütünün nihai hedefi olarak bilinen ve ülkemiz topraklarının da bir kısmını içerisine alarak çizilen sözde kürdistan ülkesinin tarih öncesine dayandığı dolayısıyla günümüz itibariyle PKK/KCK terör örgütünün ve yandaşlarının verdiği mücadelenin haklılığından bahsedildiği, raporda sonuç kısmında belirtilen hususlar dahilinde kürdistan isimli bölgenin ülkemiz sınırları içerisinde bir bölge/yer adı olmadığı…” denmiş.
Kars Sulh Ceza Hakimliğinin “kürdistan isimli bölgenin ülkemiz sınırları içerisinde bir bölge/yer adı olmadığı” ifadesi Kürdistan’ın siyasi konjontür gereği kimi zaman kabul edildiğini, kimi zaman da yok sayıldığını gösteriyor.
Bu kararın basına yayınlanmasından birkaç gün önce, Özge Yayınları tarafından yayımlanan “Kürtler’in ve Kürdistan’ın Görsel Tarihi – Kadim Coğrafyada Tarihin Ayak İzleri” kitabının yazarı tarihçi Mehmet Bayrak ile görüşmüştüm.
Mehmet Bayrak - Pirha
Kürtler ve Kürdistan tarihi, coğrafyası, kültürü, sanatının yok sayılmasına dair sorularıma cevap verirken “Devlet aklı resmi planda ret ve inkarcı, gizli planda itirafçi ve kabulcu” demişti Bayrak. Kitabında Kürtler ve Kürdistan ile ilgili hem yazılı hem de görsel pek çok örneğe yer vermiş olan ve bunların ilk olarak batılı seyyah-misyonerlerce araştırma konusu yapıldığını ifade eden Mehmet Bayrak, devletin kurumlarının politika belirlemek için resmi planda red ve inkar ettiği Kürtler ve Kürdistan ve başka konularla ilgili olarak “makul uzmanlar/araştırmacılara” pek çok çalışma yaptırdığından bahsediyor.
"Atamalı profesörün hazırladığı çalışmalar"
Atatürk döneminin etnopolitika uzmanı ve Şark İlleri Asayiş Müşaviri olan ve Bayrak’ın “atamalı Profesör” alarak nitelindirdiği Hasan Reşit Tankut’un 1928 yılından itibaren gerek Kürtler, gerekse diğer bazı azınlık toplulukları, Aleviler ve diğer dini azınlıklar hakkında “ilgili makamlara sunmak üzere” hazırladığı raporlara dikkat çekiyor.
Yine 1945’te İkinci Dünya Savaşı’nın bitiminden sonra Türkiye’nin yönünü batıya çevirdiğini ve Kürt sorununun “tekrar kapıyı çalacağını bildiklerini” belirterek bunun için, “O dönem Mülkiye Başmüfettişi olan Ahmet Hasip Koylan adında, aslen Kıbrıs Türkü olup 1933’te (Alparslan) Türkeş ile Türk vatandaşlığına geçen mülkiye başmüfettişini, geçmişte Kürdistan’da, Anadolu’nun muhtelif yerlerinde yöneticilik, valilik yapmış bu şahsı görevlendiriyor hükümet. Devlet Kürtlere ve Kürdistana ilişkin bütün önemli belgeleri bunun emrine veriyor.”
"Kürtler'in ve Kürdistan'ın Görsel Tarihi"
Kürt ve Kürdistan tabusu
Bu her iki ismin dışında pek çok başka isme de yaptırılan araştırmalarda Kürtlerin tarihi, Kürdistan tarihi ve diğer pek çok konuda bilgi ve belgenin yer aldığını, ancak resmi ideolojinin hükümranlığından dolayı bütün bu konularda tabular olduğunu ifade ediyor tarihçi Bayrak.
Türkiye’de inkar edilen, yok sayılan Kürt ve Kürdistan ile ilgili pek çok ilk kaynağın batılı araştırmacılar tarafından ortaya çıkarıldığını söylüyor Bayrak. Kitabında da buna dair oldukça ayrıntılı bir liste sunuyor:
“Şunu bir defa unutmayalım ki, aynen Türkoloji gibi, aynen Persoloji gibi, Araboloji gibi bir bütün olarak oryantalizm gibi, Kurdolojinin de babası batıdır. Bu nedenle bu toplumlarda göremeyeceğimiz nice kaynağı öncelikle batı toplumlarında görüyoruz. Bu gezginler bağlamında da yeni memleketlerin toplumların keşfi bağlamında da böyle. İster bilim adına olsun, ister misyonerlik adına olsun, ister yeni kıtaların bağlamında olsun, bu böyle. Benim orada Kürtler ve Kürdistana ilişkin seyahat kitabı yazan ya da yazı yazan gezgin sayısı olarak belirlediğim 250 civarında isim var. Bu 250 ismin en az yüzde 95-97’si batılı.”
"Gezginler Kürtleri anlatıyor"
"Kürtler'in ve Kürdistan'ın Görsel Tarihi"
Heredot’tan Homeros’a, Ksenephon’dan Evliya Çelebiye kadar Anadolu, Mezopotamya ve Kürdistan coğrafyalarını da gezmiş olan gezginlerin, Kürtler ile ve burada yaşayan diğer halklar, etnik ve dini azınlıklarla karşılaşmamasının mümkün olmadığını ifade eden Bayrak, aksine söz konusu gezginlerin kitaplarında daha ilk dönemden itibaren Kürtler ve Kürdistan’ın yer bulduğunu belirtiyor.
Bayrak’ın deyimiyle “Resmi planda ret ve inkarcı, gizli planda itirafçi ve kabulcu” olan devletin ve özel sektörün sansürüne de dikkat çekerek, bu sansürün gravürlere bile yansıdığnı belirtiyor:
"Şark Islahat Planı bilinmeli"
"Kürtler'in ve Kürdistan'ın Görsel Tarihi"
“Resmi ideolojinin her dönem belli, dinsel karakterde ya da sözde milliyetçi karakterde oluşmuş devlet ideolojileri var. Fakat Kürt meselesi konusunda Osmanlı döneminde olmayan tutuculuk ve saptırmalar özellikle İttihat döneminde başlıyor. Osmanlı döneminde başka şeyler var, mutlaka dini eksende. Ama İttihat döneminden sonra hedefe etnodinsel temizlik, tektipleştirme, Türk-İslamlaştırma oturduğu için, bu eksende kültür faaliyetleri, siyasi faaliyetleri yürütülmüş.
Bayrak son olarak hem sansür, red ve inkar’ın hem de bunun sonucunda Hasankeyf’te olduğu tarihi eserlerin tahrip edilmesine ve ortadan kaldırılmasına yol açan bütün bu politikaların, Şark Islahap Planı’nda yer aldığına dikkat çekiyor. (FD)