Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nin (SBF) zarif, kıymetli ve en karizmatik hocası Mehmet Ali Ağaoğulları emekli oldu. Mehmet Ali Hoca, başka bir nedenle değil, vakur duruşuyla yaydığı ulaşılmazlık duygusu ve kendisine duyulan saygı nedeniyle, “Tanrı Hoca” kuşağının okuldaki son temsilcisi gibiydi. Hocamız, yazdığı çok değerli kitaplarla, Fransızca’dan Türkçe’ye yaptığı edebi ve bilimsel çevirilerle, verdiği derslerle sadece SBF’ye değil, bu ülkede oluşturulmuş entelektüel birikime, siyasal düşünceler ve siyasal tarih külliyatına önemli bir katkı yaptı. Her daim genç olduğundan dile getirmeyi pek akıl edemedik ama o da hocaların hocası oldu.
Gelgelelim bu kıymetli Hoca’ya, fakültenin bulunduğu Cebeci kampüsü sınırları içinde, 40 yıl emek verdiği fakültesinin geniş bir amfisinde kendisine yakışır bir veda töreni yapılamadı. Zira Mehmet Ali Ağaoğulları ile vedalaşmak isteyen çok geniş bir meslektaş grubunun -tutarlı olmak adına herhalde- kampüse sokulmayacağı belirtilmişti. Öyle ya, yıllardır kriminalize ederek en nihayetinde Ka-He-Ka’lara tıkıştırılan bu kadar “tehlikeli” insanı aynı anda nasıl alacaklardı o kampüse? Elinizi vicdanınıza koyun da cevaplayın lütfen...
Geçenlerde kendi kendime düşünmüş ve bir yere not etmiştim, “faşizm tam bir ‘tutarlılık’ gerektirir” diye. Neyse bunun konumuzla bir ilgisi yok ama geçerken yazayım dedim öyle. Burada dursun. Yeri gelir ileride biraz daha açarım bu konuyu. İşte Ka-He-Ka’lılar ve dahi dışarıdan gelecek hiç kimsenin kampüse asla ve kat’a sokulmayacağı, “tutarlı” ve kesin bir dille dikte edilmiş yamaçtaki ilgililere. Bu yamaç paraşütçüleri de ne yapacaklardı? Muhtelif makamlardan birileri “atın kendinizi aşağı” dese, paraşütü bile bırakıp kafa üstü çakarlar kendilerini kayalıklara. Malum kurumlarını koruyorlar. Kolay değil...
Tören, Mülkiye’nin vefa tarihine adı yazılması gerekenlerden Ayhan Yalçınkaya’nın, arkadaşları ve öğrencileriyle birlikte çabalaması sonucunda Mülkiyeliler Birliği’nde yapılabildi. Birliğin daracık toplantı salonuna bu törenin kampüste yapılmasını yasaklama cüretini gösterenlerin hayal dahi edemeyeceği bir sevgi, saygı, haysiyet ve dayanışma sığdırıldı. Tıklım tıklımdı. Bu da onlara dert olsun...
Fakat yine de söz konusu yasaklama üzerine düşünmek gerekir. Bu muazzam bir kötülük örgütlenmesidir. Muazzam bir kötülük kapasitesi gerektiren bir şeydir. Akıl almaz bir şuursuzluktur da aynı zamanda. Bu kötülük ve bu şuursuzluk öyle durup dururken bir araya gelmiyor tabii. Bu kötülüğün yetiştiği flora, ülkenin her santimetrekaresini hazır çim gibi kapladı önce. Uygun noktalara uygun çim adamlar yerleştirilerek korumaya alındı bu flora. Kökleştirildi ve maalesef kaynaştırıldı zeminle. Artık üzerinde isminin ve cisminin aslında pek de önemi kalmayan şahıslar top çeviriyor. Biri yorulduğu an diğeri koşarak sahaya iniyor...
Bu yapılabiliyor; çünkü ilgili fakültenin yöneticileri de, komşu ve akraba fakültelerin yöneticilerinden oluşan üniversite yönetim topluluğunun üyeleri de, okulun geride kalan kıdemli hocalarının birçoğu da “Çok ayıp oluyor, büyük terbiyesizlik oluyor bu” diyemiyor.
Bundan da öte, sayısı 70’i aşan öğretim üyesinin kıyım gibi tek Ka-He-Ka ile ihraç edildiği günlerin hemen ardından, büyük bir aymazlıkla, “Ankara Üniversitesi gibi bir kent hayal ediyorum” diyen gazete haberinin linkini alıp alıp sosyal medya hesaplarından paylaşabiliyor birçok “Hoca”! Herhalde önce Ankara Üniversitesi, sonra da Ankara kenti tükenip büsbütün yok olsun istiyorlar. Zira ikisinin de kuruluşunda yankılanan bir “medeniyet” iddiası var. Hala kulaklarını sağır ediyor olmalı.
Bu insanlar bu ülkenin tarihini, bu ülkenin utanç verici üniversite tasfiyelerini, bu tasfiyeleri yapanların nasıl anıldığını ya tek satır okumamışlar ya da okuduklarından hiçbir şey anlamamışlar. Çapları bu kadar çünkü.
Bu kötülükler bu ülkeye işte bu çapsızlık nedeniyle bu kadar kolay yapılabiliyor.
Önce “çim adamlar” yerleştiriliyor tek tek... (SÇ/EKN)
Mehmet Ali Ağaoğulları hakkında 1950 yılında Edirne’de doğdu. Saint-Joseph Erkek Lisesi’nden sonra Strasbourg’da Institut de l’Etude Politique’i (1973) bitirdi. Aynı yıl Paris I (Sorbonne) Üniversitesi’nde yüksek lisans çalışmalarına başladı. 1979’da aynı yerde Doctorat d’Etat derecesini alan Ağaoğulları, siyasal teoriler bilim dalında 1987’de doçent, 1993’te de profesör oldu. 1980'den beri Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde “Siyasal Düşünceler Tarihi” dersleri verdi. Ağaoğulları’nın Eserleri: L’islam dans la vie politique de la Turquie (AÜ SBF Yayınları, 1983), Kent Devletinden İmparatorluğa (Eski Yunan’da Siyaset Felsefesi adıyla, V Yayınları, 1989; İmge 1994, 2000, 2002, 2004, 2006, 2009), İmparatorluktan Tanrı Devletine (Levent Köker ile birlikte, İmge, 1991, 1997, 1998, 2001, 2004, 2006, 2011), Tanrı Devletinden Kral-Devlete (Levent Köker ile birlikte, İmge, 1991, 1997, 2001, 2004, 2008), Ahlaksız (André Gide’ten çeviri, İmge, 1992, 2002), Kral-Devlet ya da Ölümlü Tanrı (Levent Köker ile birlikte, İmge 1994, 2000, 2004, 2009), Yeni Ortaçağ (Alain Minc’ten çeviri, İmge, 1995), Kral-Devletten Ulus-Devlete (Filiz Çulha Zabcı ve Reyda Ergün ile birlikte, İmge, 2005, 2009), Ulus-Devlet ya da Halkın Egemenliği (İmge, 2006, 2010),Gönüllü Kulluk Üzerine Söylev (Etienne de La Boétie'den çeviri, B/F/S, 1987; İmge, 1995, 2011) |