İzahat: Medyakronik Niye Kapandı, Bu Site Neyin Nesi, Vs...
Hoşgeldiniz. Sizi yeni bir yerde ağırlamaya çalışacağım. Eskisi gibi olmayacak, ama hiç yoktan iyidir.
Bu sitede şimdilik, günlük bağımsız medya eleştirisi sitesi Medyakronik 'e bağlı olarak 2001 Temmuz'undan 2002 Şubat'ına kadar yayın yapan Haysiyet'te yeralmış yazıların -övünmek gibi olmasın, çok uğraştım, o yüzden böyle diyorum- gayet sıkı ve sistemli bir arşivi bulunuyor. Hernekadar bu yazıların çoğu güncel medya eleştirisi alanındaki bir oyuna aitse de, hepsi biraraya gelince, sadece Türk medyası hakkında değil, Türkiye ve dünya hakkında da işe yarar malzeme içeriyor ve pek çok tartışmaya zemin hazırlayabilecek sorular soruyor ya da pek çok tartışmada başvurulabilecek olgular barındırıyor. Bu yüzden, ulaşılabilir kalmalarında yarar gördüm. Umarım siz de okuyunca böyle düşünürsünüz.
Şimdi "sıcak gelişmeler"e gelelim.
Takip edenler üzüntüyle gördüler ki, Medyakronik kapandı. Ben gerçi kısa bir süre önce bu siteden ayrılmıştım. (Veda yazımı merak ederseniz tıklayın.) Ama bu üzüntümü hiç azaltmadı. Aksine. Felâket halinde olay yerinde bulunamamaktan ötürü vicdan azabı da duydum.
Medyakronik niçin kapandı?
Bu sorunun cevabı çok basit. Türkiye'de entrikalar, gizli kapaklı yönler vs. aramaya çok meraklıyızdır. Bu yüzden basit cevapları sevmeyiz. Ama bu sefer cevap zaten o her zaman aranan cinsten unsurları yeterince barındırıyor.
Medyakronik , Bilgi Üniversitesi'nin, özellikle Oğuz Özerden'in desteğiyle kurulmuş ve yaşamıştı. Dışarıdan, üniversiteyle bağı olduğundan çok daha fazla sanılıyordu. Oysa bütün faaliyet dönemi boyunca Medyakronik kavramın en sahici anlamıyla bağımsız kalabildi. Bu yüzden, Medyakronik 'i hazırlayanlar da onu severek beğenerek izleyenler ve faydalı bulanlar da ilgililere teşekkür borçludur.
Tabiî işin son faslını dışarıda bırakarak söylüyorum bunları.
Fatih Altaylı-Ertuğrul Özkök Şantajı
Son fasla gelince. Ertuğrul Özkök yönetimindeki Hürriyet gazetesi, böyle durumlarda öne çıkan elemanı Fatih Altaylı aracılığıyla, Bilgi Üniversitesi'ne yönelik bir saldırıya girişti. Bu, okulda büyük bir paniğe yol açtı. E, haksız sayılmazlardı, çünkü Hürriyet gibi bir gazetenin belirli bir maksatla bir kurumun üstüne gitmesi halinde neler olabileceği kimse için meçhul değil.
Bu saldırının sebebinin sadece Medyakronik oluşuna inanmak zor. Yine de, kurban edilen, tehditkârı yatıştırmak için gözden çıkarılan, Medyakronik oldu. Önce, dişi tırnağı sökülerek zararsız hale getirilmeye çalışıldı, sonra bu da yetmedi, iş parmak, el, kol... derken Medyakronik 'in varlığını anlamsız kılacak bir aşamaya varıldı. Bunun üzerine, Medyakronik 'i hazırlayanlar da, "bu şartlarda devam edilemez" kararı aldılar.
Yani, Medyakronik , bir büyük medya kuruluşunun şantajı sonucunda kapandı. Direnilebilir miydi? Bilmiyorum. Nelerin göze alınması gerekirdi? Kestiremiyorum. Bireyler pahasına direnilecek olsa, bu ne uğruna yapılacaktı? Direnmesi gerekenler için neyin ne kadar önemi vardı? Bunlar artık gereksizleşmiş sorular.
Ben şahsen en çok, şantajcılar başta olmak üzere, faaliyet dönemi boyunca Medyakronik 'e yapabilecekleri her türlü katkıyı esirgeyen, ama iş zora gelince "kapansın, başka çare yok" diye ortaya çıkanlara kızıyorum.
Neyse, geçmiş olsun. Türkiye'de bağımsız medya eleştirisinin nereye kadar mümkün olduğunu da öğreniyoruz işte.
Sevinilecek tek yan belki de şudur: İki yıldan kısa bir süre içinde, varlığı birileri için rahatsızlık unsuru ve tehdit haline gelebilmiş bir site yaratılabildi bu memlekette. Kurban edilmesi bir şeyleri değiştirebilecek kadar önemsendi. Bu ciddî bir teselli kaynağıdır.
Son olarak, şunu haber vereyim: haysiyet.com bundan böyle varolacak. Ama nasıl, bilemiyorum. En azından, burayı bir kanal olarak açık tutayım, medya eleştirisi veya genel olarak medya âlemine dair söyleyecek doğru dürüst sözü olanlar için bir seçenek olsun diye düşünüyorum. Bakalım...