Genel olarak bakıldığında medya eleştirisi dendiğinde dünyada iki büyük akımın varlığından söz edebiliriz: Anglo-sakson bir diğer deyişle Amerikan ekolü ve Avrupa özel olarak da Latin ekolü.
Amerikan Ekolü: Çerçeveyi Taşma!
Amerikan ekolünün en önemli temsilcileri olarak Columbia Üniversitesi Gazetecilik Okulunun yayınladığı Columbia Journalism Review(1) ile yine bir üniversite tarafından yayınlanan American Journalism Review'ü(2) gösterebiliriz. Harvard Üniversitesince yayınlanan Nieman Report(3) daha kozmopolit yapısı ve içeriğiyle akademi ile Amerikan ve uluslararası meslek dünyasını birleştirirken, ne yazık ki aylık yayınını durdurmak zorunda kalan Brill's Content (4) dergisi gerçek bir meslek yayını idi.
Sözkonusu dört yayından ilk ikisi doğrudan, organik olarak akademilere bağımlı, biri (Brill's Content) tamamen ticari, Nieman Report da bir gazetecilik programının ürünü.
CJR'da herhangi bir gazeteci ya da akademisyen, New York Times'ı ya da Washington Post'u eleştirdiğinde, bu gazetelerde 'Columbia Üniversitesinde başörtülü kızlar kol geziyor' türünden haberler çıkmıyor.
Gazeteler bu eleştiriyi ciddiye alıyor, ya okur sütununda yayınlayıp yanıt veriyor ya da eleştirinin içeriğini kabul ederse hatasını anlayıp düzeltiyor ve okurdan özür diliyor.
ABD'de sosyal bilimlere yaklaşım tarzı ve aşırı uzmanlaşmanın getirdiği sakıncalar nedeniyle, Amerikan medya eleştirisi, derinlemesine, somut ve ayrıntılı olmasına rağmen, esas olarak ve neredeyse sadece teknik ve mesleki düzeyin çerçevesini kasıtlı olarak aşmıyor. Medya gibi son derece siyasal, ideolojik, kültürel ve toplumsal bir alan eleştirilirken, işin salt tekniğine ilişkin alanlar ele alınıyor.
İki yıl önce Harvard Ünversitesi'nde katıldığım bir yıllık Nieman Gazetecilik programının etkinliklerinde, ABD'nin önde gelen medya eleştirmenlerinin çalışmaları, kitap ve konuşmaları bana hep bir araştırmanın sadece giriş bölümü gibi gelmişti. Çünkü, Amerikan medya eleştirisi ekolünde, değerlendirilecek haber, gazete, radyo, televizyon, program ya da gazeteci ayrıntılı, derinlemesine ve somut olarak deşiliyor, araştırılıyor ve sergileniyor ama tayin edici bir sorun olan, medyatik ürünün siyasal, ideolojik, kültürel ya da toplumsal arka planı, tabanı, gerekçesi, esbab-ı mucibesi, bağlantı ve etkileşimleri çoğu zaman gündeme gelmiyor, getirilmiyor. Yani, 'Neden?' sorusuna yanıt aranmıyor. Bu eksikliği gündeme getirdiğimde hep aynı yanıt verildi:
''Ben siyasal bilimler, kültürel araştırmalar ya da toplumbilim uzmanı değilim''.
Sözkonusu eksiklik, ABD'de hem akademilerde hem de mesleki alanda aşırı uzmanlaşmanın yarattığı bir mahsur gibi takdim edilse de işin aslı farklı: Medya eleştirisinde tahlil, araştırma, soruşturma medyatik ürünün teknik ve mesleki niteliklerini aşıp, siyasal, idelojik, kültürel ve toplumsal bağlantılara, etkilere, kökenlere, gerekçelere kadar götürülecek olsa, Amerikan sisteminin topyekün sorgulanması gündeme geliyor ki, egemen ideolojinin yeniden üretim merkezleri olan akademi ve medyada buna izin verilmez.
Bu nedenle Amerikan tarzı medya eleştirisi, haberde 5N artı 1K'yı aramak, giriş-gelişme-sonuç dizgesini kurmak, background bilgisinin eklenmesi, yazımın kolay anlaşılır olması, olgu ve rakkamların doğru olması gibi sonuç olarak teknik alanla sınırlı kalır.
Medyatik ürün eleştirilirken, medya organının mülkiyeti, medyanın siyasi-ideolojik-toplumsal-kültürel mecralarla mali ve organik ilişkileri, keza medyanın siyasal, ideolojik, askeri ve ekonomik iktidar odakları ile ilişkileri gündeme kasıtlı olarak getirilmiyor. Ama Amerikan medya eleştiri ekolünün ayrıntılı istatistiklere dayanması, metinleri neredeyse kelime kelime incelemesi (tabi ki van Dijk (5) tarzı bir metin ya da söylem çözümlemesi Amerikan anlayışı bakımından maddeten imkansız!) açısından teknik olarak zengin. Ben Bagdikian'ın neredeyse her yıl yeni baskısı çıkan 'Media Monopoly'si (6) ile Bill Kovach'ın 'Warp Speed'i (7) gibi eleştirel-sorgulayıcı uzmanların kaleme aldıkları kitaplarda bile sözkonusu teknik-mesleki çerçeve pek aşılamıyor.
Amerikan tarzının bu özellikleri sayesinde yukarıda değindiğim dört yayının yanısıra, hem İnternet'te hem de yazılı basında, CNN, Knight Ridder ya da Murdoch gruplarının da yayınladığı medya eleştiri site ya da yayınları da mevcut. Pew Center (8) ya da bir ölçüde Poynter İnstitute (9) gibi gerçek anlamda kamu yayıncılığını destekleyen kurumların medya eleştirisi etkinliklerini tabi ki olumlu kategoriye yerleştirmek gerekir. Yine de bu kurumların ürünlerinde de ayrıntılı siyasal-ideolojik tahlillere rastlamak güç.
Sonuç olarak, Amerikan tarzı medya eleştirisi, sade suya tirit, ortaokul düzeyinde, siyasal kültürden global olarak koparılmış steril bir eleştiri tarzı... ABD'nin tarihi, nüfus yapısı, medyanın Amerikan toplumundaki rolü ve konumu, Amerikan yurttaşlarının felsefe, rasyonel düşünce, eleştiri ve sorgulama ile olan zayıf ilişkileri ile Amerikan siyaset ve akademi dünyasının özgünlükleri, bu düzeysizliği (yüzeyselliği ve neredeyse kasıtlı eksikliği) meşru kılmasa bile, açıklaması açısından önemli ipuçları sağlıyor.
ABD'de bu kasıtlıca sınırlı yaklaşıma karşı çıkanlar da var kuşkusuz: Chomsky, Herman, Said, McChesney ve Postman (10) gibi akademisyenlerle, www.znet.org sitesinin yazarlarının yanısıra irili ufaklı alternatif ve muhalif yayınlar (Mesela www.fair.org, www.alternet.org ya da www.independentmedia.org ) ile BBC türü kamu yayıncılığı yapmaya çalışan PBS'in programları (11), medyayı siyasal-ideolojik-kültürel bir mecra olarak ele alıyor. Ne var ki bu mecra ve yazarların ürünleri Amerika'da sınırlı bir kesimce izleniyor ya da daha çok Batı Avrupa ve Üçüncü Dünya'da ilgi görüyor.
Hem İngilizce Hem De İyi!
Anglo-sakson dünyanın medya eleştirisi kalitesini bambaşka bir düzeye çıkaran Glasgow Media Studies (12) grubunu burada anmak gerek. GMS, çok disiplinli yaklaşımı ve kollektif çalışmaları ile Amerikan ekolünün başarılı olduğu teknik alanla eski kıtanın sorgulayıcı-muhalif perspektifini akademik düzeyde başarılı bir şekilde birleştiren yegane örnek.
Aydınlanma Ve Eleştiri
Eski Kıta Avrupa ise, Alman felsefesi, Fransız sosyalizmi, İngiliz pragmatizmi gibi üç ana unsurdan oluşması itibariyle, ABD'den sadece medya eleştirisi alanında değil, akademik ve mesleki her alanda farklı bir tarih ve yapıya sahip.
Egemen medyada bile nispeten sorunsuz bir şekilde yayın yapabilen İngiliz televizyonlarındaki 'What the newspapers say' (Gazeteler Ne Yazıyor?) ya da Fransız televizyonlarındaki 'Arrêt sur İmages'ın (Donduralım Görüntüyü) da kanıtladığı üzere, Batı Avrupa'da medya eleştirisi, teknik ve mesleki alanlarda Amerikalı refikleri kadar derin, ayrıntılı ve somut olmasa da, eleştiri alanını siyasal, ideolojik, kültürel ve toplumsal mecralara çok rahat bir şekilde uzatabiliyor. Medyayı ve medyatik ürünleri siyasetten, ideolojiden, kültürden ve toplumdan yalıtılmış olgu ve nesneler olarak ele almaktansa, iç bağlantılara, interaktiviteye gereken önemi veriyor. Zaten bu nedenle de Amerikan ekolünü benimseyen, savunan ve uygulayan pratisyen ve akademisyenlerce, Avrupa tarzı Amerikancılara 'çok siyasi' ve 'çok ideolojik' geliyor. Sanki Amerikan tarzının kendisi, hiç siyasi ve hiç ideolojik değilmişcesine...
Glasgow ekolünü bu açıdan Anglo-sakson dünyanın tipik bir ürünü olarak değerlendirmektense Avrupa tarzına, Avrupa kategorisine yerleştirmek daha doğru olacak. Keza Raymond Williams'(13)dan Jeremy Tunstall'a (14) kadar İngiliz toplumbilimci ya da medya akademisyenlerine kadar geniş bir uzman topluluğunun çalışmalarının da esas olarak Avrupa damgasını taşıdığını belirtelim. Guardian Media'dan Le Monde de la Radio et Télévision eklerine baktığımızda geniş okur kesimine seslenen yayınlarda da medya eleştirisinin teknik ve mesleki olmaktan çok, yazının içeriğine ilişkin, siyasal, ideolojik ve kültürel perspektifli olduklarını saptamak da zor değil. Halimi'den Ramonet'ye, Woodrow'dan Mattelart'a, Wolton'dan Debray'e (15) kadar medya uzmanları ve akademisyenleri çalışmalarını esas olarak medya-siyaset, medya-toplum, medya-ideoloji aksı üzerinde sürdürüyor. Avrupa ya da Latin ekolünün başarılı temsilcilerinden biri olan Médiaspouvoirs (16)dergisi ne yazık ki, artık yayınlanamıyor. Lille Yüksek Gazetecilik Okulunca çıkartılan 'Les Cahiers du Journalisme' (17) de düzenli yayın yapamıyor. INA'nın (Institut National de l'Audiovisuel) 3 ayda bir yayınladığı 'MédiaMorphoses' dergisi de (18) görsel-işitsel medya alanında teknik ve mesleki çerçeveyle yetinmeyen zengin bir yayın.
ABD olsun Avrupa olsun, her iki ekolde de, sadece kapanan yayınları gözönünde bulundurduğumuzda bile, bağımsız ve özgür yani hakiki medya eleştirisinin genel olarak zayıfladığını görüyoruz. Bu zayıflamanın, medya mülkiyetinde oligopolinin güçlenmesiyle eşzamanlı olduğunu da unutmayalım. Küreselleşmenin mali-sermaye ile birlikte iki büyük fil ayağını oluşturan medya, özellikle egemen medyada, eleştirilebilecek bir konu olmaktan çıkıyor: Okuyun, dinleyin, seyredin ve susun! İlle bir eleştiri yapılacaksa onu da biz yaparız, diyor global medya savunucuları.
Türkiye: Kime Muhalif? Kimin Yandaşı?
Türkiye'de son zamanlarda popüler bir gazetenin eski akademisyen, yeni iş adamı yöneticisinin, 'Üniversiteler medyaya düşman öğrenci yetiştiriyor' sloganı ile daha geniş bir mecrada tartışmaya açılan akademi-medya-medya eleştirisi arasındaki ilişkiler konusu, medya eleştirisinin egemen medyadan dışlanıp nispeten daha az kısıtlamanın bulunduğu İnternet sitelerine kaymasıyla yeni bir aşama kaydetti.
Türkiye'de medya eleştirisi yapan iki önemli sitenin (Rahmetli www.medyakronik.com ve www.dorduncukuvvetmedya.com) ile medya haberleri ya da dedikodusu (dolayısıyla eleştirel bir yanı özellikle olmayan) veren sitelerin ( www.jurnal.net ve www.medyatava.com ) yanısıra bir çok portalde medya haberleri ayrı bir banner altında okurlara sunuluyor, kimi zaman da akademik (mesela http://ilef.ankara.edu.tr) ya da mesleki (www.bianet.org ve www.sansursuz.com içerikli sitelerde önemli medya eleştiri yazıları yer alıyor. Ayrıca, örneğin ÇGD'nin e-mail gruplarında da profesyoneller zaman zaman sadece medya eleştirisi yapmakla sınırlı kalmıyor, Andıç ve Ölüm Oruçları ya da Armutlu örneklerinde olduğu üzere, medya eleştirisini mesleki bir sorumluluk ve eylem aracı ve amacı haline getirebiliyor.
Türkiye'nin ombudsmanlı tek gazetesi Milliyet'in Pazartesi günleri okur şikayetlerini aktardığı bölüm, aslında medya eleştirisinin okurla birlikte yapıldığı zaman gerçek amacına ulaşabileceğini göstermesi açısından ilginç. Ne var ki, bir ombudsmanın, görev ve yetki alanını fersah fersah aşan genel yayın politikalarındaki köklü tercihler, topyekün kaymalar ve Milliyet'in Abdi İpekçi'yi mezarında parendeler attıracak hale gelen mevcut içerik ve görüntüsü karşısında çaresiz kalmasının yanısıra, ombudsmanın çalışmalarına yönelik olarak Ümit Kıvanç'ın medyakronik sitesinde yayınlanan dizisi, gerçek amacın gerçekleşmediğini kanıtlıyor. Üstelik tıpkı medya etik kuralları gibi ombudsmanlık da, bir gazeteyi iyi ise daha iyi yapmaya yönelik önlemler arasında sayılır. Her iki kurum da, ölüyü canlandırabilecek büyücü konumunda değil...
Hem Teknik Hem Siyasi
Medya eleştirisinde sonuç olarak sadece ABD, Batı Avrupa ya da Türkiye'de değil, dünyanın her yerinde yapılması gereken, sağlanması şart olan bir ikili var: Mesleki-teknik eleştiri ile siyasal-ideolojik eleştiriyi uyumlu ve dengeli bir şekilde birleştirmek.
Kuşkusuz gazetecilik ya da medya eleştirisinin evrensel kuralları ve amacı olsa da, her ülkenin tarihi, siyasal, toplumsal ve kültürel bağlamına uygun olarak teknik/siyasal dengesinde ayarlanması gereken bir dozaj var. Salt teknik-mesleki eleştirinin zaten, doğal olarak siyasal-ideolojik bir içerik taşıdığını dolayısıyla da ayrıca siyasal-kültürel alana girmenin yanlış olduğunu savunanlar, medyayı kapalı bir av alanı olarak değerlendirenlerdir. Oysa ki, medya eleştirisi, medyatik bilince, eleştirel ve sorgulayıcı süzgece sahip okur, televizyon izleri, radyo dileyicisi ve İnternet kullanıcısı yani yurttaşa hizmet etmedikçe, bir diğer deyişle yurttaşı eleştirinin içine katmadıkça, onun görüşlerini, çıkarlarını savunmadıkça, yurttaşı medya karşısında özgürleştirmedikçe, yurttaşı müşteri/tüketici kimliğine hapis etmeye çalışan egemen medyayı çözmedikçe (deconstruct) dar, kapalı alanların sofistike terminolojiyle yürütülen keşişvari aydınların bir oyunu olmaktan öteye gidemez. Bu yaklaşım da mevcut egemen medyayı olumlamaya, meşru kılmaya yarar.
Türkiye'deki iki medya eleştiri sitesinin son dönemlerde krize girmesi hele Medyakronik'in kapanması da tesadüfi olmasa gerek. Bir yandan dünyadaki genel eğilim Türkiye'ye de yansıyor, bir yandan da Türkiye'de medya eleştirisinin bir kurum ve mekanizma olarak kurallarını saptayamamış olması, akademi ve mesleki alanda yeterli bağımsızlık ve özgürlüğün gelişmemesi, dış siyasi-mali baskıların artması, okur- yurttaşın ilgi ve destek yetersizliği kriz yaratıyor.
Yanıtlar Ve Kavramlar
Tayin edici bir soru var: Medya eleştirisi kimin için, nasıl, kime karşı, neden ve kim(ler) tarafından yapılmalıdır?
Bu soruya yanıt ararken kuşkusuz üzerinde fikir birliği sağlanması gereken iki önemli kavram var: Medya ve eleştiri.
Hayır, medya, düzeltilmesi gereken ve arada sırada teknik/mesleki hatalar yapan bir haber yayma aracı değil. Egemen medya, sistem olarak tahlil edilip, tarihi, yapısı, doğası, mekanizmaları ile birlikte sadece teknik olarak değil aynı zamanda siyasi ve ideolojik olarak da çökertilmesi gereken yurttaş ve kamu çıkarı karşıtı siyasi bir ideoloji.
Eleştiri ise, ille de akademik ya da bilimsel kılıflı olmak zorunda olmadığı gibi, somut bilgiye dayanmayan, kahve sohbeti düzeyinde, tamamen öznel bir kara çalma hatta kınama olmak zorunda da değil.
Bu nedenle de medya eleştirisi, gerçek anlamda bağımsız ve özgür akademisyenlerle meslek erbabının, yani egemen medya ile hiç bir organik, mali, mesleki, siyasi ilişkisi olmayanların alanı ve uğraşı. Bu kesimin dışında kalanların yeri, yakında Türkiye'de de boy göstermesi muhtemel (19) medya holdinglerince yayınlanan medya eleştirisi (!) dergi ve sitelerinde(20).
Dipnotlar
1) Columbia Journalism Review: www.cjr.org
2) American Journalism Review: www.ajr.org (Uzun süredir tamirde)
3) Nieman Report: www.nieman.harvard.edu
4) Brill's Content: www.brillscontent.com sitesi de uzun süredir kapalı.
5) Teun A. van Dijk- Hollandalı söylembilimcinin Türkçe'de henüz bir kitabı çıkmadı. Elit ırkçılığı, Batı basınında ve Avrupa Parlamentolarında yabancı işçilerin temsili konularında önemli çalışmaları var. Ses getiren en önemli çalışması ise ' İdeology- A Multidisciplinary Approach', Sage, London, 1998. Ayrıntılı bilgi için bkz www.hum.uva.nl/teun
6) The Media Monopoly, Ben H. Bagdikian, Beacon Press, Boston, 1983 (1920 Maraş doğumlu Türkiye Ermenisi Bağcıyan'ın 'Mirasını, özel yaşamını ve mesleğini anlattığı 1995'de Beacon yayınevince çıkarılan 'Double Vision'- başlıklı özyaşamöyküsü de ayrıca ilginç...)
7) Bill Kovach-Tom Rosenstiel, (www.journalism.org/ccj/index.html) Warp Speed, America in the Age of Mixed Media, A Century Foundation Book, 1999, New York (www.journalism.org/ccj/ressources/ws.html) (Kovach-Rosenstiel'in ikinci kitabı 'The Elements of Journalism'in Türkçe çevirisinin 2002 yılı içinde yayınlanması bekleniyor). (www.journalism.org/ressources/elements.html)
8) Pew Center: www.pewcenter.org
9) Poynter İnstitute: www.poynter.org
10) Noam Chomsky zmag.org/chomsky/index.cfm
Edward S.Herman www.thirdworldtraveler.com/Herman%20/Edward_Herman.html
Edward Said www.edwardsaid.org
Robert McChesney bkz www.robertmcchesney.com
Neil Postman www.preservenet.com/theory/Postman.html
11) Public Broadcasting Service, PBS, www.pbs.org
12) Glasgow University Media Group, Getting the message, 1993,
Routledge ve Glasgow Media Group Reader (2 cilt), Routledge,
1995
13) Raymond Williams, www.popcultures.com/theorists/williams.html
14) Jeremy Tunstall, Journalists at work, Constable Sage, Londra,1971.
15) Serge Halimi, Düzenin Yeni Bekçileri, Evrensel, Istanbul,1999 İgnacio Ramonet, 'İletişimin Zorbalığı' Om yayınlarından Türkçe çıktı. 'Kaos'un Jeopolitiği' yakında Türkçe yayınlanacak. Ayrıca bkz. www.monde-diplomatique.fr
Alain Woodrow, Quatrième pouvoir ou Cinquième colonne, www.chez.com/television/livres2.html
Armand Mattelart, www.frenchculture.org/books/tours/cv/mattelart.htm ayrıca Mattelart'ın İletişim yayınlarında çıkan kitapları.
Dominique Wolton, www.republique-des-lettres.com/w/wolton.shtml
Regis Debray, www.fyifrance.com/fy1280g.htm
16) Médiaspouvoirs, Politiques économies et stratégies des médias, Revue trimestrielle publiée avec le concours du centre National du livre , Paris
17) Cahiers du Journalisme, Lille Gazetecilik Yüksek Okulu
Araştırma Merkezinin organı, (e-mail: [email protected])
18) MédiasMorphoses, INA yayın organı (e-mail: [email protected])
19 Boğaziçi Üniversitesindeki akademik yenilginin ardından kuşe kağıda basılı dört renkli 'N. Tandoğan'! pardon, 'Doğan Medya Eleştiri Dergisi' yayın hayatımıza renk (?) katabilir.
20) Hala yayınlanıyor mu bilmiyorum ama 'Forbes Media Critic-The
best and worst of America's journalism' dergisi bu türün iyi bir
örneği. Keza medya tröstü Gannett'in önce 'Gannett Center
Journal' sonra da 'Media Studies Journal' adıyla yayınladığı dergi
de bu kategoriden. ABD'de İnternet'de ayrıca herkesi Arap ya da Müslüman gören siyonistlerin, herkesi Liberal sanan aşırı muhafazakar Cumhuriyetçilerin de medya eleştiri siteleri de var.
RDNU