Sürrealist resim sanatında, Salvador Dali’yi bile gölgede bırakan Meksika’nın efsanevi kadın ressamı Magdalene Carmen Frida Kahlo Calderon, 6 Temmuz 1907’de Meksika’nın Cayoacan şehrinde doğar. Adı Almanca’da “barış” anlamına gelen Kahlo’nun babası, Nazi Almanyası’ndan kaçan bir Macar Yahudi’si; annesi ise, Kızılderili kökenli İspanyol’dur. Ailesinin dört kızından üçüncüsü olan Frida, kendine doğum günü olarak Meksika devrimi’nin gerçekleştiği 7 Temmuz 1910 tarihini seçerek, hayatını modern Meksika’nın doğum gününde başlatır.
Yaşamı boyunca Küba Devrimi’ni destekleyen Frida Kahlo, okuldayken anarşist bir gruba dahil olarak politik görüşlerini sanatıyla birleştirir. Altı yaşındayken geçirdiği çocuk felci nedeniyle bir bacağı özürlü kalan Frida, kendine “tahta bacak Frida” adını takacak kadar kendisiyle barışık bir kişiliğe sahipti. Yetişme çağında, Ulusal Hazırlık Okulu’na devam ederek sanat, edebiyat ve felsefeyle ilgilenen Frida, dönemin önemli entelektüelleriyle arkadaşlık eder. 19 yaşındayken geçirdiği trafik kazasıyla, tüm yaşamı değişen Frida, yaşamı boyunca hastaneler ve doktorlar arasında mekik dokudu.
32 defa ameliyat olan Frida Kahlo’nun çocuk felci nedeniyle özürlü olan sağ bacağı kesilir. Hastaneden çıktıktan sonra ailesinin teşvikiyle resim yapmaya başlayan Frida, büyük fiziksel acılar çekmesine rağmen hasta yatağının tavanındaki aynaya bakarak, oto portreler yapmaya başlar. 1972’de yürümeye başlayan Frida, döneminin ünlü sanat ve politik çevrelerine de girmeye başlar.
Devrimci Bir Feminist
1929’da Meksika Komünist Partisi’ne üye olan Frida, bu dönemde Meksika’nın Michelangelo’su olarak anılan Dieogo Riviere ile tanışır. Bir süre sonra evlenen çift birlikte Amerika’ya giderek 1933’e kadar orada yaşar. Fırtınalı bir beraberlik sürdüren ikili, Frida’nın sağlık sorunu nedeniyle çocuk sahibi olamaz ve Riviera’nın onu aldatması yüzünden 1939’da ayrılırlar. Bir yıl sonra yeniden barışan çift, Kahlo’nun çocukluğunu yaşadığı duvarları masmavi boyalı ünlü “Mavi Eve” yerleşir. Frida Kahlo evliliği süresince marjinal bir hayat yaşar ve Rus Devrimi’nin önde gelen isimlerinden Troçki’yle birlikte olur.
Troçki’nin karısının bu ilişkiyi öğrenmesi üzerine ayrılırlar. Frida, Troçki’ye düzenlenen suikast sonucu sorgulanır ve Amerika’daki Riviera’nın yanına döner. Erkekler kadar kadınlarla da gizlemediği ilişkiler yaşayan Frida Kahlo’nun özgür cinselliği tablolarına da yansır. Psikanalitik bir bağlamda, sürekli ölümle iç içe yaşadığı bir hayatı; sanatın ölümcül tutkusuna transfer etmeyi başararak cinsel arzu ile yaşam arzusunu resmine yansıtır.
1938’de New York’ta açtığı ilk sergisi, ona muazzam bir ün getirir. 1930’da Paris’te sergi açan Frida, 1943’te Esmeralda adlı sanat okulunda ders verir. 1950’de sağlık nedenleri dolayısıyla hastaneye yatırılan Kahlo, 1953’te yeniden ilk kişisel sergisini Meksika’da açar.
Ölmeden önce tamamladığı son tablosu, Yaşasın Yaşam olan bir natürmorttur. Kendi oto portrelerine takıntılı olan Frida, yatağını tavanındaki aynadan bakarak “gündüzlerinin celladı olan geceyi” yansıtır tuvallerine. Picasso’ya “bir insan yüzlerini onun kadar iyi çizmeyi bilmiyoruz” dedirten Frida, beslediği papağan ile maymunun portresini de yapar.
Sürrealist Gerçekçilik
Resimleri sürrealist olarak tanımlansa da bu tanımı reddeden Frida, acısını ve hüznünü aktardığı tablolarıyla Meksika kültürünü ve devrimci ruhunu sanatına yansıtır.
Resimlerinde sembolik, gerçekçi ve sürrealist bir teknikle kendi acısını ve cinselliğini anlatan Frida, resimle kendini yeniden doğurur ve bu doğumu, Doğumum adlı tablosuna bütün çarpıcılığıyla yansıtır. Andre Breton’un desteğiyle açtığı serginin getirdiği uluslarası ünle, tablolarından para kazanmayı başaran Frida, Kandisky’nin de dikkatini çeker. Çerçeve adlı tablosu, bugün Louvre Müzesi’ndedir.
Tablolarının büyük bir çoğunluğuysa bugün, sanatçının fanatiği olan ve 2002’de çekilen ünlü ressamın yaşamını anlatan Frida adlı filmde oynamak için kıyasıya bir mücadele vererek, rolü Salma Hayek’e kaptıran ünlü pop yıldızı Madonna’nın koleksiyonundadır. Doğduğu, ünlü “Mavi Ev” ölümünden sonra bir müze haline getirilen Kahlo, bugün hâlâ “Fridamani” olarak adlandırılan bir çılgınlıkla sevilen, resim sanatının efsanevi isimlerinden biridir. Yaşamını kısıtlayan bedensel ve ruhsal acılarını, sanatsal yaratıcılığıyla aşan ünlü ressamın yeteneği kadar cesareti de hayranlarını etkiler.
Sanattaki feminizmi ve politik kimliğinin yanı sıra, biseksüel cinsel yaşamıyla da bir çok insanı ve sanatçıyı etkileyen Frida Kahlo, devrimci ruhuyla bugün edebiyattan, toplumsal cinsiyet çalışmalarına da kadar bir çok disipline ilham kaynağı olan modern eserleriyle ölümsüzleşmiştir.(YK/EÜ)