Yatağa uzanıp masal okumaya başladığımız zamanlarda her boşlukta sorar kızım: Nereyi okuyorsun?
Geçen yıl elimizdeki iki dilli kitaba dikkatle bakıp burayı okuduk mu diye sordu. Hayır, dedim, orayı okumadık ama üstte de aynısı yazıyor.
“Neden?”
“Başka bir dilde aynı sözleri yazmışlar kızım.”
“Artık burayı okuyalım baba.”
Kızım böyledir işte. Peşini bırakmaz insanın.
“İsterdim ama bu dili bilmiyorum.”
“Neden? Çooook mu uzakta konuşuyorlar? Gidemez miyiz oraya?”
Buyurun bakalım, bizim evin anadiliyle imtihanı!
“Hayır kızım, bizim ülkemizde konuşuluyor bu dil. Çocukluğumda konuşanlar vardı çevremde ama anlamıyorum ben bu dili.”
“Neden?”
O an verecek yanıtım olmadığından değildi susmam.
Çocuklara en iyi bildiğinizi sandığınız konuları bile anlatırken zorlanabilirsiniz, temel meseleyi, önermeyi bulup söylemeniz gerekir, akılları karışmasın diye.
En basit anlatım şeklini ararsınız ama birçok defa başaramazsınız, yetişkinlerin dünyasında alışkın olduğumuz biçimde, her konuda ettiğimiz onca laf genellikle sözün özü değildir çünkü.
Oysa bir çocukla konuşurken üzerine saatlerce konuşabileceğiniz bir konuda “ilk soruyu” cevaplamayı atladığınız çıkabilir ortaya.
İlk sorunun yanıtı ise basittir aslında, doğruyu ya da hatanızı gösterir size.
Öyle bir andı. Neden, dedi kızım: Neden “çooook uzaklarda olmayan” bir dili anlamıyoruz?
Susmamdan sıkıldı. Ver, dedi, kitabı. “Ben okuyayım.”
Denedi. Ben denememiştim...
O gece anlaştık. Çift dilli kitaplar ne zaman geçse elimize, birlikte okuyoruz şimdi, sonra o benim anlayacağım kelimelerle anlatıyor bana.
Bir gün gerçekten okuyabilsin istiyorum.
İnanıyorum da... Okuyacak. Çünkü her seferinde aynı şekilde bitiriyor bu faslı: Gördün mü çok kolay!
***
bianet bu yıl Anadili Günü’nde Türkiye’de konuşulan, yaşatılan dillerde ulaşabildiklerinden masallar derledi.
Abhazca çeviride Papapha Mahinur Tuna; Adigece masalı anlatan HAPI Yusuf Mahmut Yıldız çeviren HAPI Cevdet Yıldız; Arapça’da Burçak Belli ve Meryem Meryemti’nin çevirisi için Ali Aljundi; Arnavutça çeviride Kamil Bitiş; Çeçence çeviride Tarık Cemal Kutlu, Ermenice çeviride Aris Nalcı; Gürcüce çeviride Eşref Yılmaz; Hemşince için yardımlarını esirgemeyen Evrim Kepenek ve derleyen Mahir Özkan; Kırım’dan yola çıkıp Romanya üzerinden Türkiye’ye gelen masalın derlenmesinde Çağla Öztek; Kurmanci çeviride Fidan Berfe Mirhanoğlu; Lazca masalı derleyen: Guram Kharthozia, Türkçeye çeviren İsmail Bucaklişi ve resimleyen Zelkif Çavuş Kandemir; Osetçe çeviride Mutlu Öğün ve tüm Kafkas dillerinde emeğiyle Leyla Kılıç Karakaynak; Romanca çeviride Özcan Purçu; Rumca masalı derleyen Ari Çokona ve yayın izni veren Can Yayınları; Zazaca masalı derleyen Hawar Tornêcengi, çeviren Sinan Usarr olmasaydı bu çok dilli derleme yapılamazdı. Hepsine ayrı ayrı teşekkür ediyoruz. (YY)