Medya haber verir, yorum yapar, toplumda tartışmalar açılmasını sağlar. Toplumun bekçisidir, gözü kulağıdır. Duyar, araştırır, yorumlar, haberleştirir, eleştirir, topluma yayar, haberi takip eder.
Kısaca; herkesin bilgi edinmesini ve görüş edinme hakkını sağlar.
Kısaca; temel insan hak ve özgürlüklerini gözetir, korur ve geliştirir.
Kısaca, toplumsal olayların denetimini sağladığı gibi yargılayıcı fonksiyonu ve eleştirileriyle çok sert, hatta doğru bilgilendirme koşuluyla provakatif bile olabilir.
Ancak medyada mahkeme kurulmaz.
Demokratik toplumun en önemli unsurlarından olan İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunması Sözleşmesi ile güvence altına alınan ifade ve haber alma özgürlüğünü sağlamak için devletler ulusal ve ulusalüstü tüm taahhütlerine uymak zorundadır.
Medya, mesleki görevini yerine getirirken kamuoyunu ilgilendiren tüm konularda bilgiler içeren haberler yayımlar ve böylece kamuoyunu bilgilendirme hakkı olduğunu kabul etmiş olur. Rehber ilkesi (AİHS) Sözleşmenin 10. Maddesidir, ifade özgürlüğüdür.
Görevini yerine getirmeye çalışan medya neyi aklında tutmalıdır?
Çok basit, medya; (İHAS) Sözleşmenin 6’ncı ve 8’inci maddeleri ile korunan masumiyet karinesi, adil yargılanma ve özel hayat ve aile yaşamına saygı haklarının demokratik toplumlarda saygı duyulması gereken temel haklar olduğunu unutmadan görevini yerine getirmelidir.
Acaba Ceza Kanunu ne işe yarar? Amacı nedir? Ceza Kanununun amacı insan haklarının korunmasıdır. Son çare olarak başvurulacak ceza hukukunun “caydırıcı fonksiyonu” vardır.
Ceza Kanunun amacı; kişi hak ve özgürlüklerini, kamu düzen ve güvenliğini, hukuk devletini, kamu sağlığını ve çevreyi, toplum barışını korumak, suç işlenmesini önlemektir (Madde 1).
İHAS’ın 6, 8 ve 10’uncu maddeleri ile korunan masumiyet karinesi, adil yargılanma ve özel hayat ve aile yaşamına saygı hakları ile ifade özgürlüğü hakkı bazen birbirleriyle çatışabilir ve birbiriyle yarışabilir.
Günümüzde çok sık karşılaşılan bu durum hakların çatışmasına neden olabilir. Bu, toplumda fikrî çatışmalara, yorumlara ve kutuplaştırmaya ve algılar yaratarak hakların ihlaline neden olabilir. Hakların çatışması ve/veya karşılıklı yarışması durumundan en önemli sorun birbirleriyle yarışan haklardan hangisinin diğer haktan daha üstün olarak kabul edileceği ve hangi hakkın seçilerek hukuka aykırı bile olsa diğerine tercih edileceği sorunudur. Bu sorunun çözülmesi sorunlar yaratabilir. Sınırlandırmanın sınırlarını belirlemek tartışmalara neden olabilir. Kamu yararı daha üstün denilebilir. Dikkatli bir değerlendirme sonucunda herkesin ifade özgürlüğü ve bilgi edinme hakkını korumak suretiyle medyaya tanınmış basın özgürlüğü “üstün değer” olarak tercih edilebilir. Bu tercih, toplumsal yarar gereğinin sonucudur ve kişilik haklarının korunmasındaki ilke “hukuki yarar” nedeniyle göz ardı edilebilir.
Her şey kanun mudur? Herkesin örgütlenme özgürlüğü nasıl teminat altına alınıyorsa medya ve gazetecilerin, kendi kendilerini öz-denetime tabi tutacak mesleki örgütler kurmaları haklarıdır. Medya kendi denetimini kendisi yapar, yapmalıdır. Böylece hesap verebilirlik kendi örgütleri yoluyla sağlanabilir.
Suç soruşturma ve kovuşturmalarının takibinde bilgilendirici tartışmaları artırmak için “medyanın bilgiye erişimini temin etmek” gerekir. Sınırlandırmak, bilgileri ve haberleri kamuoyundan saklamak demektir.
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin ceza kanunu ve uygulaması çerçevesinde kurbanın durumu üzerine R (85) 11 No’lu Tavsiye Kararı, hoşgörü kültürünün geliştirilmesi ve medya ile ilgili R (97) 21 No’lu Tavsiye Kararı ile Cevap hakkı ile ilgili (74) 26 No’lu kararlar gözetilmesi gereken rehber ilkelerdir.
Avrupa Konseyi “Ceza Yargılamalarının Yayımlanmasına İlişkin Hukuki Kuralların Düzenlenmesi” ile İlgili Tavsiye Kararı No. R (2003) 13 no’lu Tavsiye Kararı’nın ekinde “Suç kovuşturmalarıyla ilgili bilgilerin medyada sunulmasına ilişkin ilkeler” yer almaktadır…
İlke 1 – Medya aracılığıyla kamunun bilgilendirilmesi
Kamu, medya aracılığıyla, adli makamların ve emniyet birimlerinin çalışmaları hakkında bilgi alabilmelidir. Bu nedenle, gazeteciler, adli yargı sisteminin işlemesi hakkında, sadece aşağıdaki ilkelerde belirtilen kısıtlamalara bağlı kalmak kaydıyla, özgürce haber yapabilmeli veya yorumda bulunabilmelidirler.
İlke 2 - Masumiyet karinesi
Masumiyet karinesi ilkesine saygı duyulması, adil yargılanma hakkının ayrılmaz bir parçasıdır. Bu nedenle, devam eden bir suç kovuşturmalarıyla ilgili bilgi ve fikirler, suçlu veya şüphelinin masumiyet karinesi hakkına zarar vermeyecek şekilde medyada yer almalı veya yayınlanmalıdır.
İlke 3 - Bilginin doğruluğu
Adli makamlar veya emniyet birimleri, medyaya sadece doğrulanmış bilgiyi veya makul varsayımlara dayandırılmış bilgiyi vermelidir. Varsayımlara dayalı bilginin verilmesi halinde, bu durum medyaya açıkça ifade edilmelidir.
İlke 4 – Bilgiye erişim
Gazetecilerin, adli makamlar veya emniyet birimlerinden devam eden suç kovuşturmalarıyla ilgili yasal yoldan bilgi edinmeleri halinde, bu kurumlar ve birimler, söz konusu bilgiyi, ayrım yapmadan, istekte bulunan veya bulunmuş olan bütün gazetecilere vermelidirler.
İlke 5 - Medyaya bilgi verilmesinin yolları
Adli makamların veya emniyet birimlerinin, devam eden bir suç kovuşturmaları hakkında medyaya bilgi vermeye karar vermeleri halinde, bu tür bilgiler, yetkili görevliler tarafından basın bültenleri veya basın konferansları aracılığıyla veya benzeri araçlarla, ayrım yapılmaksızın verilmelidir.
İlke 6 – Suç kovuşturmaları esnasında düzenli bilgi sağlanması
Kamu çıkarına olan suç kovuşturmaları veya kamu tarafından dikkatle izlenen diğer suç kovuşturmalarıları hakkında, adli makamlar veya emniyet birimleri, araştırma ve polis soruşturmalarının gizliliğine zarar vermeyeceği veya yapılan suç kovuşturmalarının sonucunu geciktirmeyeceği veya engellemeyeceği takdirde, konuyla ilgili yaptıkları çalışmaları hakkında medyayı bilgilendirmelidirler. Suç kovuşturmalarının uzun sürmesi halinde bu tür bilgiler düzenli olarak verilmelidir.
İlke 7 – Bilginin kötüye kullanımının yasaklanması
Adli makamlar veya emniyet birimleri, kanunun uygulanmasına yönelik olmayan amaçlar veya ticari amaçlar nedeniyle devam eden suç kovuşturmalarıyla ilgili bilgileri kullanmamalıdırlar.
İlke 8 – Devam eden soruşturmalarda mahremiyetin (özel hayatın) korunması
Şüpheli, sanık veya tutuklu kişiler veya suç kovuşturmalarıyla ilgisi bulunan diğer taraflar hakkında bilgi verilirken, sözleşmenin 8. maddesi uyarınca özel hayatın korunması hakkına saygı gösterilmelidir. Şüpheli, sanık ve tutuklu aileleri ile şahit ve kurbanların yanı sıra çocuklar ile diğer zarar görebilecek kişilere özel önem verilmelidir. Kimliklerini ortaya çıkaracak bir bilginin, bu İlke’de belirtilen kişiler üzerinde olabilecek zararlı etkilerine de her durumda, özellikle dikkat edilmelidir.
İlke 9 - Düzeltme hakkı veya cevap hakkı
Suç kovuşturmaları kapsamında yanlış veya karalayıcı medya haberlerine maruz kalan herkes, diğer başvurulabilecek telafi yolları saklı kalmak üzere, ilgili medyaya karşı, durum elverdiği takdirde, düzeltme veya cevap hakkına sahip olmalıdır. Adli makamlar veya emniyet birimleri tarafından çıkarılan basın bültenleri de yanlış bilgi içerdiği takdirde düzeltme hakkı kullanılabilmelidir.
İlke 10 - Zarar verici etkinin önlenmesi
Suç kovuşturmaları kapsamında, özellikle davayla ilgili jüri üyeleri veya seçilmiş yargıçlar, yargı makamları ve emniyet birimleri suç kovuşturmaları açısından önyargı riski oluşturabilecek bilgiyi açık bir şekilde sağlamaktan kaçınmalıdırlar.
İlke 11 - Mahkeme öncesi zarar verici yayımlar
Suçlanan kişi medyada yer alan bilgiler sonucu adil yargılanma hakkına büyük olasılıkla zarar verebileceğini veya verdiğini ispat edebilirse kendisine etkin bir yasal telafi yolu sunulmalıdır.
İlke 12 - Gazetecilerin kabulü
Gazeteciler, halka açık mahkeme duruşmalarına ve mahkeme kararlarının resmî duyurularına ayrım yapılmaksızın ve öncelikli akreditasyon koşulları aranmaksızın kabul edilmelidirler. Sözleşmenin 6’ncı maddesine uygun olarak halk mahkeme oturumları dışında tutulmadığı müddetçe, gazeteciler de mahkeme oturumları dışında tutulmamalıdır.
İlke 13 - Gazetecilerin mahkeme salonlarında bulunması
Yetkili makamlar, uygulanabilir olduğu müddetçe, mahkeme salonlarında halkın da varlığını göz ardı etmeyerek, talebe karşılık verecek şekilde, gazeteciler için belirli sayıda oturacak yer sağlamalıdırlar.
İlke 14 - Mahkeme salonlarında canlı yayın ve kayıtlar
Kanunlar veya yetkili adli makamlar tarafından açıkça izin verilmediği müddetçe medya tarafından mahkeme salonlarından canlı yayın veya kayıt yapılamayacaktır. Bu tür yayınlara sadece kurbanlar, tanıklar, suç kovuşturmaları tarafları, jüri veya yargıçlar üzerinde uygunsuz bir şekilde etki yapma riski taşımadığı müddetçe izin verilmelidir.
İlke 15 - Medya haberleri için destek
Mümkün olduğu takdirde, yetkili makamlar duruşmaların tarihlerini, ithamnameler ve iddianameleri ve yasal haber aktarımına ilişkin diğer bilgilerin duyumlarını gazetecilerin isteği üzerine zamanında sağlamalıdırlar. Gazetecilerin, ayrım yapılmadan, kamuya açıklanmış kararların kopyalarını yapmalarına veya almalarına izin verilmelidir. Gazeteciler bu kararları halka dağıtma veya iletme imkânına sahip olmalıdırlar.
İlke 16 - Tanıkların korunması
Tanığın kimliği ancak tanık önceden razı olduğu takdirde, tanığın kimliği halkı ilgilendiriyorsa veya ifadesi daha önceden halka sunulmuşsa açıklanabilmelidir. Tanıkların kimliği yaşamlarını veya güvenliklerini tehdit ediyorsa hiçbir şekilde açıklanmamalıdır. Tanıklar için koruma programlarına, özellikle organize suç ve aile içi suçlara karşı açılan suç kovuşturmalarına, gerekli önem verilmelidir.
İlke 17 - Mahkeme tarafından verilen cezaların uygulanmasına ilişkin medyada yer alan haberler
Gazetecilerin, mahkemede verilen cezalardan ötürü hapishanelerde bulunan kişilerle bağlantı kurmalarına, adaletin adil işlemesine, mahkûmların veya hapishane görevlilerinin haklarına veya hapishanenin güvenliğine zarar vermeyecek şekilde, izin verilmelidir.
İlke 18 - Mahkeme tarafından verilen cezaların bitiminden sonra medyada yer alan haberler
Sözleşmenin 8’inci maddesinde yer alan mahremiyetin korunması hakkı, cezasını bitiren kişilerin toplumla tekrar bütünleşmesine zarar vermemek amacıyla, cezalarının bitiminden sonra bu kişilerin kimliklerinin korunması hakkını da içermelidir. Ancak bu kişilerin kimliklerinin açıklanmasına açıkça rıza göstermeleri veya kendileri ve işlemiş oldukları suçların tekrar toplum için sorun teşkil etmesi veya tekrar toplum için sorun teşkil edecek duruma gelmesi halleri yukarıdaki durumun dışında tutulur.
Kısaca; yargıdan haber vermek, eleştirmek, suç araştırmak, yargının tarafları üzerinden haber vermek için kamuoyunun gözü kulağı olan gazetecinin haberi; haber olmalıdır.
Yargı el sürülmez bir güç değildir. Yargı görevini yapmazsa, bağımsız ve tarafsız değilse; en sert ve en acımasız eleştiriler medyadan gelmelidir. Yargı nasıl haber yapılacağına karar veremeyeceği gibi siyasal iktidarın ve sahibinin sesi değildir. Haberler cezalandırılamaz ve gazetecilik suç değildir.
Ancak ve ancak; medya mahkeme değildir, medyada yargılama yapılmaz; mahkeme kurulmaz.(Fİ/AÖ)