Medyasözlük, Ekşi Sözlük'ün yayına başlamasının ve popülerleşmesinin ardından hızla yayılan İnternet sözlüklerine eklenen yeni isimlerden. Kuranlar da yazanlar da iletişim sektöründen insanlar. Sözlük, muhabirinden yayın yönetmenine, editöründen sunucusuna, medya sektöründe çalışan herkesin içini döktüğü bir mecra olma yolunda ilerliyor.
bianet, 2007'den bu yana İnternet aleminde salınan Medyasözlük'ün yöneticilerinden "kucuk efendi"* ile konuştu.
"Bildiğiniz gibi hemen her konu üzerine sözlük açılıyor. Medyanın neden bir sözlüğü yok soruları sıkça soruluyordu. Geniş, hitap ettiği, emek vereni çok büyük bir mecra. Sözlük, bu ihtiyaçtan dolayı icat edildi."
"kucuk efendi", sözlüğün nasıl yayına başladığını özetle böyle anlatıyor. Medyasözlük'ün sloganı "ihtiyaçtan icat!". Çalışan sayısını düşünürsek oldukça yerinde bir icat diyebiliriz elbette.
Sözlüğün diğer güzelliği ise mesai saatleri içinde kızdığı yayın yönetmenine, editörüne, patronuna "işini kaybetmemek" için ses çıkartmayan ya da çıkartamayanlar için enfes bir "arkadan konuşma" imkânı sunması.
Kulağa biraz fesat gelebilir bu yorumum ancak, Türkiye medyasının içler acısı hali, kurumlarda çalışanlara sormadan yapılan köklü değişiklikler, el değiştirmeler, haber vermeden işten çıkartmalar düşünülürse bu kadar dedikodu da "mazlum" çalışanın hakkı der, sözü tekrar sitenin yöneticilerinden "kucuk efendi"ye bırakırım.
"kucuk efendi" sözlüğün nasıl yönetildiğine dair şu bilgileri veriyor:
"Adminler ve moderatörler yönetici olarak bulunuyorlar. Kuralları mümkün olduğunca esnek tutmaya çalışıyoruz. Hatta demokrasinin sınırlarını zorluyoruz dersek yalan olmaz. Herkes, sonu hakarete varmadığı sürece istediğini söyleyebilir sözlükte. Hiçbir şeyi tabu haline getirmemeye özen gösteriyoruz. Kalıplaşmış kurallar ve kaideler fikirleri kısıtlayacağı için 'panta rei' diyoruz. Yani her şey akıyor, kalıp haline gelen hemen hemen hiçbir şey yok."
Tam bu noktada devreye girmeyi yarar görüyorum sevgili okur. Zira birçok sözlüğün ortak problemlerinin başında bu "herkesin hakarete varmadan her şeyi söyleyebilmesi" teorisinin doğurduğu bazı sorunlu durumlar var.
Örneğin, çoğu sözlükte yazarlar "fikir özgürlüğü" adı altında ırkçı, homofobik, transfobik ve/veya cinsiyetçi yorumlar yazıp, pekâlâ belli bir grubu dışlayan argümanları yeniden ve yeniden ortalığa saçıyor.
"Her şeyi konuşabilme" teorisi ise genelde hâkim olanın ardından yürüyen kullanıcılara çalışırken, örneğin Kürt meselesi hakkında "hakarete varmayan" ancak "genel söylemin" ardından da gitmeyen şeyler yazanlar için "hesabının kapatılmasına" varan durumlarla sonlanıyor.
Hiçbir sözlük yönetimine "diktatörlük" önermiyorum ancak bu konunun sınırlarının nasıl çizileceği meselesi beni hayli geriyor. "kucuk efendi"ye Medyasözlük'ün bu konudaki tavrını soruyorum, şöyle yanıtlıyor:
"Medyasözlük'ün bu konudaki tavrı demek yerine yazarların tavrı diyebiliriz aslında. Çünkü birçok yazarımız var her birinin fikirleri ayrı ayrı. Ama sözlük yönetimi olarak insanların cinsel ve siyasi tercihlerine saygılıyız, ırkçılıktan nefret ediyoruz, faşizmin her türlüsüne -sağ ya da sol fark etmez- karşıyız. Ancak şöyle bir şey de var: Bir insan eşcinsel olabilir, lezbiyen olabilir, kendi tercihidir, yargılayamayız. Kimsenin de buna hakkı olduğunu düşünmüyoruz. Ancak tam tersi biçimde herhangi bir yazarımız ırkçı da olabilir ya da faşist. Hakarete varmadığı ve karşıt görüşe sahip yazarları incitmediği sürece bir ırkçının yazdıklarına da tahammül gösterebiliyoruz. Demokrasi ise herkese demokrasi."
Söyleşinin bu kısmını yazar değil, Word otomatik olarak düzeltti: "Cinsel tercih" değil yönelim, "Eşcinsel ya da lezbiyen" değil, ya hepsine birden eşcinsel ya da "gey ve lezbiyen".
Word'e teşekkür ediyor, bu düzeltmenin ardından söyleşiye kaldığı yerden devam ediyoruz.
"kucuk efendi"nin yorumu elbette ki pratikte nasıl işliyor, bunu ancak sözlüğü düzenli olarak takip ederek ya da yazar olarak anlayabiliriz. Ama genel itibariyle bazı kusurları ya da sorunlu yorumlar olsa da sözlük bu konularda çok da "ofsayta" düşmemiş gibi duruyor. Ama dediğim gibi, takipte fayda var.
Demokrasi tanımı ise malum ateşten gömlek. Selma Aliye Kavaf, eşcinseller hakkında atıp tuttuktan sonra yapılan protestoların ardından "ayrımcı" açıklamalarını "bu benim kişisel görüşüm" deyip, ifade özgürlüğüyle savunmuştu. Neyse...
Türkiye'deki -yaygın ve alternatif (bianet'i tenzih ederim tabii J)- medyanın hali malum. Görünen köy ne yazık ki kılavuz istemiyor. Birçok gazeteci, hak ihlallerinin alıp başını gittiği, yöneticilerin "güçlünün/iktidarın sesi" olma yarışında ecel terleri döktüğü, sansürün artık bir "çalışma pratiği" haline getirildiği bir ortamda çalışıyor. Birçok kişi, söyleşinin başında da dediğim gibi, "akacak mecra" arıyor. "kucuk efendi" bu bilgiler ışığında kullanıcı profili hakkında şunları söylüyor:
"Sözlüklerin genel esprisi soruda saklı zaten: Güçlünün sesi ezileni bastırdığı için yarası olan, haksızlığa uğrayan, medya oligarşisinin çarkları arasında kıvranan kişiler takma isimler kullanarak içindekileri kusuyorlar. Nefretlerini, üzüntülerini dile getiriyorlar. Medyasözlük olarak yazar profilimiz, medyanın her kademesinde görev yapan kişilerden oluşuyor. O yüzden kendi sosyal statülerine göre uğradıkları haksızlıklar var, mağdur olduklarını düşündükleri konular var. Ve bunları sözlüğe aktarırken gayet öfkeli olabiliyorlar."
Daha önce de dedim, yineliyorum: 7/24 kafasına kakılan, editöründen ya da yayın yönetmeninden, hatta bazen gazete binasına hiç uğramayan köşe yazarından bile fırça yiyen çalışanın bu insanlar hakkında dedikodu yapması caizdir. Bu yüzden Medyasözlük bana kalırsa twitter'dan daha kullanışlı bir alan.
Fatih Altaylı, mahkeme kararıyla Ekşi Sözlük'te kendi hakkında yazılan 97 yorumu "kişilik haklarına hakaret edildiği" gerekçesiyle sildirdi.
İnternet sansürünün şaha kalktığı, youtube'un bir İnternet sitesi değil de tüp markası sanıldığı Türkiye'de sansürcüler Altaylı'nın "bu zaferi" karşısında ellerini kuvvetlendirdiler. Konuyla ilgili çeşitli "büyük" gazetelerde çıkan haberlerde Altaylı'nın Ekşi Sözlük'e karşı büyük bir zafer kazandığı yazıldı. "kucuk efendi"nin konuyla ilgili yorumu şöyle:
"Fazla hassas bir tavır olarak görüyoruz. Ancak şöyle bir konu var: Demokratik eleştiri hakkı, kimsenin kimseye küfür etmesini meşru kılamaz. Bu demokrasi değildir, çoğunluğun azınlığa diktasıdır."
Medyasözlük'ün eksilerinden biri yazarların siteye çok fazla katkı sunmaması diyebiliriz. Çünkü üye sayısına (toplam yazar sayısı 2 bin 974) ters orantılı bir biçimde tanım sayısı (toplam tanım sayısı 361 bin 757) çok fazla değil. "kucuk efendi"ye göre bu medya sektöründeki iş yoğunluğunun sonucu:
"Medyada zaman mefhumu yoktur, medya, işe gidiş-geliş saatlerini şirketin servis saatlerine göre ayarlayanları bünyesinden atar. Yazarlarımızın büyük çoğunluğu medya camiasına mensup oldukları için vakit darlığı çektiklerini tahmin etmek zor değil."
"Geniş bir kitleye hitap ediyoruz, zaman geçtikçe prestijimizi ve kurumsallığımızı daha da geliştirmeyi umuyoruz."
Bu, "kucuk efendi"nin sözlüğün geleceğine dair beklentileri. Türkiye medyasının geleceğine dair yorumları ise şöyle:
"Türkiye medyası büyük bir krizin ve açmazın içinde. Konseptler aynı, şahıslar aynı, kurulan cümleler hatta canlı yayın konukları bile hep aynı. Üstelik patronun medyası anlayışı, siyaset ile medyayı aynı yatakta gerdeğe soktu. Değişim gerekiyor, dönüşüm gerekiyor."
İş bu söyleşide yazar der ki; eğer medya dünyasında çalışıyor ya da medyada yaşananları yakından takip ediyor, derin analizler, komik anektodlar ya da sinir bozucu durumlarla karşılaşıyorsanız, bu sözlük tam size göre. http://medyasozluk.com adresine girin, bir hesap açın ve başlayın yazmaya. Zira medyanın sağlığı ve sıhhati için buna gerek var! (BÇ/BB)