“Kadınların ayrımcılığa uğramadığı bir medya için” kurulan Kadınların Medya İzleme Grubu (MEDİZ), Nisan 2008’ten bu yana sürdürdüğü “Medyada Cinsiyetçiliğe Son!” kampanyası kapsamında bir de kitap çıkarttı.
Kitapta kampanya sürecinde yayınlanan görsel ve bültenlerin yanı sıra 3-4 Mayıs 2008’te İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde gerçekleştirilen “Cinsiyetçi Olmayan Medya İçin” konferansının sunumları ve “Medyada Kadınların Temsil Biçimleri Araştırması”nın bulguları da bulunuyor.
Kuruluşundan itibaren MEDİZ’in faaliyetleri dört temel konuya odaklandı:
Kadının haber, program, reklam ya da dizilerde temsil biçimleri; çalışan ya da yönetici olarak medyada temsili; okur, izleyici, dinleyici olarak hakları ve kadın medyasının sorunları.
Bu kitap da işte bu konulara odaklanıyor.
Erkeklerin medyası
MEDİZ’in “Kadının Medyada Temsil Biçimleri” araştırması da gösteriyor ki medya erkeklerin egemenliğinde.
Haber, manşet ve içerikler yapılırken kadınlar, bireysel varlığı olmayan eş-anne, magazin malzemesi, konu mankeni, cinsel nesne olarak kurgulanıyor ya da tamamen yok sayılıyor.
Doç. Dr. Hülya Uğur Tanrıöver ve ekibinin Türkiye’de on gazete, beş radyo, beş internet sitesi ve beş televizyonu iki hafta boyunca izleyerek yürüttüğü araştırmanın sonuçlarına göre, gazetelerin başsayfalarındaki haberlerin sadece yüzde 21’inde kadınlar var.
- Kadınlara ilişkin haberlerin yüzde 52’si “yaşam-magazin” alanında.
- Haber kaynaklarının sadece yüzde 18’i, kadın köşe yazarlarınınsa ancak yüzde 12’si kadın.
- Televizyon kanallarında siyasi tartışma programı yapanlar arasında hiç kadın yok, ana haber bültenleri yönetim kadrolarının sadece yüzde 16’sı kadın.
- Televizyon ana haber bültenleri yorumcuları arasında kadın yok, dış seslerin sadece yüzde 25’i kadın.
Tanrıöver, medyanın temsil biçimleri ile kadına yönelik ayrımcılığı hem yeniden ürettiğini hem de bizzat hak ihlallerine neden olduğunu vurguluyor.
Tanrıöver, “Farklı temsiller birbirlerine eklemlenerek bizim dünyaya bakışımızı biçimlendirirler” diyor, temsillerin stereotipleri oluşturarak önyargıların süregitmesinde belirleyici olduğuna değiniyor.
Kadınların medyada temsil edilme biçimleri de hem medyanın kadınlara bakışını meşru kılıyor hem de toplumun kadınlara yönelik algısını biçimlendiriyor.
Kadınlar çerçevenin dışında
Medya içerikleri üzerine yapılan araştırmalar gösteriyor ki, medyada kadınlar öncelikle “ev kadını” olarak temsil ediliyor.
Ev dışında çalışan kadınlarsa genellikle “kadın meslekleri” olarak adlandırılan mesleklere sahip kadınlar oluyor.
Araştırmalar, kadınların medyada anne/eş gibi geleneksel roller içinde cinsiyetsizleştirilerek; aldatılan, terk edilen, tecavüze uğrayan, namus adına öldürülen veya intihar eden kurban rolüyle şiddet eylemlerinin hedefi olarak ya da bedenleri, cinsellikleri ile bir arzu nesnesine dönüştürülerek sunulduğunu gösteriyor.
Medya eğlence programları da kadınların konumlarına ve sahip oldukları seçeneklere ilişkin olumsuz yargıları güçlendiriyor.
Bu tür programlar hemen her zaman kadınları başarısız, amaçsız, iradesiz varlıklar olarak betimliyor.
Kadınlara kurtuluş yolu olarak “evlilik” gösteriliyor; “iyi” kadın “güzel, mutlu ev kadını” ve “iyi anne” olarak resmediyor.
Geleneksel habercilik anlayışında kadınlar haberin odağına yerleşemiyor.
Siyaset, ekonomi, spor, uluslararası politika gibi “erkeklere ait” sayılan alanlarda kadınlar yok sayılırken kadın haberleri bir “yan alan” olarak görülüyor; özellikle kadınları ilgilendireceği varsayılan haber konuları dışında meydan hep erkeklerin.
Medyada kadınların temsil edilme biçimleri konusunda önemli bir başka sorun daha var: Kadınların “hiç temsil edilmemesi”.
Tanrıöver, kadınların simgesel olarak yok edildikleri en önemli alanı “kendi özgün mücadele alanları” olarak tanımlıyor.
Yani kadın örgütleri ve kadınların bu örgütler aracılığıyla yürüttüğü mücadeleler medyada görünmüyor. MEDİZ araştırmasına göre, tüm medyada kadınların hak mücadeleleri ve eylemlerinin yer alma oranı sadece yüzde 3.
Medyadaki kadın temsillerinin etkileri
Doç. Dr. Hale Bolak Boratav da kitapta medyadaki kadın temsillerinin etkilerini ele alıyor. Boratav, medyada sıklıkla yer alan kadın ve erkeklik imgelerinin hem toplumsal cinsiyeti nasıl kurguladığımızı hem de bireyler olarak kendimizi nasıl algıladığımız etkilediğine dikkat çekiyor.
Boratav’a göre, kadın ve erkeklerin “kalıp yargılar” ile temsil edilmelerinin etkilerinden birisi, bu temsil biçiminin cinsiyetlerarası farklılıkların çok olduğu yanılsamasını pekiştirmesi. Boratav’ın değindiği bir başka konu da, “reklamlardaki cinsiyetçi imgeler”.
Boratav öncelikle görsel medyanın önyargıların pekişmesindeki etkisine vurgu yapıyor. Kadınların photoshop'lanmış ve gerçek hayatta doğal olarak erişilmesi mümkün olmayan yüz ve bedenleri ile sergilenmeleri, hem erkeğin kadına bakışını çarpıtıyor hem de bunlara uymayan kadınların kendilerini nasıl algıladığını etkiliyor.
Medya çalışanı kadınların uğradığı hak ihlalleri
Gündelik hayatın cinsiyetçi dili medya eliyle yeniden üretilirken medyada çalışan kadınlar da çok çeşitli hak ihlallerine maruz kalıyorlar.
Yöneticilik pozisyonları çoğunlukla kadınlara kapalı, “Medyada Cinsiyetçiliğe Son” kitabı hazırlanırken Türkiye’nin 12 ulusal gazetesindeki genel yayın yönetmenleri arasında tek bir kadın bile bulunmuyordu.
Radyo Televizyon Üst Kurulu’nda (RTÜK) kadın üye yoktu.
Araştırmalar, iletişim fakültelerinden mezun olanların çoğunluğunu oluşturan kadınların daha çok muhabirlik kadrolarında yer aldığını, sözleşmesiz çalıştığını gösteriyor.
Esnek üretim modeli eğitimli ve uzmanlaşmış kadınlara iş güvencesinden yoksun bir çalışma ortamı sunuyor, işsizliği ikame ediyor.
Araştırmalara göre, çalışan kadınların çoğunluğu 25 yaşın altında, yüksek öğrenim kurumlarından mezun ve kentlerde yaşıyor.
Medyada çalışan bekar kadınların oranı bekar erkeklerden daha yüksek. Erkeklerden daha çok az kazanıyor, mesleki kariyerlerine daha sık ara veriyorlar.
Diğer yandan, siyaset, ekonomi, diplomasi ve spor yazarlığı, program yapımcılığı gibi uzmanlık alanlarının kapıları da çoğunlukla kadınlara kapalı.
Kadınlar daha çok kadın sayfalarında, sağlık, kültür, turizm ve eğitim konularında; haftalık ya da aylık dergilerde; yerel ve bölgesel yayın kuruluşlarında çalışıyor.
Kadınların yayın kuruluşlarında en çok istihdam edildiği alan reklam ve ilan servisleri.
Kadınların çoğunluğu ele geçirebildiği tek alan, televizyon ekranları.
Haber programı sunanların çoğunluğu kadın ama özellikle ulusal televizyonlarda ana haber bültenlerini sunanların hepsi erkek.
Televizyonların yönetim kadrolarının sadece yüzde 16’sı kadın, yönetim kadrolarındaki kadınların sayısı neredeyse bir elin parmaklarını geçmiyor.
Kadınlar en fazla “yayın danışmanı” ya da “haber koordinatörü” gibi pozisyonlara yükselebiliyor.
Ekranlarda reklam ve belgesel seslendirenler de çoğunlukla erkekler.
Kadınların medyası
Medyayı “kültür politikasının kurucu öğesi” olarak tanımlayan pek çok kadın medyanın cinsiyetçi tutumuyla mücadele edebilmek için cinsiyetçi olmayan iletişim araçları yaratmayı tercih ettiler.
Kadınları görüşlerini, düşünce ve deneyimlerini ifade etmeye çağırıp okur – yazar ayrımını kırmaya çalışırken hem özgün modeller yaratmayı hem de diğer medya araçlarını etkilemeyi hedeflediler.
Bağımsız, kâr amacı gütmeyen, sadece içeriğiyle değil dili ve üslubuyla da ezber bozmaya çalışan bu yayınlar, bugün ekonomik ve yapısal pek çok sorunla boğuşuyor.
En önemli sorunlar, hem haber kaynağı hem de ekonomik anlamda ana-akım medyaya bağımlılık ve “okurla buluşamamak”.
Rekabet Kurumu kararları gereği, ana-akım medya dışında kalan medya temsilcileri, ürünlerinin dağıtımını yapamıyorlar.
Dağıtım için ana-akım medyadan ayrı bir güç kazanmak zorunda kalıyorlar.
Medyada cinsiyetçiliğin ortadan kalkması için medyada çalışan kadınların sayısının artmasının önemli ama yetersiz olduğunu artık biliyoruz.
Fakat cinsiyetçi dili ve geleneksel yayıncılık anlayışını değiştirmek için yapabileceğimiz başka pek çok şey var.
Değişimi sağlayacak en önemli etkense kadınların örgütlü ve eleştirel mücadelelerini sürdürmeleri. İşte MEDİZ’in bu kitabı ve bu ilk adımı bu nedenle çok önemli. (BB/EZÖ)
* Burçin Belge, Medyada Cinsiyetçiliğe Son kitabının yayına hazırladı.
** “Medyada Cinsiyetçiliğe Son!” kitabı MEDİZ’den 0212 251 64 57 numaralı telefondan ücretsiz temin edebilirler.