Fotoğraf: Ayça Söylemez, bianet
Arkadaş ilişkilerimden gördüklerimin yanı sıra son dönemde katıldığım meslek içi eğitimlerdeki insan profilleri bu yazıyı yazmayı zaruri hale getirdi. Eğitim grubunda avukatlar, mühendisler, mali müşavirler, banka müdürleri gibi geniş yelpazede ve statü olarak yeterli saygınlıkta insanlar yer alıyordu.
Maslow’un insani gereksinimler piramidinin en üst basamağında doygunluğa ulaşan bu insanların sohbetlerimiz ve gözlemlerime dayalı olarak şu özellikleri vardı: Bazıları genel olarak birkaç saatlik uykularla durduğunu söylüyordu. Kimisi çocuk sahibi olmayı kariyeri önünde büyük engel olarak görmüştü. Birkaç arkadaş bulunduğumuz yerde çok turist olduğundan bahisle artan hastalıklar sebebiyle kalabalıklara karışmak istemiyordu. Bazı kadınlar çocuk büyüttüğünden uzun süredir bir etkinliğe katılmadıklarından bahsediyordu. Sosyal duyarlılığa sahip kimileri mültecilerin durumundan empati kurarak çocuklarını koruyamama kaygısı yaşıyordu. Yani kendini gerçekleştiren statü sahibi insan, basamağın ilk sırasında giderilmesi gereken temel fizyolojik ihtiyaçlarını gidermemiş, kendini güvende hissetmiyor ve sosyalleşerek ait olma gereksinimini gidermiyordu. Dolayısıyla basamakları atlayarak üste sıçrayan insan mutlu değildi!
1943 yılında ABD’li psikolog Abraham Maslow tarafından ortaya atılan ve mutlu bir insanı formüle etmek için hiyerarşik sırayla gerçekleştirilmesi gereken gereksinimler-ihtiyaçlar piramidi bugünkü haliyle tepetaklak olmuş durumda. Sonrasında estetik, bilme anlama ihtiyacı gibi ilavelerle piramidi geliştirilmiş olan bu insan psikolojisi teorisine ilişkin özellikle son yıllarda belki de son yirmi yılda yaşanılanlar, artık yeryüzünde mutlu insan olmadığını düşündürüyor.
Maslow’un piramidine göre insanın temel psikolojik gereksinimlerinin ilki yeme, içme, uyku, cinsellik gibi temel fizyolojik ihtiyaçlardır. İkinci sırada güvenlik (kişisel güvenlik, işsiz olmama, konut, kaynaklar, sağlık vs.) ihtiyacının sağlanması ve ancak bu ihtiyaçlar giderildikten sonra sırada aidiyet ve sevgi ihtiyacı (arkadaşlık, aile kurma, bir gruba ait olma, sosyalleşme gibi) geliyordu. Kişi bu gereksinimlerinde doygunluk sağladıktan sonra sırada statü ve saygı görme (özsaygı, tanınma, güç, özgürlük vs.) ihtiyacı ve sonrasında en üst basamakta kendini gerçekleştirme ihtiyacı yer alıyordu. Piramit şeklinin özelliği gereği en alttaki basamak en geniş ihtiyaçlar iken üstlere çıkıldıkça basamaklarda ihtiyaçlar aynı zamanda daralıyordu.
Günümüzde oldukça yaygın “prezantabl iş insanı” kendini gerçekleştirip güçlü bir kariyere ve saygınlığa sahipken bu uğurda aidiyet ve sevilme ihtiyacını görmezden gelerek feda edebilmiştir. Örneğin bu gereksinimlerin en ilkel şekilde gerçekleştirildiği genleri aktarma ve yeni nesilleri güvenli bir ortamda büyütme gayesi aile kurma, ebeveyn olma durumu kariyer özlemli insan tarafından geri plana atılmıştır. Hatta soyun devamının eğlence kısmı olan cinsellik de amaca hizmet dışında her ayı kurtarma ve skorda sıfıra düşmeme telaşıyla neredeyse yaşanmamaktadır. Maslow’un piramidinin üst basamağına sıçrama stresi temel fizyolojik ihtiyaçlarını karşılayamaz hale getirmiştir insanı. Kuşkusuz bunun suçlusu sadece Sanayi Devrimi değildir!
Maslow’un piramidine sonradan ekleme yapılan estetik, sanat, spor gibi ihtiyaçları sosyal medya hesaplarında fönlü saçlarla spor salonlarından bir yakışıklı-güzel geçti imajı vererek karşılayan, ancak ilkel insanın içgüdülerinden uzak durmayı tercih olarak gören insan da alt basamaklardan en üst basamaklara sıçrarken mutlu mudur tartışılır. Maslow’a göre tabi ki mutsuzdur; zira önceki basamak doyurulmadan sonraki basamağa geçiş insanın temel psikolojik gereksinimlerini karşılayamaz. Peki ya dünyadaki sorunsalları sebep sonuç ilişkisi içerisinde algılayıp muhakeme yapamayan insan bir kitap bir kahve keyfiyle bilme anlama basamağında hazza erişebilmiş midir?
Prezantabl iş insanının karşısında kaygılı duyarlı insanın “Dünya çok mu güvenli bir yer ki çocuk getirelim” serzenişinin sebebi savaşlar, salgınlar, hava kirliliği, depremler ve erdem çöküntüsünün sonucu şiddet ve suç vakaları “güvenlik” kaygısının piramidin tüm basamaklarını nasıl da alt üst ettiğinin haklı bir izahı kuşkusuz. Her ne kadar her dönem risk olan depremlerin doğal bir afet olduğundan bahisle bu güvenlik tehdidinde yer alamayacağını kabul etsek de depremi az hasarla atlatacak önlemlerin alınmaması, devletlerin doğal afetler durumunda sığınılacak güvenli mahaller oluşturamaması, konutların dayanıklı ve güvenli olmaması gibi faktörler “deprem” gibi afetleri de örneklem altında ele almayı haklı kılıyor.
Kapitalizm salgısı modernite insanın zihninde oluşturduğu algıyla ihtiyaçlarını Maslow’un basamaklarının tersine çevire dursun, kendini gerçekleştirmiş prezantabl insanın suni mutluluğu karşısında ilkel atalarımız ve analarımızdan aldığımız ilhamla insanın mutluluğa erişemediğini Maslow’a da hürmetle şöyle savunuyoruz: Güncelin vurucu örnekleri olarak; vücuduna yerleşen virüs nedeniyle adeta kendisine “mikrop” gibi davranılan insan ve Türkiye'nin batı sınırlarını açması ile Yunanistan sınırına adeta yığılan mülteciler, eğer yaşasaydı Maslow’a şunu fısıldardı: Açım, üşüyorum, cinsel hazzı düşünecek halde hiç değilim; barınağım yok, sağlığım hiç iyi değil; son aidiyetim çocuğumu sulara boğdurmama peşindeyim; statü bir yana saygınlığım ayaklar altında. Mutlu insan yoktur, haklısın Maslow! (YPT/AS)