Mata Hari, dünya medyasında ve casusluk tarihinde bir kilometre taşını temsil ediyor. Çünkü adı, bir yabancı istihbarat servisinden gizli bilgileri elde etmek için erkeklerin manipüle edilmesini simgeliyor. Ama gerçekten bir casus muydu yoksa yüzleşemeyeceği uluslararası koşulların mağduru muydu?
Birçok tarihçinin araştırma konusu haline gelen Mata Hari, fotoğrafları, biyografisi ve kişisel hayatıyla çok çekici bir insandı. Yazarlar, tarihçiler ve film yapımcıları için çok zengin bir malzeme haline geldi ve ona “casusların casusu” denildi.
Paulo Coelho “Casus” adlı kitabında casuslukla suçlanıp yeterli delil olmamasına rağmen idam edilen dansçı Mata Hari’nin unutulmaz hikayesini kendi tarzıyla anlatıyor.
Hollanda’nın küçük bir kasabasında doğup zamanla tarihin en sansasyonel isimlerinden biri haline gelen ve Mata Hari adıyla tanınan Margaretha Geertruida Zelle’nin yaşamını gençliğinden başlayarak sırayla yaptığı evliliği, Paris’e kaçıp Mata Hari’ye dönüşümü ve casuslukla suçlanarak idam edilmesine kadar geçen bir zaman çizgisinde okuyoruz.
Çelişkili biyografisi
Mata Hari’nin hayat hikayesinde, kendisi hakkında bu kadar çok şey icat ettiği gerçeğinden başlayarak, gerçeği kurgudan ayırmak zordur. Pek çok insan Mata Hari adını bilir, ancak pek çoğu da onun hikayesinin hangi kısmının gerçek, hangi kısmının saf kurgu olduğunu bilmez.
Bazı tarihçiler, Mata Hari’nin gerçek bir casus olduğuna ve onun siyasi hayranlarından ve Fransız subaylarından sırlar toplayarak Almanlara gönderdiğine inanıyor. Başka bir tarihçi ekibi, Mata Hari’nin aslında uluslararası oyunların kurbanı olan saf bir kadın olduğuna inanıyor.
Onun hakkında gerçekten bildiğimiz şey, çok seyahat ettiği ve I. Dünya Savaşı sırasında büyüleyici güzelliği ve duygusal maceralarının onu çok karmaşık bir casus ağına dahil olmasına yol açtığıdır.
Mata Hari, tarihçilere ruhu ve çözülmemiş biyografisiyle iz bırakmış bir kadındı.
Egzotik dansı
Endonezya’da geçirdiği yıllar boyunca, yerel kültürü ve dansı öğrenmeye başladı. Mata Hari’nin daha gizemli ve ilginç görünmesini sağlamak için insanlara, doğduğu sırada ölen Hintli bir tapınak dansçısının kızı olduğu ve çocukluğunu tropikal Java ormanlarında geçirdiğini söylüyordu.
Daha sonra Paris’te bir sirkte model ve dansçı olarak çalıştı. Uzakdoğu dansından uyarladığı çekici dansı sayesinde pek çok hayran kazandı ve kısa sürede Paris’te ünlü oldu.
“Egzotik dansçı” olarak bir üne kavuşmuştu. Sahne adı olarak Mata Hari’yi seçti.
Viyana, Milano, Berlin ve Monte Carlo’da dans etmeyi sürdürerek zamanının en yüksek ücretli dansçılarından biri haline geldi. Ayrıca pek çok üst düzey askeri memur, iş insanı ve çeşitli ülkelerden politikacılardan bir sevgili zinciri oluşturdu.
Gösterilere çıkarken kostümü, kollarındaki mücevherler, transparan elbiseler, mücevherlerle süslenmiş bir büstiyer ve başına taktığı bir taç ile sınırlıydı.
Avrupa’dan bir gazete onun hakkında şunları yazdı: “Bu çıplak dansçı, herhangi bir erkeğin aklını kaybetmesine neden olan yeni Salome’dir.”
Mata Hari de kendisinden şu şekilde bahsediyordu: “Nasıl iyi dans edeceğimi bilmiyordum. Çok sayıda insan beni izlemeye geldi, çünkü çıplak bir fotoğrafta seyircilerin önünde görünmeye cesaret eden ilk kişi bendim.”
İspanyol yazar Gomer Carrillo, “Mata Hari’nin Hayatı ve Trajik Ölümü” adlı kitabında, onun erkekleri kontrol eden harika bir sihre sahip olduğunu açıklar.
Hayranları üzerindeki etkisi ve çekiciliği, I. Dünya Savaşı’nın patlak vermesine kadar devam etti.
Hüsranla biten hayatı
Dikkate değer bir şöhret ve büyük bir servet yarattığı gibi, düşleri ve yalanları sonunda kendisini yok etti. Dansçı, I. Dünya Savaşı’nın acı yıllarında pervasızca kendini Fransa ve Almanya’nın dış ilişkilerine kaptırdı. Hem Fransa hem Almanya’nın casusu olarak kullanıldığını bilmiyordu ama Almanya onu kasten suçladığında ve Fransa onu askeri başarısızlıkları için bir günah keçisi olarak feda ettiğinde gerçek kaderiyle tanıştı.
Bir idam mangası tarafından idam edildi ve başının kesilmesi gibi korkunç bir ritüele tabi tutuldu. Tuhaf bir şekilde kupa olarak Fransa Tıp Okulunda on yıllardır saklanan başın korunmasıyla, Mata Hari ironik bir şekilde arzuladığı “sonsuz şöhreti” kazandı.
Ölümü, insanlığın ortak mitlerine trajik bir şekilde katkıda bulundu: Ulusların ve imparatorlukların kaderini değiştirmek için baştan çıkarıcı süper casus.
İngiliz tarihçi Julie Wellwright’a göre, “Bağımsız bir kadın, tarafsız bir ülkenin vatandaşı ve bir dansçıydı, bu da onu savaşı kaybeden Fransızlar için ideal bir günah keçisi haline getirdi.” diyordu.
Yakalandıktan sonra duruşmada casusluk yaptığını hiç kabul etmedi... (ÖÇ/AS)