İki gün önce bazı televizyon kanalları, gazeteler ve haber siteleri İstanbul'un dünyanın en güvenli büyükşehri olduğunu müjdelediler.
Bir kez daha yabancı bir kadının öldürüldüğü günlerde, güvenli bir kentte yaşadığını bilmek huzur verici oldu. Bu cinayet yüzünden ülkemizin turizm gelirlerinin düşmemesi gerektiğini de dünyaya duyurmuş olduk.
Haber İstanbul Asayiş Şube Müdürlüğünün bir raporuna dayanıyor. Rapora göre 2012 yılının ilk altı ayında İstanbul'da 117 cinayet işlenmiş. Bu sayı yüz bin nüfusa 0,88 cinayet düştüğünü gösteriyormuş.
Aynı dönemde Berlin, Madrid, New York, Los Angeles, Meksiko, Amsterdam, Tokyo gibi metropollerin hepsinde yüz bin kişiye düşen cinayet sayısı İstanbul'un üzerindeymiş, hatta bu oran Meksiko, Amsterdam, Tokyo gibi kentlerde sekizin üzerinde, yani İstanbul'un on katı dolaylarındaymış.
İstanbul Asayiş Şube Müdürlüğü haberi gazetelere gönderirken anlaşılan kaynak göstermemiş. Gazetelerde yer alan altı aylık rakamların kaynağını bilmek mümkün değil ama Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisi (UNODC) verilerinden dünyanın bütün büyükşehirlerindeki cinayetler yıllık seriler halinde izlenebiliyor.
Tablodaki verilerin çoğu 2009, bir kısmı da 2008 yılına ait. Birleşmiş Milletler'in elindeki son veriler bunlar. Birleşmiş Milletler on yıl boyunca cinayet sayılarını da veriyor.
Mutlak sayı olarak da, oransal olarak da ciddi bir değişiklik görülmüyor, bu şehirlerde üç aşağı beş yukarı her yıl benzer sayıda cinayet işleniyor.
Bu sayıların İstanbul polisinin verdiği sayılardan tamamen farklı olduğu çok açık. Örneğin, her yıl 30-40 civarında cinayet işlenen Amsterdam'da altı ayda 176 veya her yıl 50-60 cinayet işlenen Tokyo'da altı ayda 739 cinayet işlendiğine inanmak biraz zor.
Hele dünyada en az cinayet işlenen Berlin ve Madrid gibi şehirlerde nüfus başına cinayet sayısının İstanbul'un üzerinde gösterilmesi hiç inandırıcı değil.
İstanbul'da her yıl yüz bin kişiye 4,7 dolaylarında cinayet düşerken, şimdi 0,8 cinayet düşmesi de öyle.
İstatistiklerle ilgili yaygın esprilerden biri "yalan-kuyruklu yalan-istatistik" sıralamasıdır. Espri abartılı olmakla birlikte, istatistiklerin amaca uygun olarak kullanılabildiği de bir gerçektir.
En yaygın yöntemlerden biri kıyaslama yapılacak verileri seçerken keyfi davranmak, işine gelmeyen verileri yok saymaktır. Bu örnekte de şehirlerin neye göre seçildiği belli değildir.
Fakat bundan çok daha önemlisi kullanılan rakamların gerçeği yansıtmamasıdır ki Birleşmiş Milletler rakamlarıyla İstanbul polisinin rakamlarının karşılaştırılması bu kuşkuyu uyandırmaktadır.
Bu durumda, bu iki kurumdan birinin rakamlarına güvenemeyiz.
Rakamlar arasındaki bu büyük fark, kasıtlı da olsa, hata sonucu da olsa geçiştirilemeyecek kadar önemlidir.
Belki de, polisin yaptığı her açıklamanın, verdiği her bilginin sorgulanmadan doğru kabul edilmesi bu rahatlığa yol açmıştır.
Belki de, basit bir istatistikte bile böyle umursamaz davranan bir kurumun daha yaşamsal konularda verdiği bilgilerin daha dikkatle izlenmesi gerekmektedir. (BD/BA)