Masallara hâlâ inanıyor musunuz? Çocukluğumuzdaki gibi değil, şu anda!
Ayşe Bezenmiş'in yetişkinlere yönelik masalları anlattığı resimlerinde, masalların yalnızca çocuklar için olmadığını, yetişkinlerin de bu büyülü dünyadan ilham alabileceğini görüyoruz.
Bezenmiş, resimlerinde gerçeküstü sahneler, fantastik karakterler ve mitolojik öğelerle dolu bir evren seriyor. Bu resimler, masalların hayal gücümüzü nasıl besleyebileceğini, günlük hayatın monotonluğundan nasıl sıyrılıp bambaşka dünyalara adım atabileceğimizi anımsatıyor.
Ayşe Bezenmiş'in eserleri, yetişkinlere de masallara yer vermeleri gerektiğini öğütlüyor; zira masallar, hayatımıza sihir ve derin anlamlar katma gücüne sahiptir. Onun eserleri, büyümenin hayal kurmayı bırakmak anlamına gelmediğini, tersine, daha derin ve daha zengin hayaller kurma kapasitemizin olduğunu ispatlar.
Bezenmiş'in imgeleri, bu yaratıcı sürecin bir yansıması olarak kabul edilebilir. Doğadan alıntılanan masalsı imgelerin zihinsel ve duygusal düzlemlerde işlenmesi, bunların yalnızca görsel temsiller olmadığını, daha fazlasını içerdiğini gösterir.
Bu imgeler, gözlemlediğimiz gerçekliğin ötesine geçerek, sanatçının kendi bakış açısı, duyguları ve düşünceleriyle şekillenen bir sürecin mahsulüdür. Her bir doğa imgesi, sanatçının iç dünyasında bir metamorfoza uğrar ve bu dönüşümle birlikte yeni anlamlar kazanır.
Bu süreç, Rönesans’taki sanatçıların etkilerini taşıyarak; sanatın doğayı yalnızca taklit etmekle kalmayıp, aynı zamanda onu yorumlayarak ve yeniden yaratarak insan ruhunun derinliklerine erişebileceği bir araç olduğunu kanıtlar.
Sanat ile doğa arasındaki bu etkileşim, sanatın estetik bir yaklaşımının ötesinde, insanın doğa ve evrenle olan ilişkisini sorgulamasına, anlamasına ve ifade etmesine olanak tanıyan derin bir iletişim aracı olduğunu gösterir. Sanatın evrensel ve zamansız niteliği, onu insan deneyiminin vazgeçilmez bir parçası yapar ve sanatçı ile izleyici arasında, görülemeyen ancak hissedilen bağlar kurar.
Bezenmiş'in eserlerinde kadın imgesi önemli bir yer tutmaktadır. Her bir kadın figürü, sadece kendisi olarak değil, aynı zamanda başka bir kadının sembolü olarak işlev görür.
Bu, sanatçının kadınların çeşitliliğini, güçlerini ve masalsı hikayelerini vurgulama biçimidir. Bezenmiş, kadınları merkeze alarak, bir yandan kendisini gizleyerek öne çıkarırken, diğer yandan evrensel kadın deneyiminin bir parçası olarak da görülür.
Kadın figürleri, masalsı bir havaya sahipken aynı zamanda naif, güçlü ve etkileyici bir varlık olarak ön plana çıkarlar. Sanatçı, kadın imgesini merkeze alarak toplumda kadınlara biçilen rolleri eleştirel bir bakış açısıyla sorgular ve kadınların kendi geleceklerini şekillendirme yetisine sahip olduklarını vurgular.
Eserlerinde, kadınların sıkça dayatılan hanım hanımcık olmaları gerektiği yönündeki kalıp yargıları yıkmaya çalışarak; fantastik ve gerçeküstü bir üslupla ele alır. Kadınların yaşamlarının zorluklarını, sevinçlerini, umutlarını ve hayallerini onların seslerini güçlü bir şekilde duyurur.
Bezenmiş, kadın figürlerini çeşitli bağlamlarda ve durumlarda tasvir ederek, onların zengin iç dünyalarına ve karşılaştıkları sosyal dinamiklere dikkat çeker. Her kadın karakteri, izleyiciye farklı bir hikâye anlatır ve çeşitli duygusal tonları yansıtır.
Bu karakterler, kadınların toplumdaki yerini ve önemini anlamamıza yardımcı olur ve onların içsel gücünü, kararlılığını ve dayanıklılığını masalsı bir biçimde vurgular.
Sonuç olarak, Bezenmiş'in eserlerindeki kadın figürleri, doğa ve hayvanlarla birlikte sanatçının yarattığı masalsı dünyayı aydınlatan bir örneklerdir. Bu imgeler, neredeyse bir düş ya da serap gibi, tanrısal bir ifade biçimi olarak karşımıza çıkar.
Bu yaklaşım, izleyicilere, gerçeklikle fantastik olan arasındaki sınırı bulanıklaştıran bir deneyim sunar ve onları, günlük yaşamın ötesinde bir anlayışa, daha derin, metafiziksel bir bağlantı hissine davet eder.
Bezenmiş, eserleri aracılığıyla, izleyicinin dünyayı farklı bir perspektiften görmesini sağlayarak, kadınların güçlerini ve toplumdaki yerlerini yeniden tanımlama imkânı sunar.
Bu, sanatının sadece görsel bir zevk oluşturmakla kalmayıp, aynı zamanda sosyal ve kültürel diyalogları teşvik eden bir araç olarak işlev gördüğünün de bir kanıtıdır.
(EG/EMK)