İçinde sivillerin yer aldığı, Gazze'ye insani yardım malzemesi taşıyan filoya İsrail'in gerçekleştirdiği saldırı hepimizin kanını dondurdu. Olayla ilgili ayrıntılar ortaya çıktıkça Mavi Marmara gemisinde, bir yaşında bir bebeğin de olduğunu öğrendik.
Bu durum, çocuğun yüksek yararı ve çocuğun korunma hakkı açısından sorunlar oluşturuyor.
"Çocuğun Yüksek Yararı", Birleşmiş Milletler (BM) Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin temel ilkelerinden biridir ve çocukları ilgilendiren bütün eylemlerde, öncelikle çocuğun yararının gözetilmesi gerekliliğini anlatır. Çocuğun yüksek yararının göz önünde tutulması, demek onların her durumda korunması ve onlara öncelik verilmesi anlamına gelir.
Koruma, en genel anlamıyla bir bireyin yaşamını olumsuz bir biçimde etkileyecek olası bir tehlikeyle karşı karşıya kalmasını engellemek için alınan önlemleri ve savunuculuk çalışmalarını ifade eder.
Önlemler ve savunuculuk çalışmaları, bireyin hakkı olan yaşamı sürdürmesi açısından vazgeçilmez niteliktedir. Dolayısıyla, "Çocuğun Yüksek Yararı" ilkesi, çocuğun herhangi bir alanda ve herhangi bir tehlikeyle karşı karşıya kalmasının engellenmesini gerektirir.
Çocuğun yaşamını etkileyebilecek durumlar fiziksel, zihinsel, psikolojik, ve daha başka pek çok nedenden kaynaklanabilir. Bu nedenle çocuğun korunması toplumun her düzeyinde; hükümetlere, gönüllü kuruluşlara, kamu kurumlarına, ailelere ve bunun gibi tüzel ve gerçek kişilere bu haklara saygı gösterme, bu hakları ihlâl etmeme ve daha da ileriye götürüp, güçlendirme yükümlülüğünü veriri. Çünkü, çocuklar gelişimlerinin bazı evrelerinde bazı durumlarda kendi haklarını koruyamaz durumdadırlar.
Gazze'ye giden yardım filosunda bir yaşındaki bebeğin, diğer gönüllülerle birlikte yola çıkartılması çocuğun yüksek yararının göz ardı edildiğini gösteriyor.
Hatta bu durum, başta çocuğun yaşama hakkı olmak üzere, onu çeşitli risklere açık ettiği için çocuğun ihmali ve istismarıdır. Çünkü her ne kadar Gazze'ye yardım amaçlı giden filo, silahsız ve barış söylemiyle yola çıkmış bir filo da olsa, karşıda İsrail ordusu gibi, göstereceği şiddet açısından her türlüğü olasılığı barındıran, insanlık suçları konusunda sicili çok kirli ve de kabarık olan bir taraf bulunmaktadır. Üstelik bu tarafın ne yapacağı ilk andan itibaren belli değildir.
Bu durumda yapılması gereken, çocuğun vasilerinin ve bu organizasyonu gerçekleştiren kuruluşun çocuğun yüksek yararını gözetmesi yani, onun yaşama hakkını tehlikeye atmamak için gemiye almamasıydı.
Özellikle insan hakları savunucusu olarak yola çıkan kişilerin, bu konuyu hakların bütünlüğünü dikkate alarak göz ardı etmemesi gerekirdi. (SP)
*Bu yazıda yararlanılan kaynak: "Gündem Çocuk: Türkiye Çocuk Politikası-2008" - Yayın Kurulu: Bülent İlik, Celal Musaoğlu, Emrah Kırımsoy, Esin Koman, Ezgi Koman, Hakan Acar, Mehmet Onur Yılmaz, Mesude Atay, Şükrü Hatun, Türkay Asma, Gündem Çocuk Yayınları, Ankara, 2009