Kaldı ki Akad'ın, haberin sürücü koltuğuna oturması bir şey değiştirmedi. Ne haberlerin içeriğine dönük ne de kadın görsellerinin kullanımındaki beklentiler karşılanabildi. Kadının insan haklarına ilişkin ihlaller, Akad'ın tüm çabasına karşın erkek egemen medyada sürdü gitti. Sonuçta direksiyon, maço söylemiyle dikkat çeken Serdar Turgut'a kaldı.
Haberde kadın bedeninin kullanılması
Turgut'un bu göreve atanması, büyük sermaye gurupların çıkarları doğrultusunda hareket eden yaygın medyanın, reklam pastasını ve raytingini kadın bedeniyle süslemesindeki cinsiyetçi perspektifin kaçınılmaz bir sonucuydu.
Nedir bu dilimize pelesenk olan erkek egemen zihniyetin medyadaki kadın dili ve haberciliği? Söz konusu habercilik dili ve söylemi medyada iki türlü arz-ı endam ediyor Biri kadın bedenini cinsel içerikli olarak dolaşıma sunarken, diğeri haber dilinde kadınlık rollerine ilişkin ataerkil söylemi yeniden üretirken.
Kadınlığı belli imge ve yaşam tarzı içinde konumlandıran bu söylemlerden biri, kadını cinsiyetsiz gibi gösterirken diğeri kadına ve kadın bedenine cinsiyetçi bir bakış açısıyla yaklaşmaktadır. Her iki söylem cinsiyet ayrımcılığını haber dilinde içselleştirirken, yaygın medyanın beslendiği ataerki ilişki biçimlerini yeniden üretmektedir ve her iki söylemde de dikkat çeken bu tercihin son derece bilinçli olduğudur.
Görsele dayanan anlaşılırlılık ve dildeki basitlik, cinsiyetçi söylemin tercih edilmesinin en önemli etkeni. Kaldı ki bu kısır döngüyü kıracak bilinç ne kadın ne de erkek gazetecilerde söz konusu. Bu dernektir ki medyada cinsiyet ayrımcılığını yeniden üreten dile karşı bir duyarlılık ve etik anlayışın yeşermesi çok zor.
Haberleri kim yapıyor?
İngiliz Observer Gazetesi'nin ombudsmanı Stephen Pritchard, "Haberleri Kim Yapıyor?" adlı yazısında uluslararası bir anketin sonuçlarına yer veriyor.
Bu ankete göre hakkında haber yapılan erkeklerin yansından fazlasının yaş skalası 50'nin üzerindedir. Yaşlı kadınlar ise ortada yoklar. Anket, kadın haberlerinin dörtte üçünde kadınların 50 yaş altında olduğunu gösteriyor. Bu anket de gösteriyor ki medyanın haber dilindeki söylemlerine ilişkin saptamalar, dünyada da benzer özellikler taşıyor.
Kadın hakları haberciliği
Yaygın medyadaki kadın ve kadınlık durumlarına ilişkin dile karşı feminizmle birlikte başlayan mücadele alanı, kadın haklan haberciliği ve kadın dili kavramlarını kullanıma soktu. Bu sürecin internet ortamındaki yansıması, 2000 yılından bu yana hak haberciliği yapan Bağımsız İletişim Ağı-www.bia-net.org oldu.
Hak haberciliğini, kadın hakları haberciliğinin yanı sıra ifade özgürlüğü, insan hakları ve çocuk hakları alanında da sürdüren bianet, kadın haklan haberciliğiyle kadının insan haklarına yönelik ihlalleri internet ortamına taşırken, bu alandaki bilgi ve birikimini yerel medyayla paylaştığı için özgün bir konum elde etmiş durumda.
Medyadaki kadın dili
bianet'in hak ihlalleri çerçevesinde yaptığı önemli çalışmalardan birisi, kadına yönelik ayrımcı dilin ayıklanması çalışmasıdır.
2000 yılında kitapçığa dönüşen bu çalışmanın adı Cins Bakış Sözlüğü'dür (http://www.bia-net.org/2006/01 /23/bilgi25.htm).
Inter Press Service'ten (IPS) Caroline Taborga ve Beryl Leach'in yaptığı araştırmaya dayanan ve özgün adı IPS Gender and Development Glossary olan Cins Bakış Sözlüğü'nün çeviri olması, öneminden bir şey kaybettirmiyor. Dahası sözlüğü, toplumsal cinsiyete duyarlı bir dilin kullanılmasında ve ayrımcılığın giderilmesinde önemli bir yere koyuyor.
Kadın diline ilişkin bir başka çalışmayı 2006'nın başından bu yana Kadın Eserleri Kütüphanesi (KEK) yapıyor. Bu çalışmanın özgün adı ise Thesaurus. Latince kökenli sözlüğün anlamlandırılmasında ironik bir şekilde dişil gönderme var. Thesaurus, Türkçeleştirildiğinde, en yakın anlamıyla deyimler hazinesi, deposu anlamına geliyor, Görüldüğü üzere yaşamın her alanına yerleşmiş olan eril dili kırabilmek için önce zihniyette bir dönüşümün yaşanması gerekiyor. Bu dönüşümün dildeki yansıması da uzun süreli bir mücadele alanını kadın hakları savunucularının karşısına çıkarıyor.
Yaygın medyanın kadın haberciliğindeki ihlalleri
Yaygın medyadaki haberlere bakıldığında ilk görülen kadınlık durumuna ilişkin haberlerde kadın bedeninin nesneleştırilmesidir. Buna verilecek en iyi örnek Gamze Özçelik olayıdır. Kadına yönelik bir tecavüz davasında, genç oyuncunun dizi ve filmlerinden fotoğraf sunumu, fotoğraflara bakan sıradan okurun "hak etmiş" yorumlarına neden olmakta, böylece bir medyatik tecavüz vuku bulmaktadır. İşte buradaki hak kelimesi kadın hakları haberciliğinde olması gereken özne durumudur.
Bir başka örnek olayda, yanı "Barbie" olarak gündeme taşınan fuhuş operasyonunda, polisin kamuoyu yaratma amaçlı bilgi çarpıtması söz konusudur. Her iki olayda da bırakın kadın haklarını, Türk Ceza Kanunu'nun ilgili maddeleri, hem yaygın medya, hem de yasaların uygulayıcısı durumundaki polis tarafından kadın hakkı ihlaliyle sonuçlanmıştır.
Haber ihlalleri, cinsiyetçi olumlamayla devam eder
Haberlerde kadının insan haklan ihlalleri yoğun olarak sözsel denetim mekanizmaları olan töre ve namus üzerinden de yürütülür. Kadın cinayetlerine namus ve töreyi yerleştirerek yapılan haberler gerçekte bilgi çarpıtmasıdır, dahası cinayetlerin ardındaki ekonomik nedenler haberleşmez.
Çünkü Medeni Kanun'un miras ya da mal paylaşımı rejiminin kadın Öldürmenin nedeni olmayacağı, aslolanın erkeğin namusu kadın olduğu bu haberlerde gerçeklik olarak sunulur.
Kadın bedeni ve cinselliği üzerinden yapılan olumsuzluklara Türkiye Kadın Futbol Milli Takımı'nın lezbiyenlik gerekçesiyle kapatılmasını ve millî atlet Süreyya Ayhan'ın Özel ilişkisi ve özel durumuyla atletizm yaşamının adeta bitirilmek istenmesini gösterebiliriz.
Medyada kadın ve kadınlık durumlarına ilişkin hak ihlalleri bir de olumlama üzerinden üretilen ataerkillikte gözlenir. Başarılı eş, iyi anne, erkeğin arkasındaki kadın gibi sözde kadını onore eden, gerçekteyse kadını erkeğin arkasındaki nesne durumuna iten cinsiyetçi bir mantık söz konusudur.
Kadın sorunları birincil haber olmaz
Her yıl iş yaşamından kopan kadının durumu, çalışan kadının kreş sorunu, işyerlerindeki ücret eşitsizliği, aile içi şiddet ve işe alımlardaki cinsiyet ayrımcılığı gibi kadın sorunları, yaygın medyanın birincil konusu olmaz. Aslolan tüm sorunlarına karşın ailenin bekasıdır.
Devletin devamlılığı siyasette nasıl milliyetçilikle özdeşleşiyorsa, aile de haber dilindeki ataerkil ilişkilerin kadın üzerinden sürdürülmesinin kılıfı ve kutsallığın öznesi oluyor. Haber dilindeki bu sözde olumlama, arka plandaki sorunları da gözden kaçırıyor.
Yaygın medyanın kadın sayfaları
Yaygın medyanın haber dilindeki ataerkillik, kadın sayfalarına kadar taşınır, özel kadın sayfalan ve ekleriyle sürdürülen bu cinsiyetçi bakış, kadının ülke sorunlarına ilişkin güncel sorunlara ve ana siyasete ilişkin sözünün olamayacağının bilinç saptırmasıdır.
Nitekim Pritchard'ın yayınladığı anket sonuçlarında, uzman görüşlerini yansıtan haberlerde erkeklerin ağırlıkta olduğundan söz ediliyor Ankete göre haber olan uzmanların yüzde 83'ü ve haber olan sözcülerin yüzde 86'sı erkektir. Buna karşın kadınlar ya olayın tanığı, ya da kişisel görüş sahibi olarak haberlere konu olmaktadır. Yeniden ve yeniden üretilen es, anne, ev kadınlığı rollerine ilişkin bu ilginç çalışma, yaygın medyanın cinsiyetçi bakışının küreselleşmiş boyutundan başka nedir ki?
Kadının yeri evi mantığı
Kadına değin köşelerde kadınlık durumu, sağlık ve cinsellik içerikli bilgiler verilmekte ya da Güzin Ab/olarla sorunlar çözülmek istenmektedir! Geriye de "kocayı mutlu etmenin 156 yolu" ya da "koca bulmanın 155 yöntemi" kalır.
Feminizm, eşitlik, pozitif ayrımcılık, kadının siyasete katılımı, ayrımcılık gibi kadın örgütlerinin mücadele alanları, ancak kadın cinselliği söz konusu olduğunda erkek egemen medyanın haber trafiğine girer.
Tabii... Ne gerek var kadın görüşüne, kadın uzmana. "Kadının saçı uzun aklı kısa"dır, "Kadın elinin hamuruyla erkek işine karışmamalıdır. Aman ha! Kadın ana siyasete bulaşmamalıdır. Bulaşırsa ne olur?
Neler olmaz ki? Pritchard gazeteciler ve kadın örgütleri temsilcileriyle katıldığı bir panelde sürecin uzun süreceğini belirtmektedir: "Bugünkü hızıyla artarsa, kadınların haberlerde yüzde 50'lik pay almaları ancak 160 yıl sonra mümkün olacak." Dünya nüfusunun yansını oluşturan kadınların sabrı bu kadar süre taşmadan duracak mı? (AD)